tik... tak...
Başımı duvardaki Fi Devri'nden kalma saate çevirdim. Paslı sarkaçları ezelden beri akan ânı aynı sallama hareketiyle tekrarlıyor ve tekrarlıyordu.
tik... tak... tik...
'İlginç' sesli düşündüm. Burada beni duyacak kimse yoktu nasılsa; köşedeki beyaz örtüler içinde yatan, inim inim inildeyen yaşlı yolcu dışında... Onu da pek takmıyordum. Oysa takmalıydım, değil mi? Buraya gelmemim yegane nedeni ona veda etmekti, değil mi?
tik... tak...
İşte, ardısıra akseden birkaç melodi daha... Döngü, insanların imkânı yok anlayamayacağı bir hızla devam ediyordu. İcatları, gelişmeleri ve sözde 'çağı yakalama'larıyla övünen insanoğlu bu ilâhi hıza yetişemeyeceğini kabul etmezdi. Hayır, ona ölümün ne kadar ani olabileceğini kanıtlasanız da yapmazdı. Zekalarının insani bir götürüsü yüzündendi bu:kibir. İnsanoğlu kendini, zihnini ve ruhunu kibre öyle kaptırmıştı ki düşse karıncalara böbürlenir, kalkmaz: kalksa bulutlarda gezinir, ayakları yere basmazdı.
'Bu çok komik,' kıkırdamam usul bir kahkahaya dönüştü. 'Bu çok komik!' Gülüşüm gıcırtılıydı, sesim duvarlardan çarpıp kulağımı çınlatıyordu, yine de güldüm. Çok güldüm. 'Bu, insan, çok komik!'
"N-ne neye," kurumuş dudaklardan öksürükler arasından şöyle böyle bir kelime döküldü. "Neye gülü- gülüyorsun?"
Sırıttım. "Sana," dedim dosdoğru fersiz gözlerine bakarak "Sana gülüyorum ufaklık."
Besbelli hayatının baharında duru mavi gözlere sahipti, şimdiyse, tam şu an eski yatakta halsizce yatarken iri gözbebekleri koyulaşmıştı. Parlak değildi, mutlu değildi. İçleri boştu. Sadece yıldırım hızında gelen anlık şaşkınlık emaresini gördüm. Kocaman açılıp bana kitlendiler.
"Ne-neden? K-kim kimsin se-sen?"
Kim miyim? Elbette, insanoğlu kim olduğumu soracaktı. Ona göre önemli olan şey buydu. Fevkalade dik oturuşuma tezat kaygısız yüz ifademi sorgulamazdı. Neden buradayım, ne yapıyorum, onu nereden tanıyorum...
Tek merak ettiği kim olduğumdu. Önem arz etmem için biri olmalıydım. Zengin biri, güçlü biri, kazanan biri, soylu biri... Oysa ben hiç kimseydim.Küçük bir gülümsemeyle onu yanıtladım. "Kimim. Evet, bu bir soru. Cevabını bulması gerek. Öyle. Ancak cevap, ancak görenler için var." bacak bacak üstüne atıp geriye yaslandım. "Cevap, hikâyeleri dinleyenlere var, ufaklık."
"O za-zaman anlat- hikâyeler..." kuvvetle öksürdü.
Meraklı ifadesinin pekâlâ farkında ellerimi ağır ağır önümde kavuşturdum. Yüzümü onun solgun simâsına çevirdim.
"Nasıl istersen." dedim. "İlk hikâye, genç bir çocuk hakkında."
Ve anlatmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLCU VE HİKÂYELER ASKIDA
Science Fiction"Bitti mi?" dedi kadın "Bitti" yanıtladı. Duraksamalar, düşünceler ve en nihayet kelimeler geldi. Konuştu, sesi gürdü. "Şimdi yeni hikâyeler gelecek." "Yeni hikâye..." kadın, kaybolmuşlukla nefes nefese mırıldandı. Gözleri buğulandı. "Yeni, benim...