𝙲𝙷𝙰𝙿𝚃𝙴𝚁 4

262 21 1
                                    

Pekala, her şey aniden gelişmişti. Daha demin tüm sınıf tarafından alay konusuyken şimdi elimde beni koruyan sarışının ısmarladığı çayla hafiften üşüten bu havada bahçedeki çardaklardan birine oturmuştuk ve sohbet ediyorduk. Sanırım o düşündüğüm gibi soğuk bir insan değildi. Hatta fazlasıyla sevimliydi bile.

"Bu arada ben Taehyung." dedi onca olaydan sonra henüz kendini tanıtmadığını fark etmenin verdiği mahçuplukla.

Yüzümde açan gülümsemeye engel olamamıştım. Elimdeki köpük bardağın kenarında işaret parmağımı gezdirirken "Tanıştığımıza memnun oldum." diye çekingen bir sesle karşılık verdim. Ardından az önce de aklıma takılmış olan soruyu sormam için uygun bir zaman olduğuna karar verip ekledim: "Sen benim adımı biliyorsun zaten. Nereden biliyorsun?"

Bunu dile getirmem bile garipmiş gibi kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Aynı sınıfta okuyoruz Jeongguk." 

Ben gerçekten aptaldım, bu bir söylentiden ibaret değildi. Gerçekten ama gerçekten aptaldım.

"Doğru, benim senin adını bilmemem biraz ayıp oldu." Parmaklarım uzun saçlarıma çıkıp ensemdeki tutamlarla oynamaya başladığında gerginliğimi hissetmiş gibi "Sorun değil." demişti yatıştırıcı sesiyle. "Eminim sınıfın yarısı bilmiyordur."

"Boş ver onları." diye atıldım düşünmeden. "Benimle takıl sen. onların hepsi kötü insanlar."

Ellerini iki yanında banka yasladı ve başını bana doğru eğerken gülümsedi. "Sen iyi bir insan mısın?"

"Ben, ne?" Bir an ne diyeceğimi şaşırmış, saçımdaki elimle birlikte bakışlarımı kaçırıp yere indirmiştim. "Öyle demek istemedim. Yani bilmiyorum, ben hep kötülük gören taraftım ve anlarsın ya..."

Dik tutmaya çalıştığım omzumda bir baskı hissettiğimde hemen düşüvermişlerdi. Muhtemelen destek olmak amacıyla koymuş olduğu elini, bunu fark eder etmez çekti ve benimkinin hemen yanına indirdi. "Sen iyi birisin Jeongguk, gerçeği zaten biliyorum."

Çekingen bir ifadeyle ona döndüğümde yan yana duran ellerimiz birbirine değmişti ve elektrik çarpmış gibi irkilmiştim. Buna rağmen kaçmadım ve temasa devam eden serçe parmaklarımız onun da ilgisini çekerken "Bilebilir misin ki bunu?" diye sordum. "Beni daha yeni tanıyorsun."

Bir süre hafiften ısırdığı alt dudağıyla ellerimizi izlemiş, benim de oraya bakmama neden olmuştu. İçgüdüsel olarak serçe parmağımı yavaşça onunkine sürterken aklımda ne vardı bilmiyordum. Titrek bir nefes çektim ciğerlerime. Atmosfer birden çok yoğunlaşmıştı ve üzerime resmen ağırlık binmişti. Özellikle de geri çekilmeyen serçe parmaklarımızı yavaşça birbirine doladığında...

"Bunu seni tanımadan da anlamam çok kolay." Bu temas nedensiz bir şekilde hoşuma gittiğinden bozmadım ve tekrar gözlerine çevirdim bakışlarımı. "Nasıl?"

"Öyle işte Jeongguk. İnsanları gözlemlerken sende bıraktıkları izlenimler sonrası kafanda birkaç ön yargı oluşur ve sana karşı ön yargım kimseye zararı olmayan sessiz ve iyi biri olduğun."

"Ama..." diye atıldım hemen çocuk gibi. "Ön yargı kötü bir şey değil midir? Sonuçta birini tanımadan karar veriyorsun buna. Düşündüğün gibi olmaya da bilirim."

"Şu an seni tanıyorum ve öyle olduğunu düşünüyorum. Evet ön yargı bazı zamanlar kötü bir şeydir ama benim kastettiğim şey enerji gibi bir şey. Bazen hissedersin işte. Ben seninle yakın olacağımızı en başından hissettim mesela."

Dudaklarımda buruk bir gülümseme peydahlanırken "Müneccim falan olmalısın." dedim kısık sesle. "Ben böyle şeyleri hissedebilseydim şu an olduğum kişi olarak hayata gelmek istemezdim. Ama sen beni görüp yakın olmak istemiş ve olacağımızı da önceden anlamışsın."

"Hey, böyle konuşma." Elimi kendine doğru çekip bu defa iki avucu arasına alırken kaşlarını çattı sözlerime karşı. "Ne varmış olduğun kişide. Çok güzel bir yüze, fiziğe ve en önemlisi çok güzel bir kalbe sahipsin. Senin yerinde olmak isteyecek yüzlerce insan çıkarabilirim karşına."

"Belki. Ama çok da güzel bir hayata sahip değilim ve eminim o insanlar bunu istemezdi." 

"Hayatının nasıl olacağı senin elinde, daha yolun başındasın." Elimi serbest bıraktığında avcumu kendime çevirdim ve söyledikleriyle yüzleştim. Haklıydı. Benim istediğim, aslında uğruna çabaladığım da bu değil miydi? Kendime bir hayat kurmak ve onu yaşamak...

"Eğer yardıma ihtiyacın varsa ben seve seve yardım ederim. Mesela başlangıç olarak, beraber ders çalışabiliriz, ben de sana anlamadığın yerlerde yardımcı olurum."

Şaşkın bakışlarım gözleriyle buluştuğunda gülümsedi ve "Merak etme." dedi hafif alaylı bir sesle. "Derslerim iyidir. Buraya gelmeden önce okul birincisiydim."

Öylece tutmaktan soğumuş çayı yanıma, bankın üstüne bırakırken "Sahi, neden son senende okul değiştirdin ki?" diye sormuştum. Okul birinciliği onun için büyük bir avantajdı fakat her şeyi bırakıp sıfırdan başlamıştı buraya gelerek.

"Hiç istemediğim halde kolejde okuyordum ve oradaki insanlarla pek anlaştığım söylenemezdi. Babamın parasını yemeyi de sevmediğim için zorla buraya aldırdım kaydımı."

"Burası olmasının özel bir nedeni var mı?" diye sordum merakla.

Bakışlarını kaçırıp "Yok." diye karşı çıktı. "Öylesine, şans eseri."

Neden bu kadar telaşlı bir tepki verdiğini kendi kafamda anlamlandıramasam da üstüne gitmemiş, "Pekala o zaman." demiştim tekrar konuşmak istediğim konuya dönmek için. "Benimle ders çalışmak konusunda gerçekten istekliysen ben de çok isterim ama sorun çıkaracaksa kalabilir."

"Ne sorunu Jeongguk, çok mutlu olurum kabul edersen." Bunun düşüncesi bile beni motive etmeye ve heyecanlandırmaya yetmişti. Daha önce sınıftaki etüt saatleri dışında kimseyle ders çalışmamıştım. Etütlerde de kimseyle birebir çalışılmıyordu zaten, herkes kendi kendine çalışıyordu. Taehyung ise anlamadığım yerleri bana anlatabileceğini söylüyordu. Bu benim için gerçekten bir fırsattı.

"Hangi bölümü düşünüyorsun peki? Hedefin ne?" Sessizliğin ardından tekrar bana yönelttiği soruya cevap vermem için fazla düşünmem gerekmemişti. Çünkü kısa ve netti. "Bilmiyorum."

Bir hedefim yoktu çünkü şu an iyi bir yerde okursam ne okuduğumun önemli olmadığını düşünüyordum. Üzerine gidersem okuduğum şeyde de başarılı olacağıma emindim.

"Araştırman ve senin için uygun bölümü şimdiden seçmen gerekiyor. Üniversitede göreceğin dersleri bilmeli ve bunun senin için sıkıcı olmayacağından emin olmalısın. Üniversiteye bir kere başladıktan sonra fikir değiştirmen senin açından zor olur ve istemediğin bir şeyi okurken çalışmak içinden gelmez. Bu yüzden sınavlarda çuvallarsın. Ama seveceğin şeyi yaparsan hem eğlenir hem de kolay öğrenirsin." Ebeveynlerimden bile dinlemediğim nasihatleri daha bugün tanıştığım bir çocuktan dinlemek bir anda tuhaf hissetmeme neden olmuştu ve ben sinirlenip gülmeye başlamıştım. Kafam karmakarışıktı, ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Bir yanım ona haklısın deyip kafa sallamak, diğer yanım kaç yaşındasın sen diye sataşmak istiyordu. Çünkü sanki bunları deneyimlemiş gibi bilmiş bilmiş konuşuyordu.

"Neden gülüyorsun? Senin iyiliğin için anlatıyorum bunları." dedi yalandan kaşlarını çatarak. Gülmeme alınmadığını şakacı tavrıyla anlatmaya çalıştığının farkındaydım ama bir yanım yine de onu kırdığımı düşündüğü için dürüst olmayı seçtim. "Daha önce kimse gelip bunlar hakkında beni uyarmadı. Bunları hepimiz biliyoruz tabi, ama insan içten içe biri otursun karşısına ve dile getirsin istiyor sanırım. Ve daha önce ailem bunu bana hiç yapmadı."

"Sorun değil." Neyi kastettiğini bilmiyordum. Gülmemi mi yoksa ailemin benimle bunun hakkında konuşmamasını mı? Öyle bir söylemişti ki, her şeyi kasteder gibiydi. Her şeyi; yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı, hatalarımı, düzeltmem için çok da geç olmayan tüm olayları.

"Düzeltmeme yardım eder misin?" dedim son düşünceme birden bağlanırken.

Az önce bıraktığı elimi tekrar tutup parmaklarımızın iç içe geçmesini sağladı. "Yapabileceğim ne varsa yaparım." Neden güven vermeye çalışırken elimi tuttuğunu anlamamıştım. Ama bildiğim bir şey vardı ki, bu gerçekten işe yarıyordu. 

daddy or sonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin