1. Son Dilek Hakkı
Verilen en büyük savaş insanın, kendisiyleydi.
Kötüydüm ben, kötü biriydim. İnsanları önemsemeyen, onları ezen maddiyata önem veren. Duygu, his nedir bilmeyen hiç bir şeyi önemsemeyen burnu havada biri olmuştum ben. Aynaya bakarken gözlerime bakamayan biriyim ben çünkü bilirim eğer gözlerime bakarsam nasıl biri olduğumu asıl o zaman görürüm. İşte o zaman kendimden nefret ederim, içime attığım her şeyi işte o zaman tutamam.
Bu benim sonum olur, bu onun sonu olur.
Eğer bir gün gözlerime bakabilmeyi başarabilirsem eğer işte o zaman bu sonu yazabilirim.
Annemin mezarındayım,
Beyaz bir taşı olmayan bile olmayan annemin mezarında.
Bir insanın nasıl yıkılır cevabını on yaşında almış, dünyanın sonunu on yaşında tatmış biriyim. Eğer bir insanı çok severseniz ve o insan bir gün giderse işte o zaman yıkılırsınız o zaman sizde onla ölürsünüz bedeniniz onunla gidemez belki ama ruhunuz üzerine kara toprağı örter.
Bundan on bir sene önce bir ocak günü annemin son nefeslerini verirken onunla yeni yıla girdik. Ölen annesine sımsıkı sarılarak onun kokusunu içine çeke çeke yeni yıla girmiş bir kız. Ölümün ne olduğunu bilirdim o yaşta, beni annemden çekerek onun öldüğünü söylediler ben vaz geçmedim sarılmayı bırakmadım, inanmadım öldüğüne, anneme sarıldım ta ki onun o sıcak kokusu burnuma dolmayana kadar.
Toprağa annem ile birlikte girdim ben nasıl olsa çıkar o mezardan diye on yaşında bir kızın üzerine toprak attılar beni annemle birlikte diri diri gömdüler. Ben bayılınca çıkarmışlar ama uyanınca yine soğuk toprağın yanındaydım annemin soğuk toprağının, o akşam kar yağmaya başlamıştı yağmurda benimle birlikte ağlamıştı on yaşında bir kız iki gün o soğuk mezarlıkta kalmıştı.
O kıza çok yazıktı. Bütün dünyası bir gecede kararmıştı.
O kıza çok yazıktı. Bir gecede ölüp, bir gecede yeniden doğmuştu.
Ben artık içinde üzüntüyü değil kini besleyen bir kızdım. Ruhumu gömmüş, bedenimin ise sadece ona bu dünyayı yaşatmamak için yaşatan bir kızım artık.
Anneme on beş yaşında kendi ellerimle adını kazıdığım mezar taşına son bir kez baktım son bir kez yardım diledim. Soğuk rüzgar teni yaladığında gitme zamanımın geldiğini hatırladım ve arkamı dönüp hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.
Siyah minibüse binip sakinleşmeyi bekledim mezarlığa çok uzak olmayan özel üniversitenin girişine girdiğimizde anca sakinleşebilmiştim. Okula girdiğimde maketinin çatısını düzelten Zeynep çatıyı bırakıp yanıma koşmaya başladı.
"Firuze"
Firuze
Kanım çekildi. Onun sesiydi, kimse bana böyle Firuze demezdi r harfini bastırarak sinirle derdi ismimi kimse böyle seslenmezdi bana, o burada mıydı?
Sonunda arkamı dönebildiğimde siyah takım elbisesi içinde onu görebilmiştim. Neden gelmişti? Burada ne işi vardı?
Ağzımı bile açamadım o bana yaklaştıkça yumruklarımı sıktım yutkunmaya başladım içimde oluşan korkuyu kapatmaya çalıştım kalbimin atışlarını dindirmeye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR SUÇLUNUN RESİTALİ
Teen FictionBen kimim? Hayatım var mıydı? Annem var mı? Ya babam? Neredeler? Bedenin yaralıydı ya ruhum, ruhumda yaralar var mıydı benim? Kimdim ben? Hikayem neydi benim? Benim adım ne dedim, Dilhun dediler. Hatırladım. İçi kan ağlayan.