0.0

741 71 100
                                    

Emre gözyaşları içinde yıllardır okumaya korktuğu mektubu okumak için erişebildiği cesarete son bir kez daha şaşarak zarfı açtı. Daha ilk cümleyi geçin ilk kelimeyi okumadan kağıdı ters çevirdi. Gözyaşlarının akmasına bir müddet daha izin verdi ama artık mektubu okumalıydı yani okumak zorundaydı. Kağıdı geri düz çevirdi ve kırmızı, şişmiş ve ağlamaktan yanan bir çift göz eşliğinde mektubu okumaya başladı.

                                                                          01.03.2017
                                                                           Perşembe

Sevgili Emre,
Bu mektuba "Sevgili Emre " diye başlamak ne kadar doğru bilmiyorum. Senin adını sesli bir şekilde duymak ve söylemek bir yana bir yerde yazılı bir şekilde görmek hatta yazmak bile hala içimde garip şeyler hissetmeme neden oluyor. Ah, neyse uzatmayayım sonuçta pek sevmiyorsun beni. Hatırlıyor musun, sana seni sevdiğimi söylediğim günü?  Bana gelip "Aşk kişisel bir intihardır Hürkan, beni buna bulaştırma." demiştin ve yağmurun altında ıslanmamak için sığındığımız apartman eşiğinden hızlı bir şekilde  koşarak uzaklaşmıştın. Senden sonra bende çıktım oradan ama koşarak değil tabii. Yavaş adımlarla yağmurun keyfini çıkarıp delice ıslanarak. Kafamı gökyüzüne çevirip yağmur damlalarının yere düşerken içimde sana ve sana olan aşkıma, senin tabirinle kişisel intihara, dair her kırıntıyı alıp götürmesini isteyerek yürüdüm saatlerce yağmurun altında. Eh, hasta oldum elbette. Hatta birkaç gün hastanede bile yattım. Ancak hastaneden çıktığım gün bir şey fark ettim. İçimde sana olan aşkıma, sevgime dair hiçbir şey gitmemişti. Sanki yağmur içimdeki aşkı götürmemişti. Aksine sana olan aşkımın tohumlarına can vermiş ve sana olan aşkımın tohumları birer ağaca dönüşmüştü. Senden ayrılamayacağımı anlamıştım işte o zaman. Fakat sen beni istemiyorken ben nasıl senin yanında olabilirdim ya da senin yanında bulunma hakkına sahip olabilirdim? O yüzden seni hep uzaktan izledim. Seninle ilgili her şeyi arkadaşlarından öğrendim. Hatta sana benimle ilgili en ufak bir haber dahi vermesinler diye kırk takla attım ama bir şey hariç. Ne olduğunu az ya da çok tahmin etmişsindir sanırım. Evet evet, ölmüş olduğum haberi. Arkadaşlarına, sana ölmüş olduğumu söylemeleri için ne paralar verdim bir bilsen. Gerçi para vermesemde olurdu. Çünkü yakında öleceğim. Bu arada "sahte" ölüm haberimi aldığın gün saatlerce ağladığını da biliyorum. Bunu senden beklemezdim ama Emre....

Emre, mektubu kenara bıraktı ve o haberi aldığı günü hatırladı. Saatlerce ağlamıştı sevmediği (!) çocuk öldü diye. Arkadaşları ona "Hadi ama sevmediğin biri için ağlamaya değer mi saatlerce?" dediklerinde ise onlara "Doğru ya. Sevmediğim biri sonuçta." diyip acı bir şekilde gülmeye çalışmıştı. Hürkan'ın artık sahte olduğunu bildiği ölüm haberini aldığı gün aynen bunlar yaşanmıştı. O günü unutmaya çalışıp mektubu okumaya geri döndü Emre.

Sevmediğin ben için saatlerce ağlayacak bir insan mıydın sen cidden? Her neyse, o günden sonra bazı anlar hariç asla gülmediğini söyledi arkadaşların. Ne kadar doğru bilemem. Sonuçta beni sevmiyordun. Yani "sahte" ölüm haberimin seni bu denli etkilemesi garip geldi açıkçası....

Emre, mektubu tekrar kenara bırakıp yüzünü ıslatan gözyaşları, titreyen elleri ve morun en koyu rengini almış dudaklarıyla  beraber bağırdı "SENİ SEVEMEMEK NE DEMEK APTAL HERİF? BEN SANA AŞIKTIM AŞIK. HEM DE DELİLER GİBİ...." dizlerinin üstüne çöktü ve bağırmaya devam etti "KENDİNE ZARAR VEREN BİR İNSANDIM BEN VE SANA DA ZARAR VEREMEKTEN KORKTUM. AYRICA SEN ÇOK MASUM BİRİYDİN BENİM GİBİ BİR PİSLİKLE BİRLİKTE OLAMAZDIN. BİZ OLAMAZDIK....."  nefesi kesilmiş gibiydi Emre'nin. Boğazı da  ağrımaya başlamıştı üstelik. Bir süre daha dizlerinin üstünde ağladı ve daha sonra mektubu tekrardan titreyen parmaklarının arasına alıp okumaya devam etti.

Şimdi senin beni sevmediğinden bahsetme kısmını geçiyorum. Ne de olsa bu sefer gerçek olacak ölümüme saatler kaldı şunun şurasında. Bu arada ölmeden önce senden özür dilemek istiyorum. Seni sevdiğim için, seni hayatımın merkezine koyup fazlaca önemsediğim ve senden asla vazgeçemediğim için özür dilerim belki ilk olmayan ama kesinlikle son olan aşkım. Birazdan tavana astığım ip boynumda olacak. Yani intihar edeceğim. Bak, buna  seni karıştırmadım. Çünkü ne de olsa "Aşk kişisel bir intihardır." değil mi? Keşke birazdan boynumda olacak şey tavana asılı ip değil de senin kolların olsaydı Emre.... Elveda asla kavuşamayacağım sevgilim.....

                                                                           
                                                               Hürkan Gügen

Sonunda mektubu okumayı bitirebilmişti, Emre. Titreyen ellerinden yere düştü kağıt parçası. Mektubun sonunda onun adını görmesi bile kalbinin teklemesine neden olmuştu. Daha sonra kendine kendine "Hadi ama Emre, Hürkan bunu 4 yıl önce farklı bir şekilde başarıyla yaptı. Sen neden yapamayasın?" diyerek tetiği çekti. Ve yıllardır sevdiği ama asla kavuşmayacağını bildiği insana kavuşmadan önce "Yanına geliyorum Hürkan. Çünkü seni çok seviyorum." sözleri çıktı ağlamaktan ve soğuktan morarmış dudaklarının arasından.
















Evet, biliyorum diğer fice bölüm atmam lazımdı ama bu öyle bi içimden geldi. Ayrıca Türkçe öğretmenim beni öykü yarışmasına soktu aşırı stresliyim hıağğğğ

ARKADASLAR ARTIK BENDE BIR TURKCE OGRETMENI ADAYIYIM ELIM AYAGIM TITRIYO ZAMANINDA GIRMEKTEN KORKTUGUM YARISMALARA GIRMEK ISTEYEN OGRENCILERE DESTEK OLMAK KADAR GUZEL HICBIR SEY OLAMAZ

Kişisel Bir İntihar || Mengola (One-Shot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin