Bir

1.7K 91 199
                                    

Ahooy Tayfa!
Bir Burn klasiğine hoş geldiniz demek istesem de bu sefer kendi tarzım dışında bir şeyleri kaleme alacağım.

İlk soft, femboy kurgusuna hoş geldiniz. Yerlerinizi aldıysanız, başlayalım mı?

Elimde ki fazla çamuru kucağımda ki beze sildikten sonra, ellerimi tekrar hafifçe ıslattım. Uzun parmaklarımla seramiğe şekil vermeye devam ettim. Dışarıdan çok kolay görünen bu iş, elimin altında ki kaygan kille hiç de basit değildi. İyice sağlamlaşan kilin içine iki parmağımı bastırarak yanlara doğru açılmasını sağladım. İstediğim genişliğe geldiğinde açıklıktan elimi sokarak çömlek görüntüsü alması için şekil vermeye başladım.

Vıcık toprak, yavaş yavaş bir şeylere benzemeye başlarken sol tarafımdan gelen ses sinirimi bozuyordu. Normalde hep sessiz ve sakin olan, çok kısık bir şekilde açılmış keman sesini duyabildiğim atölye bir kaç gündür eski huzurundan yoksundu. Bunun sebebi de solumda ki yere yerleşen veletten başkası değildi.

İki bileğine taktiği sayısız bileklik, parmaklarında ki yüzükler ile her hareketinde atölyede demirin demire çarpma sesi duyuluyor ve hiç kesilmiyordu. Birazcık huzur ve birazcık da kafa dağıtmak için geldiğim yerin resmen içine ediyordu.

Onu umursamamaya çalışarak işime devam etmek istesemde çıkardığı ses giderek hızlanmaya başladı. İyice asabım bozularak ondan yana döndüm. Kıvırcık, kahve saçlarını bir bandana ile zaptetmeye çalışan çocuk takılıp kalmış gibi tek bir yere bakıyordu. İlk önce baktığı yere, ardından da baya hızlanmış olan eline baktığımda...

İğrenç.

Çocuk önünde ki seramiğe bir penis gibi şekil vermiş, seramik hocamız olan Hakan Bey'in gözlerinin içine bakarak çekeliyordu. Hakan Bey ise bu durumdan memnun bir şekilde, önlüğünün altından çaktırmadan pantolonunu düzeltti. Gay olmaları umurumda bile değildi. İğrenç olan şey seksti. Hangi cins olursa olsun bu saçma aktivitenin ön sevişmesine maruz kalmak ise, mide bulandırıcı.

Çalkalanmaya başlayan midemi bastırmaya çalışarak önüne döndüm.

"Gidin de oda tutun kodumun azgınları." Ağzımın içinde söylene söylene işimi yapmaya devam ettim. Kısa bir an o lanet bilekliklerin sesi kesilmişti. Beni duymuş mudur? Duyduysa şu saçma şeye son verse iyi olurdu. Ortalık yere kusmamak için tüm irademi kullanıyordum.

Önümde ki bir avuç çamur, güzel bir çömleğe dönmüşken ıslak süngeri alarak dışında gezdirmeye başladım. Dış ve iç kısmını iyice pürüzsüz yaptıktan sonra şöyle bir geri çekildim. Hiç de fena değildi. Kenarda duran teli elime alarak baş parmaklarıma sarıp, çömleği yapıştığı tahtadan usta bir şekilde söktüm. Tam yerimden kalkmış pişirme fırınlarına gidiyordum ki hoca, bana seslendi.

"Gayet güzel olmuş Fırat. Bitirenler solda ki tezgaha işlerini bıraksınlar. Pişirme işlemini ben yapacağım, siz çıkabilirsiniz." Bunu o veletle sevişmek için yapmıyorsa bende Fırat değildim. Derin bir nefes alıp elimdekini özenle tezgaha bıraktım. Önlüğümü çıkarıp askıya astıktan sonra eşyalarımı toparlamaya başladım. Benimle birlikte neredeyse tüm sınıf ayaklanmıştı. Pek de kalabalık sayılmazdık. Koca sınıfta altı kişiydik. Herşeyimi alıp yandan askılı çantayı omzuma attıktan sonra ellerimi de yıkayarak tek katlı binadan ayrıldım.

Hafif esen rüzgarla biraz da olsa rahatlayarak tam bir kaç adım atmıştım ki cebimde ki boşluk ile duraksadım. Telefon. Bir gün bu unutkanlık başıma dert olacaktı. Atölyeden fazla uzaklaşmadığım için hızlı adımlarla geri döndüm. Acele edip eve geçmem lazımdı.

Atölyenin bekleme salonunu geçip ders işlediğimiz hafif aralık kapının önüne geldiğimde, elim kulbun üstünde donup kaldı.

"Daha sert ah~" Duyduğum sesle bedenim de taş kesilirken gördüğüm şeyle midem bulandı. Hakan hoca, kıvırcık saçlı çocuğun gövdesini tezgaha yatırmış, bir bacağını da omzuna almıştı. Sert bir şekilde altında ki bedene girip çıkarken, çocuğun çığlıkvari inlemeleri ile kendime geldim.

Akşam yemeğim boğazıma gelirken elimle ağzımı kapatıp koşar adım dışarı çıktım. Bütün bedenim zangır zangır titrerken daha fazla dayanamarak binanın köşesine doğru eğilip içimde ne var ne yoksa kusmaya başladım.

Acı tat boğazımı yakana, öğürmekten yere yıkılacak raddeye geldiğimde anca kendime gelebildim. Gelip geçen insanlar bana tuhaf bir şekilde bakıyor ama hiç biri yardım etmeye yeltenmiyordu. Buna minnettar olarak doğrulup sırtımı binanın soğuk duvarına yasladım. Bu iğrençti.

Çantamdan bir şişe su çıkartıp zoraki bir kaç yudum aldıktan sonra dönen başım biraz da olsa duruldu. Telefonu falan siktir edip savsak adımlarla yürümeye başladım. Oraya geri dönmeye niyetim yoktu. Sabah gelip alabilirdim.

Gözümün önünde hala ikilinin terli ve kaygan bedenleri gelirken başımı iki yana salladım. Tekrar kusarsam harbi midem dışarı çıkabilirdi.

Havayı derin derin soluyarak adımlarımı hızlandırdım. Daha az insan olduğu için ara sokaklara gire gire evimin yolunu tuttum.

Günüm çok boktan bitmişti. Şu velet bir daha sikişecekse başka yerde yapsa iyi olurdu.

Kimsenin beyaz kıçını görmeye meraklı değildim.

Hemde hiç.

*-*-*-*

Naber?

Yeter lan hard sex hard sex! Soft ol köpek, romantik olduğunu biliyoruz! Çığlıklarınızı duymuş bulunmaktayım. Buyrunuz efendim alın size soft kurgu.

Kurgu hakkında ki düşünce ve tahminleriniz neler?

Fırat neden bu kadar iğrenip, kusma raddesine geldi?

Kıvırcık boyumuz sizce nasıl biri?

Beğenmeniz dileği ile.

Seviliyorzunuz.

-Burn.

HEYKELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin