İki

923 84 197
                                    

Sürtük bir femboy mu?
Yalanacak mevzulara hoş geldiniz.

Önümde ki kahvenin pipetini dilimle yakalayarak büyük bir yudum aldım. Buzlu ve çikolatalı içecekle resmen içim serinledi. Gözlerimle mekanı tarayarak bulduğum kişiyle yutkundum. İşte şimdi içimin yanmasını istiyorum.

Uzun boyuyla, kasanın arkasında olmasına rağmen dikkat çeken beyaz herife gözlerimi diktim. Aslında pek dikkatimi çekecek bir tip değildi. Beyaz tenli, uzun boylu, siyah saçlı, kara gözlü biraz zayıf bir adamdı. Ya da fit. Çıplak görmeden bir şey diyemem. Yani kısaca sıradandı. Her gün denk gelinen tipi fiziği yerinde olan tiplerdendi.

Bir kaç gün önce sırf eğlence olsun diye başladığım seramik kursunda düne kadar herifi fark etmemiştim bile. Yapılı ve fazla gelişmiş duran Hakan denen hoca daha cezbediciydi. Ve tahmin ettiğim gibi siki de büyüktü. Hala tam olarak kıçımın üstüne oturamıyordum. Neyse ya ne diyordum ben? Ha şu ceset.

Bana iğrenir gibi bakmış ardından da bir ton söylenmişti. Birde duyulmadığını sanıyor, saf. Ama asıl bomba ondan sonraydı. Biz Hakan ile işi pişirirken açık unuttuğumuz kapının ardından bizi görmüştü. Ve ben onun bakışları altında sağlam bir orgazm yaşamıştım. Kusacak gibi görünen herif niyeyse beni tahrik etmişti.

Sabah onun yüzünden güzellik uykumu bölerek erkenden kalkıp kursun önünde bekledim. Yoksa sikseler şu cesedin bir kafe de çalıştığını  öğrenemezdim. Mekanda güzeldi ha. İşlek bir caddede, diğer mekanlara inat ahşap dekorasyonlu vintige bir yerdi. Bir kaç defa arkadaşlarımla buraya gelmiştim sanırım.

Şimdi de şu herifin içime gelmesini istiyordum. Çok beyazdı. Bir ölü gibi. Acaba teni de soğuk mudur diye düşünmeden edemiyordum. Ben hep sıcak olan insanlardandım. Boyum öyle çok uzun değildi ve etine dolgundum. Kendimi böyle daha seksi hissediyorum. Acaba o da böyle düşünüyor muydu?

Bardaktan çıkan boş sesle pipeti bırakıp ayağa kalktım. Neredeyse öğlen olmuş ama herif bir kez olsun benden yana bakmamıştı. Pekala Enis, göster kendini. Kasaya doğru adımlarken bir çok göz üstümdeydi. Eh normal tabi. Kıvırcık kahve saçlarım, aynı renk gözlerim ve hafif buğday tenim ile yakışıklıydım. Kulağımda ki sıra sıra küpeler, takılarım ve dolgun kıçımı zar zor saran beyaz pantolonum ile fazla iyiydim. Üstümde ki lila renk manşetlerini kıvırıp bir çok düğmesini iliklemediğim gömlek ise gel beni ye diye bağırıyordu.

Adı neydi şu cesedin? Ha Fırat. Ye beni Fırat.

Kasaya varmam ile sabahtan beri ilk defa gözleri beni buldu. Eh şükür yani. Kaşları anında çatılırken hoş bir şekilde gülümsedim.

"Burada çalıştığını bilmiyordum. Nasılsın Fırat?" Ellerimi kasanın iki yanına dayayıp hafifçe eğildim. İlk dört düğmesi açık olan gömleğim yüzünden ona şuan görsel şölen sunuyordum. Ama o bakıyor muydu? Hayır.

"Sahibiyim. Masa numaranız nedir?" Göte bak ya! Alooo sana yürüyorum burada! İlgilen lan benimle!

"Yirmi yedi. Soruma cevap vermedin." Önünde ki ekranda parmaklarını gezdirdikten sonra iğrenç bir şeymişim gibi bana bakmaya devam etti.

"Hesabınız yirmi beş TL. Kart mı nakit mi?" Ha? Yavrum bilmem farkında mısın ama sana yürüyorum hani? Göğsüm falan sere serpe hm? Dünde gördün hani fena değilim? Lan gay değil misin yoksa? Olsun. Yaparız.

Bel çantamdan bir yüzlük çıkartıp ona uzattım. Parayı alırken bilerek elini dokunduğumda hızla geri çekildi. Korkma be yemem. Aslında yerim.

Madem sen bana gelmiyorsun ben sana gelirim aslan parçası.

"Seni dün baya rahatsız ettim anlaşılan. Ama Fırat tepkin biraz fazla değil mi? Sonuçta bir sapık gibi bizi izleyen sendin." Para üstünü uzatacakken duraksadı. Dilini sinirli bir şekilde alt dudağında gezdirdiğinde yutkundum.

HEYKELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin