Dün geceden beri iğrenç bir karın ağrısı eteklerine yapışmış, bu geceye kadar bırakmamıştı Sehun'u. Kafası hep o ağrıdaydı, tüm gün yüzünde zoraki bir gülümseme vardı ama kimse anlamadı. Baş parmağı ekranda aşağıdan yukarı kaysa, internetteki türlü içerikler karşısına çıksa da aklı bomboştu, gözü hep saatteydi. Saatin gece bir olmasını deli gibi bekliyor ama zaman geçmesin diye de dua ediyordu. Bire yarım saat kala yatağından kaldırdı kendini. İçinde koca torbalar, torbaların içinde de tonlarca kum vardı. Akciğerlerinin üzerindeki bu torbalar ona ağırlık yapıyor, torbaların minyatür halini gözlerinin altında görüyordu. Dizleri ve dirsekleri çıkmış pijamalarının yerini gri eşofmanı ve sweatshirtü alırken hala daha Jongin'e kendini beğendirmeye çalıştığını hissetti. Bu alışkanlık onu o kadar rahatsız etmişti ki iki torba daha konmuştu ciğerlerinin üzerine. Montunu giyip siyah şapkasını, maskesini ve annesinin suratın yarısını kaplayan çirkin güneş gözlüklerini taktı. Kapının kilidini sessizce ve yavaşça açmaya çalışmadan önce cebine birkaç şey daha doldurdu. Dışarı çıkıp peşinden kapıyı kapattığında öyle bir yağmur yağdı ki öyle şimşekler çaktı ki içine kısa bir an öleceğini sandı. Tüm olanlar, bu hissettikleri aslında en iyisinin bu olduğunu, böyle hissetmenin onu yıprattığını söylese de Sehun kendini Jongin'e bırakmaya hazırdı.
Elleri cebinde, gözlerinde kapkara o çirkin güneş gözlüğüyle Jongin'le yürüdüğü yollardan geçiyordu. Her adımda yürüdüğü onca yolun ona girdiğini hissetti. Okulda henüz öğrendiği şeyi aklında tutamayan çocuk, bu sokaklarda Jongin'in nerede güldüğünü, nerede rüzgarın saçlarını dağıttığını, lolipopun sakızını çiğnerken yüzünü buruşturup "Bu da bir süre sonra ayva yiyormuş hissi veriyor he." dediğini hatırlıyordu. Maskenin gizlediği dudaklarında bir gülümseme oluştu bunları hatırladığında. O gülümseme Jongin kadar kalbini kırmıştı. Ayakları altında kayan asfaltın onu parka götürdüğünü biliyor yine de reddetmek istiyordu. İçinde bir yerlerde, başka bir Sehun geri geri yürüyordu. Beyaz sokak lambasının aydınlattığı parkı görünce boğazında sonuna kadar şişmiş kırmızı bir balon ve o balonu yutamadığını hissetti. Ve çocukken denizde nefes tutma yarışı oynadığında ciğerlerindeki yangını tam o an aynı yerde hissetti tekrardan.
Güzel Jongin salıncakların birinde, bej şişme montunu fermuarını sonuna kadar çekmiş, elleri cebinde, kendini hafifçe sallarken Sehun'u bekliyordu. Sevimli hali Sehun'u maske altından gülümsetmişti. Jongin'i hafif tombul yanaklarından öpesi geldi. Derin bir nefes verip esmere doğru ilerledi. Salıncağa oturdu. Buluştuklarında ikisinden de bir ses çıkmamıştı. Jongin bakmamıştı bile, Sehun buna oldukça alındı. Yavaştan kendini sallıyor ve yeri izliyordu. Karşı karşıya otursalar belki bu çirkin, büyük, siyah camlı gözlükler arasından istediği kadar Jongin'i izleyebilirdi. Ama sadece ayaklarına bakıyordu.
"Görmedin mi mesajımı?" Sessizliği bozan Sehun oldu. Dediği ilk şeyin bu olacağını hiç düşünmemişti, planlamamıştı, ağzından öyle fırlayıvermişti. Kalbi güm güm atıyordu. "Terliklerle gelmişsin." Açıkladı. Bunu biliyordu, o yüzden evden çıkmadan önce Jongin için el ısıtıcısı aldı. Cebinden çıkartıp Jongin'e uzattı.
"Al."
Uzatılan şeyi nazikçe alıp konuştu, "Teşekkürler."
Jongin'in gülümsedi, fırtınalar bastı Sehun'un içini. Sehun, maske altından gülümsemeye çalıştı. Kanı çekildi Jongin'in yanındayken. Aslında aynı Jongin sayılırdı. Belki Jongin Sehun'a farklıydı artık. Sehun, esmerin onun için bambaşka olduğunu düşündü tekrardan. Yüzüne vuran, o göz alan beyaz sokak lambasının bile Jongin'in ışığından geri kaldığını, Güneş'in bile onun yanında espirisinin olmadığını söylemek istedi.
Esmerin güzel yüzünü avuçları arasına aldı, o görmesede gözlerinin içine baktı "Allah, hatta tüm tanrılar belamı versin, tüm Kore beni durmaksızın siksin ki çok güzelsin. Yemin ederim. Evren, milyar yıllık hayatında böyle bir güzellik görmemiştir. Güneş dahil tüm yıldızlar ışığını senden alır. İnsan sana bakmaya, dokunmaya, öpmeye kıyamaz. Ben bu çehre için, bu çehreyi aydınlatan en ufak bir gülüş için bir kolumdan vazgeçerim. O pamukların imrendiği, güllerin rengine erişemediği dudaklarını aşağı sarkıtan her şeyin yakasındayım, düşmanıyım. Senin için bedenimin her parçasından vazgeçerim, sahip olduğum her şeyi gözden çıkartırım, tüm dünyaya düşman olurum. Bir gülüşün, bir bakışın, bir lafın ömrüme ömür katar; yeniden doğarım. Tanrı'nın yarattığı en güzel şeysin sen. Gördüğün, görmediğin her şey aciz kalır senin yanında. Bilmezsin senin için varolduğumu, anlamazsın." dedi. Jongin bunların hiçbirini duymadı, ya da Sehun'un ölüp bittiği çehresi siyahlar içindeki çocuğa hiç çevrilmedi. Sehun, yine, uzun zamandır yaptığı gibi içinden açıldı. Bu gözlükler olmasa ve Jongin ona baksa, belki anlardı. Ya da anlamazdı. Bir buçuk sene boyunca birbirine değen gözler hiç bir şey anlamadıysa bu gece mi anlayacaktı?"Gözlük takmışsın? Yakışmış." Sessizliği Jongin böldü.
Sehun güldü. "Hm. Sokak lambaları gözümü alır, bilirsin."
Esmer oğlan kafa salladı. İkisi de böyle bir şeyin olmadığını bal gibi biliyordu. Ne kendilerine ne de birbirlerine itiraf edebildiler. Gecenin bir vakti, sessizce, bir parkta, beyaz ışıklı sokak lambasının altında sallanıyorlardı. Onca laf Sehun'un boğazına tırmanıyor, Sehun yutkundukça sessizlik devam ediyordu. Esmer olan sebepsiz yere buruk hissediyordu kendini. Çöküp ciğerleri sökülene kadar ağlamak isteği vardı içinde. Sehun bunu bilmediğinden, esmerin bu "tepkisiz" tavrına fazlasıyla alınıyordu.
"Neden bir kerecik bile olsa beni sevmedin Jongin?"
Sessizliği yine hiç istemeyeceği ve planlamadığı bir şekilde Sehun böldü. Kalbi yine gümbür gümbürdü. Bir cevap bekliyor ama bir şey de duymak istemiyordu. Duyabileceği şeyleri tahmin ediyordu çünkü. En kötüsünü bile düşünmüştü. Oldukça uzun bir sessizlik oldu, Jongin hiç cevap vermedi. En kötü ihtimalin hiç cevap vermemek olduğunu düşünememişti.
"Eve gitmem gerekiyor benim." dedi Jongin Sehun'u katleden sessizliği bozarak. Ayağa kalktı, öylece ilerledi. Sehun'un beyaz yanaklarından süzülen sıcak yaşlar, Sehun'a aslında neden gözlükle geldiği gerçeğini hatırlattı.
_____________
sehunk
Bir gibi buluştuk (04.32)
Lafımı dinlememiş terlikle gelmiş
Allahtan el ısıtıcısını getirmiştim de çok üşümedi
Ben öyle tahmin ediyorum yani
Hiç konuşmadı benimle
Ama bir güzeldi, bir güzeldi
Mahvoldum yine
Dedim solsun yanından geçtiğin her çiçek, parlamasın Güneş sen varken
Gözlüğüm yakışmış, öyle söyledi
Mutlu oldum
Neden sevmedin beni diye sordum biz sallanırken
Eve gitmem gerekiyor dedi cevaben
Ben o an Jongin'in benden de gittiğini anladım
Gidişini seyrettim
Görüşürüz demedi
Kendine iyi bak demedi
Bana kal bile demedi Chanyeol biliyor musun?
Bu gitmemi istemek değildir de nedir peki?
Birisi götüme çapı kırk santim olan kuru odun soksa, beni ısıtılmış demire oturtsalar, tırnaklarımı tek tek çekseler anca böyle hissederdim belki
Her şeyimi kaybettim her şeyimi
Sırf seviyorum diye
İkiden beri oturdum, salıncakta kendimi sallarken ağlıyorum saat beşe geliyor
Lan Chanyeol
Jongin beni niye sevmedi?sehundan daha çok ben kahroldum yazarken
SORU: Sehun içinden söylediği, yaptığı tüm şeyleri Jongin'e söyleseydi Jongin'in fikri değişir miydi? Nasıl ve neden?
okuduğunuz, beğendiğiniz ve yorum attığınız için çok teşekkür ederim
başka sekailerde görüşelim, kendinize iyi bakın, sekai sevin ve bana öpücük verin 🧡🧡🧡😚(15.06.22) ikinci kitabı vardır -> more than best friends
ŞİMDİ OKUDUĞUN
best friends*
Fanfiction} 𝒔𝒆𝒌𝒂𝒊 "en yakın arkadaşına" bir buçuk senedir aşık olan oh sehun. kendine aşık olduğu çocuğu adeta askerlik arkadaşı gibi gören kim jongin. devam kitabı: more than best friends