calogero, danser encore.şimdi aciz bedenime hükmediyor kirli sokaklar. şahit oluyorlar her bir günahıma. kaldırımlar beni düşürmeye niyetliymişçesine dizilmişler sanki bugün. iki adımda bir tökezliyor ayaklarım. ya ben yürümeyi beceremiyorum ya da yollar küsmüş bugün bana.
dükkân camına değiyor arada gözüm. "yazık" diyorum, "yazık sana. hiç mi bakmıyorsun aynaya? korkacak insanlar senden." halbuki bugün çok da özenmiştim kendime. olmayınca olmuyorsa demekki. ellerim ceplerimde, dengede durmak adına hiçbir çaba sarfetmiyorum. rüzgâr sevişiyor yapraklarla bugün. sertçe esiyor rüzgar enseme, üşüyorum. üşüyorum ama mecalim yok kapatmaya. varsın üşüyeyim diyorum. ne yazar. çok mu umrundayım kendimin? çıkartıyorum ellerimi ceplerimden. buz kesmiş ellerime inat kabanımın sıcak cebine ilişmiyorum bir daha, hissediyorum her bir zerremle soğuğu. yüzleşiyorum zihnimle. hapsediyor beni kendine akıl, en çokta bu kanatıyor ruhumu.
yağmur çiseliyor hafiften. yağmurdan kaçmaya çalışan insanlara inat seviyorum bugün ıslanmayı. bir kere boş oluyor sahil kenarındaki banklar. gökten rengini ayırmayan mavi denizim kızgın bugün bana. çatık kaşlarını üzerime dikmiş arsızca. zira koca dalgalarını savuruyor üzerime doğru. mamafih kimse durup izlemiyor. herkes bir tablonun içindeymişte, yer bulamadığımdan mütevellit dışarıda sergiye gelen boynu bükük, tabloyu anlamlandıramayan bir ziyaretçiymişim gibi hissediyorum. tüm insanlık bunu hissettiriyor bana.
yine de gülümsüyor ruh. mevsimlerden hazan. en sevdiğim dayanmış kapıma. dünyam turuncu bu aralar. yapraklar düşüyor etrafıma. sonra usulca oturuyorum deniz kenarında bir taşa. nasıl da soğuk. anlamsız bir tebessümle izliyorum denizi. çok şey anlatıyor anlamak isteyene, ziyaretçisi olduğum tek evimdir bu taş. seviyor mudur beni bilmem, sormadım hiç. münferit taşım benim. ne çok benziyorsun öyle bana. "dilhun denizinde izin ver martı olayım" diyorum seslice. bu sahilin bergüzarıdır bana bu taş. solgun, yaşlı ve beyaz kâğıtlarımın arasındaki şiirlere konu etmişimdir onu. misafirperverdir elbet. en güzel şekilde ağırlar beni.
adım sesleri işitiyor günahkar kulak. gittikçe yaklaşıyor, irkiliyorum hafiften. "günlerden keder anlaşılan" diyor tanımadık ses. kulağıma dolan nahif sesin tadını çıkartıyorum saniyeliğine sürmüş olmasını es geçerek. "efendi. oturayım izninizle yanınıza, beri kayın."
duymamazlıktan geliyor kulak. konuşmak istemiyor dil. "sessizlik" diyor içimdeki, "sessiz olsun bugün her yer. sustursana dünyayı be adam. çok gürültü var duymuyor musun? bu kadar sağır olma."
adamın sabrını taşırıyor içimdeki belliki. cevabımı beklemeden, oturuyor yanıma ansızın. tepki vermiyor vücut. dalgaları izliyorum uzun uzun, içine yutanları düşünüyorum akabinde. kaç hayatı mahvettiği geliyor aklımın bir kenarına. çatıyorum kaşlarımı. "benden de bir can aldın diyorum." sesli söylemiş olmalıyım ki bakmasam da öteki yana, bana baktığını hissediyordum yabancının. "pek patavatsız bir şey bu" diyor içimdeki. "izin vermedim ne diye geliyorsun yanıma. ben senden değil sen benden rahatsız olacaksın."
"kim sizden can aldı diyor" patavatsız. "lakabına yaraşır davranıyorsun" diyorum seslice. kıkırtısı kulağımı dolduruyor. daha çok çatılıyor kaşlarım sebepsiz. ne diye burada ki hâlâ? olmayan canımı sıkmaya başladı. gitsen ya buralardan.
"çatma kaşlarını, ben gelmeden evvelki gülüşün yaraşır yüzüne. aksini haketmez suretin. yazık etme." aheste aheste dönüyorum yabancıya. bir de iltifat edip elimi ayağıma dolaştırıyor patavatsız. ne diyeceğim şimdi? dışarıdaki soğuğa inat yanıyor yanaklarım. çatlayan ellerimin pütürlülüğü ilk kez rahatsız etmiyor beni. avuçlarımdan utanç terleri akıtıyorum usul usul.
az öteye kayıyorum, taşımla beraber. ona yar etmem bu taşı, kalkıp gideceğimi sanıyorsa. arkamı dönüp başka pencereden izliyorum şimdi denizi. mütemadiyen karaya vuran dalga seslerinin arasında ağırlaşan göz kapaklarımı yumup, derince soluyorum. serseri çığlıklar dolduruyor kulaklarımı, kan kokusu geliyor burnuma, denizde kaybedilen onca canın yükünü taşıyor omuzlarım. ardından konuşuyorum fısıltıdan farksız ses tonuma bir de sitem ekleyerek "şimdi görmezsiniz çatık kaşlarımı. günahkâr gözlerimden uzak olun efendi. boğulursunuz. sonra katil diye de beni gösterir parmaklarınız."
"belki de boğulmak istiyorumdur? yoksa ne diye geleyim buralara."
"geri gidin o hâlde. boyunuzu aşmaz benim denizim. öldürmez, acı çektirir."
derince soluklanıyor yabancı. hafifçe omuzlarımdan ona bakıyorum. gözleri kapalı, dakikalar önceki beni görüyorum sanki karşımda. "bir de taklit ediyor" diyor içimdeki. ne çok konuşuyor şu içimdeki. sessizlik istiyor, kendi gürültüsünden duyamıyor sessizliği. oysa susturmuştum tüm dünyayı.
tekrar arkamı veriyorum yabancıya. içimi bir merak ki kemiriyor. dakikalar sonraysa adım sesleri bir bir uzaklaşıyor âciz benliğimden. "gitti" diyorum, o da gitti. gerçi kimdi ki o gitmeyecekti? kurtarsın beni kendinden, gelmesi bile saçmalıktı. safderun yüreğim yine buruk, içimdekiyse bir o kadar cazgır. boşluğa düşüyorum sebepsiz. oysa gitmesini isteyen ben değil miydim? yorulmuşum oturduğum yerde, "çok düşünmekten olmalı" diyorum seslice. bitireceksin kendi kendini, sus artık diyorum, avuç içlerimle kafama vura vura. "yıllarca susmamış" diyor içimdeki, "şimdi mi susturacaksın?"
gözlerimin doluşunu havanın soğuk olmasına veriyorum, içimdekini kandırma ümidiyle. hayret! diyorum, başardım. susuyor içimdeki. onu bile yordun diyorum, ya giderse? üstelik gelmemek üzere. sevmiyorum ama gitmesin. kimim kalır geride?
sakince giden yabancının ardından sessizliğime sesslizlik katıyor saatler. tarihler 18'i gösterirken, hiç gelmeyecek birini bekliyor gözlerim. denizimde birini daha boğuyorum. yük omuzlarıma bir ceset daha ekliyor, varsın eklesin diyorum. feda olsun her cesede ömrüm. meyus yürek bunu da kaldırır elbet.
...
-lavi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gecelerimin feryatlarında duy beni
Fanfictiondilhun denizinde izin ver martı olayım.