Sanırım Shin-chan'a asla çenesini kapatmadığı için âşık olmuştum. Ben söyleyince kulağa tuhaf geldiğini biliyordum; çünkü her zaman konuşan kişi, bendim. Ama bahsettiğim, farklı türden bir "çenesini kapatmamak"tı. Ben sadece konuşurdum, çünkü düşünceler sürekli benden dökülür gibi olurdu. Bazenleri, söylediklerim gerçekten bir anlam bile ifade etmezdi. Sadece konuşurdum çünkü; neden olmasındı ki? Sanırım bazenleri durmak ve konuşmadan önce düşünmek, benim için faydalı olabilirdi. Ve galiba Shin-chan bana bunu da hatırlatıyordu. Çünkü bazenleri çok sessiz olurdu, bir süre boyunca hiçbir şey söylemeyebilirdi; ama konuştuğunda, söyledikleri bu sefer çok daha fazla ağırlık taşımış olacaktı.
Ama sessizliğin sadece söylediklerinin daha fazla ağırlık taşımasını sağlaması söz konusu değildi. Çünkü sessizliği de bir o kadar ağırlık taşıyor gibiydi. Bu bakımdan, asla çenesini kapatmıyormuş gibi hissediyordum. Daima bir şeyler söylüyormuş gibi hissediyordum. Sanki her şey hakkında bir düşüncesi varmış gibi; ve eğer hiçbir şey söylemiyorsa; aklında sessizce değerlendirme yapıyor gibiydi.
Sanırım onunla ilgili her şeyin "amaçlılık" diye bağırdığı söylenebilirdi. Sanki ne istediğini ve o istediği şeyi nasıl elde edeceğini her zaman biliyormuş gibi.
Benim tam tersimdi. Bahse girerim ki, bu beni ona âşık olduğum için bayağı basit birisi yapardı. Ama elimde değildi. Gerçekten bakıp da onun için duyduğum öncelikli kinimden kurtulduktan sonra ondan bakışlarımı alamamıştım işte. Çünkü o, istediği her şeyi büyük bir kolaylıkla başarıyordu. Ve ben de bunun, her şeyde iyi olduğu için olmadığını biliyordum. O, sadece, her zaman neyi nasıl elde edeceğini bilirdi. O, her zaman, kendisi için hangi seçeneğin en iyisi olduğunu bilirdi. Sanki hiçbir zaman, ne olursa olsun, ikinci kez düşünmek zorunda değilmiş gibiydi. Ve ben de elimde olmaksızın; hayatımdaki tek bir şey hakkında bile bu kadar kararlı olmak istediğimi düşünmeden edemezdim.
İronikti, gerçi. Ona âşık olmamı sağladığını düşündüğüm şeyler, aynı zamanda beni kesinlikle çıldırtan şeylerdi. Çünkü bu "amaçlılık", "fazladan" şeyler için yer kalmaması sonucuna yol açıyordu. Başıboş gezintiler için. Ona hiç mantıklı görünmeyen şeyler gibi. Hiçbir şeyi "öylesine" yapıyor gibi görünmezdi ve bu, benim bağırmak istememe sebep olurdu: "O zaman hayatın zevkini nereden alıyorsun?!"
Ama zaten biliyordum. Onun için bu, bir şeyleri başarıyla elde etmekten gelirdi. Doğruyu seçmekten, doğru adımları atmaktan ve yapabileceği en iyi şeyi her zaman en iyi şekilde yapmaktan. Seçtiği yolda ilerlemekten. Anlıyordum. Ama bu beni sinir etmeyi bırakmayacaktı. Çünkü bu, onu katlanılmaz yapıyordu. Çünkü her ne kadar elimde olmadan hayranlık duysam ve hedeften hedefe hareket edişindeki verimliliğe merakla bakakalsam bile, aynı zamanda nedense bu, bana ilerlemek gibi gelmiyordu. Bir noktadan sonra; sadece, tam olarak aynı şeyi tekrar, tekrar ve tekrarlarca kez yapmak gibi görünmeye başlıyordu. Ve bazenleri bu, onun bana sadece birazcık manyak gibi görünmesine sebep oluyordu. Her ne kadar çoğu zaman kendimin manyak olduğunu düşünsem de. Ve bazenleri bu, onu o kadar burnu havada, katı ve işleri kendi yoluyla yapmaya sıkışık yapıyordu ki; "Tanrım, can sıkıntısından nasıl oluyor da ölmüyorsun?" diye düşünüyordum.
Ki aynı zamanda, ondan asla sıkılmıyordum. Çünkü o benim için anlaşılmaz, merak konusu olan birisiydi sanırım.
●
"Önceki teneffüs senin, yeteklerin hakkında böbürlenmene harcandığı için..." diye başladı söze Shin-chan, sonraki teneffüste sınıftan çıktığımız sırada. "Aydınlat beni. Âşık olma yolunda atılan ilk adım nedir?"
Belki de hakkında gerçekten böbürlenilmeyecek bir şey için böbürlenmemeliydim. Sanki ben bile o kadar çok insanın ilgimi nasıl ve neden çektiğini biliyormuşum gibi. Ve gördüğüm kadarıyla, Shin-chan o kadar çok yönden benim tam tersimdi ki; ona gerçekten yardım edip edemeyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. (Eğer edemesem harika olmaz mıydı?) Ama onun için bir plan bulmak zorundaydım. Görünüşten kurtarmak için. Ve ayrıca, o bir plan olmadan gömleğini bile muhtemelen düğmeleyemezdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şanslı 「緑高、MidoTaka」
FanfictionO gün; yengeç burcunun uğurlu eşyası, romantik bir ilgiydi. Glasssneaker'ın Archive of Our Own'daki orijinal sanat eserinin Türkçe çevirisidir. This is a Turkish translation of the original artwork which belongs to Glasssneaker in Archive of Our Own.