Bazen hayatımı uçurumun kenarından izliyormuşum gibi oluyor. Ürkütücü, soğuk, yalnız... Ama bu uçurum sadece bana ait ve sadece ben varım. Sessiz, huzurlu ama ürkütücü, soğuk, yalnız... Bu uçurumda huzur buluyor bu uçurumdan intihar ediyorum. İşte bu uçurum annemden bana kalan en büyük hediye. Annemi öyle özlüyorum ki kafamda bu uçurumu hayal ediyorum ve ruhu birden can buluyor ve yanıma geliyor, elimi tutuyor ve kulağıma usulca fısıldıyor ''bende seni özledim küçük meleğim.'' Canım yanıyor. Hemde çok yanıyor. Beni bu hayatta tek başıma bıraktığı için, onusuz olduğum için, kalbimin yarısını hissetmediğim için... Ona haksızlık mı ediyorum bilemiyorum ama sanırım canı en çok canı acıyanlar gidenler değilde arkada bıraktıkları kişiler. Ama bir sorun var. Ben giden miyim yoksa kalan mı? Bilemiyorum. Sanırım bu uçurumda benim cesedim çıkacak ve bu uçurum sanırım beni dibe çekmeye devam edecek ve Eğer kendimi bu uçuruma teslim edersem acılarım sona erecek.
Birden kulaklarımın içinde bir basınç hissettim ve bu his tüm bu düşünceleri geride bıraktı. Siyah çocuk pantolonu ile belinin arasına sıkıştırdığı silahı çıkarmasıyla gözüm faltaşı gibi açılması bir oldu. Ben neyin ortasındaydım böyle? Sonra kafasını yukarı kaldırarak etrafa bakındı ve ardından bir silah daha patladı bu seferki silah sesi yanımdan geliyordu ve endişeli gözlerle çocuğa baktım ve bir an da olsa bana baktı ve birden
''Başını koru!'' diye bağırdı.
Bende kollarımı başımın etrafına dolayarak başımı bacaklarıma doğru çektim. gözlerimi sımsıkı kapatarak buradan sağ çıkmayı diledim.
Ben bütün bu olanların geçmesini dilerken birden bir el beni belimden yukarı çekti. Gözlerimi açtım ve siyah çocukla yüz yüze geldim. Silah sesleri kesilmişti ve etrafta kimse yoktu. Parçalanmış cam parçalarından başka...
''Seni buradan çıkarmalıyım!'' dedi.
Sesinden endişelendiği belliydi. Sinirlenmeye başlıyordum. Birden bir çocuk geliyor, beni bilmediğim bir yere getiriyor, üstüne üstlük kendimi birden çatışmanın ortasında buluyorum.
Kolundan çekiştirerek onu durdurmaya çalıştım. sanki gözleri ''ne var?'' diye bakıyordu.
''Bana bir açıklama yapmayacak mısın?''
''Hayır.'' dedi. Bu muydu yani? Sadece bir hayır! Bence bir açıklamayı hak ediyordum. Bunca olandan sonra bana bir açıklama yapmalı!
''Hiç birşey anlamıyorum. Siyah bir çocuk geliyor ve birden kendimi bir çatışmanın ortasında buluyorum! ve bana hiç açıkama yapmıyor. Sence de bir açıklama hak etmıyor muyum?'' Bu çocuğa gerçekten sinir olmaya başlıyordum. Nasıl bu kadar rahat olabiliyor ya?
''Siyah çocuk?'' bu kelimeleri söylerken yüzünde bir gülümseme oluştu. Nasıl bu durumda gülümseyebiliyordu ki?
''Rüzgar.'' dedi.Ttekrar gülerken.
Ona anlamayan gözlerle baktım.
''İsmim Rüzgar.'' Adını söylerken gözlerimin içine bakıyordu ve gülümsüyordu. Gülümsemesi bende uçurumdan aşağı atılma hissi bıraktı. İçimi ısıtan aynı zamanda ondan nefret etmemi sağlayan bir gülümsemeydi.
''Bende Deniz.'' dedim. ''Artık açıklayacak mısın ne olduğunu?''
Tamam iyi hoştu hiç değilse adını öğrenmiştim. Hatta bana gülümsemişti ve çok hoşuma gitmişti itiraf ediyorum ama hala sinirlerim yatışmamıştı.
Bu sefer yüzündeki o alaycı gülüş yerini ciddiyete bıraktı. Ve bıkkınlık dolu ve kararlı bir sesle
''Hayır.'' dedi.
Cidden çok sinirlenmiştim. Bir yerleri tekmelemek istiyordum. Rüzgara öyle bir baktım ki bir an bana ne olduğunu anlamayn gözlerle baktı ve sonra,
''Siyah çocuk. Sevdim bunu.'' Diyerek bana göz kırptı. Birden değişebilen ruh hali beni afallatıyordu. ayırıca ne vardı? Siyah çocuk dediysem ne olmuştu yani? Sonuçta adını bilmiyordum.
''Herneyse buradan gidelim. Seni evine götüreyim.'' Dedi
Kafasına kapşonunu geçirerek yürümeye başladı. Ne kadar gıcıktı ya! Nasıl bu kadar rahattı? Neden bana açıklama yapmıyordu? Sanırım bu sorular içerisinde boğulup gideceğim.
Ardından gözlerimi devirdim ve arkasında yürümeye başladım. Arabaya geldiğimzde tek sorduğu bana evimin adresiydi. Evimin önüne geldiğimizde ona kısılmış gözlerimle belki bir açıklama yapar umuduyla baktım o ise başını iki yana sallayarak bu umudumu çöpe attı. İç çekerek nefesimi dışarı sinirli bir şekilde üfledim. Tam elim araba kapısının koluna gitmişti ki omzuma dokundu. Doğal olarak bakışlarım ona kaydı. Ardından,
''Açıklayamam.'' dedi.
Gözlerinin içine baktım. Gözlerinin maviliği doğru söylüyor der gibiydi. Ama ne kadar doğru bilemiyordum. Sonuçta onunla hiç yüz yüze konuşmamıştım. Arabadan indim ve hızlı adımlarla eve doğru ilerliyordum ama hala arabanın içinde benim eve girmemi bekliyordu.
Eve girdiğimde ise bugün yaşadığım onca olaydan sonra evimin ne kadar sessiz ve az da olsa huzurlu olduğunu farkettim. Sonra bir an evin aşırı sessizliği annemin yokluğunu yüzüme vurduğu için az olan huzurum da kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hikâyem
Romance"Kimsesiz ve yalnız olmaya bu kadar alışmışken, karşıma çıkmamalıydın."