2. Bölüm

79 3 0
                                    

Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Belkide gözlerimi açmak istemiyordum. İçimde tuhaf bir his vardı. Adını tanımlayamadığım korkuyla öfke arasında bir his...

Bir dakika! Ben yerde yatıyor olamam! Omurgam sanki kuş tüyü kadar hafif, popomda sanki yumuşak bir şeyin üstünde gibi. Ne oluyor lan? Bir anda beynim "Gözlerini aç hemen!" Diye emir verdi ve ben saniyeler içinde olan bitenleri düşünürken karşımda siyah bir tavan buldum. Siyah tavan ha? Siyah tavan mı olur? Ayrıca sigara kokuyor burası. Biraz da dağınık. Neredeyim ben? Beynim durmuş gibiydi.

Doğru ya, beni o bulmuştu. Yok artık. Onun odasında mıyım? Hemen yataktan kalkıp üstüme bakındım. Dünki kıyafetlerim vardı üzerimde. Normalde filmlerde erkek kızın üstüne kendi gardırobundan birşeyler vermiyor muydu? Ben mi yanlış biliyordum?
Ne saçmalıyorum ben ya!

Bu odada kalmaktan çok sıkılmıştım ve ayrıca bu sigara kokusu beni bunlatmaya başlamıştı. Bir an önce Burdan dışarı çıkmalıydım. Kapıyı açtığım an karşıma o çıktı. Kafam omuz hizasına geliyordu bu yüzden yüzünü görebilmem bir kaç saniyemi aldı. Başımı yukarı kaldırdığım an gözleri gözlerimi kucaklıyor gibiydi. Kafeye her geldiğinde onu uzaktan gizli gizli seyrettiğim zamanlar da hissettiğim o tuhaf his bu sefer daha şideetliydi.

İçeri girebilmesi için birkaç adım geriledim. O da bu teklifimi kabul edercesine içeri girdi ve tekli siyah koltuklardan birine oturdu usulca televizyonu açtı ve izlemeye başladı. Bu da neydi böyle? Ben orada yokmuşum gibi davranıyordu.

"Şey...Ben teşekkür ederim." Kelimelerin dudaklarımdan dökülmesiyle buz gibi soğuk bakışları beni buldu.

"Önemli değil. Kim olsa aynı şeyi yapardı." Deyip geçiştirdi beni.

"Ah, aslında hayır. Kimse aynı şeyi yapmazdı. Beni orada bırakıp gidebilirdin ama gitmedin. Ben gerçekten teşekkür ederim. " Dedim. O ise gözlerini devirip, "Yeter artık. Önemli değil dedim işte. Uzatma."

Neydi şimdi bu? Biz burada özür diliyoruz onun şu yaptığına bak. "Keşke bir de dövseydin."

Bir anda ayağa kalkıp, üstüme doğru yürümeye başladı. Tabi bende eş zamanlı olarak geriye doğru. Ta ki sırtım o "meşhur" soğuk duvara değene kadar. Daha fazla geriye gidemeyeceğime mutlu olmuş gibi gülümsedi. İşte bu şaşırtıcı. Onu ilk defa gülümserken görüyordum ve bu gerçekten görülmeye değer bir gülümsemeydi. "İstersen döverim." Demesiyle ağzımdan bir ton küfür çıkması bir oldu. Ne yani az önce ben sesli mi düşünmüştüm.

Herhalde o da bunu anlamış gibi kafasını eğerek gülümsemesini saklamaya çalıştı. Kafasını eğmesiyle yüzüme değen saçlarından burnuma nane kokusu gelmişti ve emin olun ki çok güzel bir kokuydu.

Gözleri gözlerimdeyken gerçekten yakışıklı olduğunu farkettim. Beyaz teniyle siyah saçları çok güzel bir ahenk içindeydi. O mavi gözleri ise beni kendine çekiyor gibiydi. Burnu herkesin isteyebileceği bir düzgünlükteydi. Dudakları... Dudakları dolgun vişne rengi ve davetkardı. Ayrıca dövmeleri ve boynunda bir kuş deseni vardı. Kanatlarını açmış, uçuyor gibiydi. Acaba onun için bir şey ifade ediyor muydu?

Bir an gözlerini alnıma dikti. Neredeyse alnımada birşey olup olmadığını anlamak için elimi alnıma götürüyordum ki birden kolumu tutup beni yere çekti. Ardından kollarını etrafıma sardı. Sonra etrafına bakındı ve büyük bir siyah masayı görmesiyle önümüze devirmesi bir oldu. Sanki masayı siper alır şekilde önümüze koymuştu. Neler oluyordu?

Birden bir silah patladı ve cam parçaları etrafa saçıldı. İşte o an anladım birileri bizi hedefliyordu. Ama neden? Ben nasıl bir adamın evindeydim? Oysaki daha ismini bile bilmiyordum. Buradan uyandığım an gitmeliydim. Ben gerçekten burada ne yapıyordum?

Benim HikâyemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin