Daima eksik kalır insan. Kalırmış.
Yaşamıştım. Böyle kalbinin varlığını hissettiren biri nasıl olurda bunu yapar dedirttirirmiş. Gerçekmiş. Yıllar önce Efruz ablanın dedikleri gelmişti aklıma. ''O'ndan çok sevdik, hepsi bu yüzden..'' Ben şimdi öyle bir boşluktayım ki güldüklerim gerçek mi yemek yerken doydum mu bunun hissizliği var artık üstümde. Tek bildiğim ağladıklarımızın gerçek olduğu.
Ben yine kendi ayaklarımla ona gidiyorum. Duyduklarımın, gördüklerimin tam aksinin yapmaya..
''Alptekin..''
''Güneş'im''
Ben onun güneşiydim değil mi. Yanık yıkık bir güneş.
''Haber vermedin ne güzel bir sürpriz bu. ''
Yutkunamadım ki. Boğazımda acı bir bağ oldu gördüklerim. Ağladıklarım yetmişti. Niye böyle ezilip büzülüyordum.
''Uğrayayım dedim. Fena mı ?''
''Fena.. fena Güneş'im.''
Gözleri gülüyordu bana bakınca. Ne durumda olursa olsun yüzünü güldürüyordum. Beni görmesi yetiyordu. Ama.. ama işte
Gülümseyerek sardı sinesine beni. Her zaman ki gibi. Babamın şefkati, annemin merhameti gibi. Bana o tattırmıştı bunları. Ben bilmezdim ki ana baba nedir. Rabbimin benim için imtihanı buydu yaşayamadım o duyguyu. O öğretmişti bana bunları koruyup kollamıştı beni. Yağmurlu bir Ekim akşamında küçücük bedeniyle el kadar beni bulmuş merdiven dibinde. Annesine babasına koşmuş. Almışlar beni evlerine. Odur budur ben onu bilirim. Aklıma geldikçe yalanlarım ama lanet beynim silmeme izin vermez ki gördüklerimi.
''Ne oldu güzelim? Hasta mısın sen? Bak bakayım yüzüme.''
Ne olur bakma. Yalvarırım. Ben dayanamam.
''Yok ne hastası öyle özledim. Dur sarılayım ayrılma.'' Belki de çoktan koptuk.
''Kokun.. biliyorsun değil mi benim en büyük zaafım.'' Biliyorum. Artık beni kahredende bu ya.
''Biliyorum. İşler nasıl gidiyor? Uğrayamıyorum yanına pek.'' Sarılmayı bitirmiştim bunları söylerken. Azda olsa kendimi toplamıştım yine onun yamacında. Ne acı.
'' Çok şükür Kurtlarla hallediyoruz biliyorsun.'' Kısa bir an duraksayıp baktı gözlerime. '' Sen ağladın mı bu gözlerinin hali ne ? '' Kaşları çatık yüzümü inceliyordu. Aklına geleni biliyordum.
''Yoksa-''
''Yok hayır onlar değil. Alerjim tuttu yine. Bu aylar polen mevsimi geçene kadar böyleyim.'' Bu ay hüzün mevsimi yitene kadar böyleyim.
''İlaçlarını alalım yine Nuri amcadan. Ben kıyamam ki bu gözlere. Böyle gördükçe içim nasıl gidiyor bir bilsen.'' Kıyıldı.
''Evde var çifter çifter gerek yok. Hem artık seni meşgul etmeyeyim telefon çalıyor içeride git bak. Kızlar da bekliyor beni. Görüşürüz yine.''
Muzip gülüşü yüzünde bırakmak istemez gibi tutuyordu beni kolları arasında.
''Uğruna öleceğim Azize'm. Akşam alacağım seni görüşmemiz gereken konular var.'' Dedi alnımdan öperek.
Doldu gözlerim. Dolmayın diyemedim. Ardımı dönüp gittim. Belki de son uğrayışımdı yanına bilmesine gerek var mıydı? Zar zor atmıştım kendimi köşeye. Sevmediği incilerim bir bir dökülüyordu işte gözlerimden. Neden engel olamıyordu.
.
.
.
.
.
BEN KAÇ AY SONRA GELİP HİKAYE YAZIYORUM😅 ÇÜNKÜ YARIM BIRAKTIĞIM BİR SÜRÜ HİKAYEM VAR AMA HEPSİNİN BİR SIRASI VAR DİYORUM.
MERHABA🤍
AZİZE VE ALPTEKİN' in HİKAYESİNE HOŞGELDİNİZ
YENİ BİR HİKAYE BIRAKIP UYUMAYA GİDİYORUM. BU BÖLÜM KARMAKARIŞIK GİBİ GÖRÜNEBİLİR AMA İLERLEYEN ZAMANIN ANAHTARLARI BURADA DİYEBİLİRİM :)
ŞİMDİDEN KARAKTERLER HAKKINDA TAHMİNDE BULUNSANIZ SİZCE;
AZİZE
ALPTEKİN
BEN CANPOLATINELİFİ 🥀
UMARIM BEĞENİRSİNİZ BEN ŞİMDİDEN HEPİNİZİ SEVİYORUM GELECEK BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE 😊
YOU ARE READING
GİRİH
Teen FictionAnkara'nın belki de bir çok yerine hüküm sürüyordu. Göründüğünün aksine olan kalbini bir ben biliyordum. Bu beni kahrederdi belki önceden ama şimdi işler biraz değişmişti. Sanırım kadere bir yere kadar müdahale edebiliyorduk. Zira şu an burada olmam...