"Hyung, canım hyungum. Bırak kolumu ya!"
Beni duymamış gibi çekiştirmeye devam eden hyunguma içimden sevgilerimi gönderiyordum."Sana güzelce söyledim Jeongguk. Madem sözümü dinlemiyorsun ben de seni böyle götüreceğim. Kaçışın yok!"
Yanımda bize kıkır kıkır gülen Hoseok hyunga döndüm.
"Gülmesene hyung ya! Kurtar beni sevgilinden."
Gülüşlerini zorla keserken bana cevap vermek için ağzını araladı."Hiç kusura bakma Gguk. Seoul'e gelirken bunları da hesaba katman gerekiyordu. Biz buradayken eve tıkılıp kalacağını düşündün mü sahiden?"
"Ama-ama hyung hiçbirini tanımıyorum ki. Hem belki onlarda istemez orada olmamı. Anlıyorum beni düşünüyorsunuz ama içim rahat etmiyor işte."
Kolumdan çekiştiren Namjoon hyungum dediklerimden sonra durdu ve etrafıma sarılan kolları hissettim. "Sevgi sarılması!" diyip ikimizin üstüne sarılmak adına kendini bırakan Hoseok hyungtan başkası değildi.
"Jeongguk. Sen benim olmayan küçük kardeşimsin, bunu biliyorsun. Seni böyle içine kapanık görmek beni o kadar yaralıyor ki tahmin edemezsin. Bugün gidelim ve hoşuna gitmezse bir daha buluşmaya gelmezsin. Olur mu canım?"
Kararlarımdan bu kadar çabuk vazgeçmeyi sevmiyordum fakat sevdiğim insanlara kıyamamak gibi bir huyum da vardı...
"Gidelim hyung."
•
Yemyeşil bir park ve kocaman bir lunapark.
Buraya ilk defa geliyordum. Bu şehire geleli çok fazla olmadığı için çok fazla yer de gezmemiştim. Fakat bu şehirde olup bu parka gelmediğim her gün için kendime kızmam gerekiyordu.
Her yer yemyeşil. Küçüklü büyüklü ağaçlar, renkli çiçekler, piknik masaları, ortada güzelce tasarlanmış bir göl ve gölün kenarındaki Taeh-. Ne?
Gözlerim yanlış görmüyordu değil mi?
"Bak arkadaşlarımız orada Gguk. Gel hadi."
Evrenin beni bu kadar çok sevmesi... Şuracıkta ağlamamı istiyor resmen.
Namjoon hyungumun beni o tarafa gölün oraya çekiştirmesiyle mecburen ilerlemeye başladım.
Ve klasik aşk filmi sahnesi.
Yavaş adımlarla gölün oraya ilerledik.
Yanındaki sarışın çocukla gülüşen Taehyung diğer yanındaki çocuğun kolunu dürtmesiyle gülerek ona döndü.
Çocuğun dedikleriyle kafası yavaş yavaş bize döndü.
Namjoon hyungu ve Hoseok hyungu farkedince kare gülümsemesini sundu.
Bu cidden hayatımda gördüğüm en güzel gülümsemeydi. Daha iyisi gelemezdi.
Ve sonra beni farketti.
Şaşırdı tabii. Gülüşü dondu.
Ben zaten onu görür görmez şaşkın kelebek oldum.
Film sahnemiz burada sona eriyor.
Durun biraz erken kurdum bu cümleyi.
Namjoon hyungumun beni kolumdan çekiştirmesiyle ayağım bir şeye takıldı ve...
Biliyorum tahmin ediyorsunuz.
Taehyung'un üstüne düştüm.
Şimdi daha yakınımda olan yüzüne bakıyordum. Zaman yavaş ilerlediğine göre sahnemiz bitmemiş.
Yüzüme hâla şaşkınlıkla bakan Taehyung o kadar güzel duruyordu ki.
Onun güzel yüzüne bakmayı daha fazla isterdim ama sarı saçlı çocuk beni üstünden kaldırmak için kolumu çekiştirmeye başlamasaydı.
Artık bir numaralı düşmanımsın sarı civciv!
"Ne kadar da ağırmışsın! Kalksana çocuğun üstünden." Tutuşları o kadar hafifti ki kolumu çekseydim yüksek ihtimal kule oluşturmaya başlardık.
"Jiminie çekiştirmesene Jeongguk'u..."
"G-gguk... kelebek... Gguk kelebeği?"
"Ne diyo bu be? Üstüne 80 kilo düşünce kafa gitti galiba!"
"Ya da üstüne düşen tavşanın etkisidir." Bunu diyip kıkır kıkır gülen mor saçlı çocuğa döndüm bu sefer. Bir an önce adlarını öğrenmem şarttı.
"Gel Gguk seni arkadaşlarımızla tanıştıralım... Sarı saçlı olan Jimin." Bunları dedikten sonra kulağıma yaklaşıp kısık sesle bir şeyler demeye başladı. "Kendisi Taehyung'un ekürisi olur. Aman Taetae'sine bulaşma." Dedikleriyle kıkırdadım.
"Bu mor saçlı arkadaşımız Seokjin. Grubun visual ve yemek ihtiyacını karşılıyor." Mor saçın bu kadar fazla yakıştığı birini ilk defa görüyordum.
"Ve son olarak Yoongi'miz var. Her yerde uyuyabilme potansiyeli var. Bugün dikkat et aletlerde uyuyup kalmasın bazen biz farketmiyoruz. Bir keresinde çalıların arasında uyuyup kaldığı için neredeyse polise gidiyorduk kayıp diye..."
Namjoon hyung Yoongi'den bahsederken Jimin birden onun yanına zıpladı. "Bir de sevgilim olur kendisi."
"Bazen aklına geliyor böyle sevgilim olduğu." Yoongi bunu Jimin'e alınmış gibi bakarak söylemişti.
"Ama hayatım neden öyle diyorsun..." Jimin, Yoongi'nin koluna girerek onu biraz uzağa götürmeye başladı birden.
"Ve son olarak bu da Taehyung!" Biliyorum hyung...
Şoktan çıkmış olan Taehyung bana doğru elini uzattı.
"Bu kadar erken olmasını beklemiyordum." Dediğine gülerek cevap verdim.
"Sanırım ben de beklemiyordum." Elini yavaş yavaş çekmeye başladı.
"Freya ve Bam nasıl? Keşke onlar da olsaydı."
"Çok iyiler. Ben de onlarla gelmek isterdim ama ikisini de getirmeye cesaret edemedim." Elimle etrafı gösterdim. "Hem baksana etraf çok kalabalık."
"O zaman en kısa zamanda Tan ile sizi ziyarete gelelim." Bu dediği heyecanlanmamı sağladı.
"Çok sevinirim hyung." ve sohbetimiz Jimin'in Taehyung'un sırtına zıplamasıyla bölündü.
"Hadi lunaparka gidiyoruz!"
merhaba!
düz yazı yazmak o kadar zordu ki
hiç memnun değilim bu bölümden ama fici fazla uzatmak istemediğim için artık kanlı canlı tanışmaları gerekiyordu🤷🏼♀️
iyi tatiller hepinizee
görüşürüz!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i found u | taekook
Fanfiction[🦋] dertlerini anlatacak kimsesi olmayan jeongguk, tanımadığı birisine dm'den yazmaya karar verir. texting-düzyazı 20.12.21