Mortal : Taoris

Dünya.

"Hey, ZiTao!"

Esmer çocuk yan sırasını kaplayan iri bedenin kalemin sivri kısmıyla bel boşluğuna dokunmasından irkilerek yerinde titredi. Ardından gözlerinin mavi kısımları az evvel odağını bozan muzip bedene döndü. Grey her daim böyleydi, hiçbir dersi dinlemez ve elbette çocukluğundan bu yana ardını kolladığı arkadaşının dinlemesine izin vermezdi. Tao uzun bir vakittir duvarı seyrettiğinden bi'haber gözlerini kırpıştırdı, senelerdir uykudaymış gibi hissettirmişti bu mayhoşluk.

"Tarih öğretmeninin anlattığı deli saçması şeyler seni çok etkilemiş olmalı."

İri beden genç çocuğa bakarken alaycı bir yan sırıtış oturmuştu yüzüne. Kaşlarını çattı, başını öne doğru eğerek çenesini geri, güneşin kavurucu ışığının vurduğu çakmak gözlerini ise ön plana çıkarttı. Buğday tenine yakışan kahve saçlarının alnına düşmesiyle birlikte yanaştı esmer olana, usul usul. Esmer olan henüz ayılamamıştı, onun bu kılığı ilgi odağı dahi değildi. Taa ki gür bir sesle işittiği sözlere dek..

"Ey cehennemin bekçisi! Orada güzel kadınlar var mı, hah? Burada sizin gibi kaçıklara inanan bir dostum var da!"

Grey kahkahasını patlatmadan evvel elini ağzının çehresine siper etmiş, yalnızca alay konusu edindiği Cehennem bekçisine değil tüm sınıfa duyurmuştu sesini. Diğerleri Grey'in kahkahasına eşlik ederken Tao bu görsel ve işitsel eziyete daha fazla katlanamayarak tiksindiğini dışa yansıtırca başını iki yana salladı. Tek eli sıranın yanındaki ufak bölmeye gizlediği tek dalı almaya yeltenmişken tepkisini koymadan edememişti.

"Kahkaha tufanıydı, Cehennemdeki güzel kadınlardan önce altıma almam gereken sizin gibi eli beyninden işlek toksikler var."

Sessizlik esareti tüm sınıfı sararken şimdi kahkahasını savuran kalemle çizilmiş kadar zarif dudaklarına yerleştirdiği beyaz, ince dal ile esmer beden olmuştu. Tao zehiri işleve koymak adına elini arka cebindeki çakmağa attığında Grey kapıya çoktan bir gözcü göndermişti. Genç çocuk arka cebine gizlediği siyah, üzerinde tıpkı kanla çizilmiş kadar yoğun kırmızı bir pentagram işlenmiş çakmağı gün yüzüne çıkartarak ateşi çaktı. Alev beyaz dalın uç kısmını yakmış, zehiri canlandırmıştı. Derin bir nefesin ciğerlerine nüfuz etmesine izin verişinin ardından henüz tadına varamadığı keskin zehir aç bir kurt sürüsü gibi bekleyen sınıf arkadaşlarının birine hemen sonra diğerine ve diğerine derken dile kolay altı kişinin arasında dönmüştü. Tutaşarak git gide kısalan dalların son demleri Tao'ya kaldığında keyfi çakır gözlerinden okunan genç birkaç nefesle kalan tek dalının da izmarite dönüşmesini seyretti. İri olan bitimini gördüğü dalı kıvrımlı dudaklar arasından çekerek aralık camdan aşağı fırlattı. Bu grubun okuldaki son aynı vakitte beşinci seneleriydi. Okul müdürleri Bayan Wu onlardan haz etmediği gibi bir an evvel mezun olmaları adına her hatalarına göz yumuyor, huzuru bozmadıkları müddetçe onları bağışlıyordu.

"Dostum, kızıl afet o civarlarda mı?"

Grubun, doğrusu öğretmenlerinin deyimiyle çetenin en hiperaktif olanı girdi söze. Öte yandan Grey'in omzunu sıkıyor, kenarıya çekilmesi ve aşağıya bakabilmek adına iki yana kıvranıyordu. Okul müdürünü görmeyi uman gencin radarına günün konusu olmaya aday, kızıl afetten daha mühim bir kişi takıldı. Bu Tao'nun takıldığı kızdı, Eun-byul.

"Bunu görmelisin."

Cılızın bakışlarını üzerinde hisseden Tao yerinde ayaklandı, iki birbirine tezat kalıplara sahip bedenlerin yanında gittiğinde Tao'nun öfkeden küplere binmeden evvel işittiği son ses okkalı bir küfür olmuştu. Mavinin en nadide tonuna sahip gözleri okyanusun keşfedilmemiş derinlikleri gibi koyulaştı. Alt sınıflardan olduğu bariz, arkası dönük çocuk Eun-byul'u uzun koyu renkli duvarların kuytu köşesine yaslamış üç hafta evvel kendine ait kıldığı dudaklarla oynuyordu. Esmer olanın dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Bir süre daha sessizce bu manzarayı seyretti, takdir edilesi diye geçirdi içinden. Yüzündeki yamuk, kimine şeytanî gelen gülüşüyle birlikte dostlarına doğru döndü.

"Biraz eğlenelim."