Alarmı susturup gözlerini tekrar masada duran kağıt parçalarına çevirdi. Uyumayacağını bilse de her gece eve döndüğünde alarmını kurar bir zamanlar yemek masası olarak kullanılan ama artık yemek yemediği için çalışma masası görevi gören masaya oturup önce düşüncelere dalar sonra çantasını alıp büyük bir titizlikle çalışmaya başlardı. Kendini yormamasını söyleyenlere sadece omuz silker cevaplarını kendine saklayarak iletişimden kaçınırdı.
Son kahve yudumunu içerken gözüne takılan kıvrılmış dosyayı çekerek üstündeki dosyaları yere düşürdü. 2 yıldır aradığı şeyi bulmuş olma ihtimalinin verdiği telaşla, cansız olan hareketleri daha önce olmadığı kadar hızlandı. Telefonunu eline alıp cevapsız çağrıları görmezden gelerek kayıtlı olan 9 numaradan birini aradı.
Karşıdakine aklındakileri acele ile anlatıp telefonu kapattı. Hızlı ama özenle dağınıklığını toplayıp evden ayrıldı.
Bir kaç dakika içinde caddeye indi ve taksi aramaya başladı. Bir yandan da telaşını belli eder şekilde sürekli telefonu açıp saatine bakıyordu. Sonunda bir taksi önünde durdu, bindiği gibi adresi ve hızlı olmasını söyleyerek tekrar dosyalarına döndü.
..
Yarım saatlik yolculuğun ardından kağıtları tekrar çantasına tıkıp araçtan indi. Önünde durduğu avukatlık bürosuna kafasını kaldırıp baktı. Son 2 yıldır bu binanın her taşını ezberlemişti: kahvenin en iğrenç tonundaki kapılarını, göze batan lükslüğünü ve burnu havada çalışanlarını... Evi ve işi dışında geldiği tek yerdi. Aralık perdeden gördüğü tanıdık saç kesimiyle, düşüncelerini kafasından kovdu ve içeri adımladı. 3. kata çıktı, kahverengi kapıyı tıklatıp içeri girdi. Onun aksine gülümseyen bir adam onu görünce masanın diğer tarafındaki sandalyesinden kalkıp sarıldı. Bu öylesine güven verici bir sarılmaydı ki anın atmosferiyle ikisi de ağlayacaktı.
Hafifçe boğazını temizleyince avukat geri çekildi, gözleri dolmuştu. Umutsuzca onun donuk ve renksiz suratından da herhangi bir duygu bekliyordu. Beklentiye girmemesini belli eder bir şekilde elindekileri avukata uzattı. Burukça gülümsedi, gencin elindeki dosyaları alıp sandalyesine döndü. Masanın altındaki çekmecelerden birini açıp siyah üzerine kırmızı șeritli gözlüğü taktı ve dosyaları incelemeye başladı.
..
2 saatin sonunda avukat yine aynı güvenle gülümseyip kafasını olumlu anlamda salladı. Genç sertçe yutkundu, ne yapacağını bilemedi. Derin bir nefes aldıktan sonra saatine bakıp avukata döndü,
"Hemen çıkmalıyız.." avukat kafa sallayıp onun verdikleri haricinde fazladan birkaç dosya alarak çantasına yerleştirdi ve odadan çıktılar. Asansöre bindiklerinde genç olanın gözüne tuşlar takıldı. Eski bir bina olmamasına rağmen aşınmıș bir tuș vardı: 3. katın tuşu. O iyi bir avukattı, aklı olan herkes onunla çalışabilmek isterdi. Otoparka geldiklerinde ona döndü,
"Diğerlerine haber vermeyecek misin? Artık onların da bir şeyler bilmeye hakları var, kendine istediğini yapabilirsin buna karışamam ama.. hiçbir suçları olmadığının farkındasın değil mi? En azından her şeyin sonunda ne olduğunu bilmeliler.."
Sözlerini bitirdiğinde cevap vermeyi reddederek arabaya bindi. Avukat sürücü koltuğuna yerleştiğinde yüzünü çevirmeden,
"Orada olacaklar." diğerinin kendinden emin konuşmasına sessiz kalarak arabayı çalıştırdı.
..
Araba flaşların patladığı bir mezarlığın önünde durdu. Genç, kafasını o tarafa çevirmese de flaşlar onun yüzünü de aydınlatıyordu. Yüzünde yine tek bir hareket yoktu ama avukat 2 yılın sonundaki tecrübelerine dayanarak onun korktuğunu söyleyebilirdi.