3

49 3 96
                                    

Sarılmaya devam ederken ağlamayı durdurmuş Hyunjin'den ayrılıp göz yaşlarımı silmiştim.

"Hadi Jinnie kafeye girelim antrenman saatine az kaldı." Dememle başını sallamış ve oraya doğru dönmüştü.

Tam bende yürümeye başlıyacakken arkadan bir ses gelmesiyle oraya döndüm.

"Yoongi?"

Karşı kaldırımdaydı ve bana doğru yüksek sesle bağırıyordu.

Tam koşmaya başladığı zaman dikkatsizliğinden dolayı yoldaki taşa takılıp düşmüştü.

Düştüğünü görmemle hızla ona yönelmiş arkamdan bağıran Hyunjin'i dinlemeden yanına koşmuştum.

"İyi misin?"
"Yoongi sen delimisin niye önüne bakmıyorsun ya birşey olsaydı."

"Sakin ol Namjoon."

Yoongi'yi kollarından tutup kaldırırken Hyunjin'de bize doğru geliyordu yanımıza gelmesine bir iki adım kalmışken kafamı sola çevirmemle gelen şeyi gördüğümde hepimiz donup kalmıştık.

Sanki biri bizi tutuyormuş gibi hiçbirimiz kıpırdayamadık.

"Siktir..."

Ve o anda olan oldu.Yolda kayan su depolama aracı acı bir fren sesiyle durmaya çalışsada ben Yoongi ve Hyunjin'in üzerine dervildi.

Sonrası klasik karanlık...

---------------------------

"Hwang Namjoon..."

Ne?

O ses beynimin içindemi yankılanıyordu.Neydi bu bir webtoon konusumu hahah.

Tamamen karanlık olan yerde biraz ötede beyaza boyanmış gibi görünen bir yer vardı.

Bir anda sanki ayakalrımın altı kaymış ve saniyesinde o beyaz boyalı zannettiğim ama beyaz ışıklı olan yere baktım.

Beyaz ışığın altında iki tane yan yana sandalye önündede üzerinde mor sıvı olan bir masa vardı ama benim asıl dikkatimi çeken şey sandalyede oturan adeta prensler gibi olan kardeşim Hyunjin ve sevdiğim Yoongi'ydi.

Önlerindeki masada olan odaklarını bana çevirince bir anlık duraksadım ikiside mor gözlüydü.

Mor rengi seviceğimi hiç düşünmezdim.

Sonra yine az önceki gibi görüntü kaydı ve kendimi bir aynanın karşısında buldum.

Adımı bilen o soğuk ve tüyler ürpetici ses yine duyuldu.

"Ölüyorsun Hwang..."

"Sen kimsin?"

"Önemli mi sence amq ölüyorsun diyorum"

"Tamam abi kızma.Ayrıca küfür mü yakıştıramadım."

Sesin bıkkınca iç çekişini duydum.

Şaka mısın lan demek vardı şimdi de sesim bir yerime kaçmıştı galiba.

"Namjoon ölüyorsun hemde iki hayatında da."

Hatırlatmasana oğlum.
Ayrıca iki hayat?????

"İki hayatındada derken"

Sessizlik

Cevap vermemişti.

"Hey gittin mi?"

Yine aynı huzursuz sessizlik.

Aniden gelen bir hissiyatla kafamı aynaya çevirdim.

Kendi görüntüm varken yüzeyde hareketlenme olmuş ve küçük bir çocuk görmüştüm.

Bana benziyordu aşırı derece.

Hızla gelen bu anılar bu kişinin gerçektende benim olduğumu gösteriyordu.

Ayna tekrardan eski haline dolarken ordaki gördüklerim aklıma geldi.İki hayat derken kastettiği buydu.Ama ölme kısmını pek anlamamıştım açıkçası.Düzgün anlatmadı ki it.

Kaşımda bir yara izi belirmişti.

Başıma aniden giren acıyla yere çökmüş ellerimi şakaklarıma bastırıyordum.

Kaza anımızı gördüm.

Su aracının kayışı
...üçümüzün yerdeki kanlı bedenleri.

Ve bir anda uyandım.

Hasss... sanırım tamda bir klasik başıma gelmişti.

Sadece ben reankarne olduğum şeyin ney olduğunu bilmiyordum.
=========================================
Sonraki bölüm görüşürük :)

WI -NamgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin