Yaşarken ölmekten kötüsü yoktur derler.
Sevdiğin insanın gözlerinde ölümünü izlemek...
En kötüsünün bu olduğunu yaşayanlar anlar.Ama en ağırı bu değildir.
En ağırı sevdiğin insanın gözlerininin artık sana yabancı olmasıdır.Sevdiğim bir yazarın şöyle bir sözü var:
Sevdiğin insanın gözlerine bakmak uçuruumun kenarında yürümeye benzer. Şayet o gözlere bir kez düşersen bir daha çıkamazsın.Ben o uçurumun kenarında yürümüştüm, o gözlere de düşmüştüm. Ama o gözler beni kabul etmemiş, etsede sadece misafir etmişti.
Ama şunu kabullenmeliyim, o okyanuslarda misafir olmak da güzeldi.
Beklemediğim bir anda kapı dışarı edilene kadar...
Ben misafir olduğumu unutmuş o gözleri mabedim sanmıştım.
Çok, çok yanılmıştım...Ama yanılgısı bile güzeldi
'carpe diam ' anı yaşamıştım ve asla pişman değildim.Her güzel şeyin bir soru olduğu gibi bunun da bir sonu olmuştu. Ve galiba iyi ki de olmuştu, yoksa bu kadar güçlü olacağımı sanmıyordum.
Acılar veya gözyaşları....
Sanıldığının aksine güçsüzlük değildi.Aksine acılar güçlendirirdi...
Onun yerini doldurmayı düşünmemiştim bile, orası boş durabilirdi.
Içimdeki ilk boşluk değildi, son da olmayacaktı...