-İYİ OKUMALAR ^^
~Ezgi'nin Anlatımıyla~
Otele yeni gelmiştik, kızlarla. Çağlar ve Çınar'ı sorarsanız yolda Çınar, Çağlar'ın kulağına bir şeyler fısıldamış, daha sonra da koşmaya başlamıştı. Tabi Çağlar'da hemen arkasından. Biz otele girdiğimiz de Çınar geldiğimiz yolun tersine koşuyordu arkasında ki Çağlar'la beraber. Biz de 'nasıl olsa her zaman ki şey, boş koy gitsin' düşüncesiyle otel odasına girmiştik.
"Ya internet paketi olan var mı?" diye sordu Sude, hepimiz yataklarımıza uzandığımız da. Kesin Damon Salvatore'yi canlandıran Ian Somelholder'i her gece yaptığı gibi tüm sosyal medya hesaplarından taciz edecekti.
"Olsaydı, bugün gelirken gördüğümüz ve sırf biz duyalım diye arkadaşına ismini bağırttıran kaslı, yakışıklı o çocuğu tüm sosyal medyadan arardım, ki yok. Fakirim ben. " dedi Doğa. Erkekleri kendine çekme gibi bir özelliği vardı ve her seferinde bu özelliği en iyi şekilde belli ediyordu. Kız resmen erkek çekerdi. Ama hiç biriyle doğru düzgün takılmazdı bile, onun doğasına tersti bu.
'Farkında olmadan espri yaptın, farkında mısın? ' diye söylendi, uzun süredir benimle olmayan ve o çok özlediğim (!) iç sesim. Ben de içimden kendime göz devirdim.
Daha fazla kendi kendime kavga etmek istemediğimden kızlara döndüm.
"Peki ya sen de var mı internet paketi? " diye sordu Sude, bana. Başımı olumsuz anlamda salladım sağa sola.
" Sizi pis fakirler, geberin! " diye isyan ederek yastığına gömdü kafasını, Sude. Boğuk boğuk bağırma sesleri geliyordu, yastığına gömdüğü için kafasını. Dışarıdan duyan yanlış anlayabilirdi.
Bir anda bastıran uykum, kendini belli etmek istercesine göz kapaklarıma saldırdı. Daha fazla mücadele edemeyeceğim uykuya yenik düştüm ve gözlerimi kapattım.
****
"Yine buradasın."
"Seni asla yalnız bırakmayacağımı söylemiştim."
Yanına yaklaşıp yanağına dokundum. Hissedemiyorum belki ama buradaydı işte, görüyordum ya o bana yeterdi. Gözlerim doldu, yanağımdaki sıcaklığı fark etmesem ağladığımı anlamayacaktım. Ona sinirlenmek istiyordum, bağırıp çağırmak. Ama onu hissetmediğim gibi, duygularımı da hissedemiyordum.
Elimi çektim, usulca yanağından.
"Ne kadar ağladım? Ne kadar üzüldüm haberin var mı senin?! Sen bir kere öldün, ama ben her gün her saniye tekrar tekrar ölüyorum." dedim sinirli çıkmasını umduğum fakat hissiz çıkan sesimle.
"Biliyorum Gardenyam biliyorum. Ben de seni özlüyorum, ama burada tek başımayım. Ama biliyor musun? Her saniye seni izliyorum, ağladığında" sözlerine devam etmeden parmaklarıyla kalbine dokundu ve devam etti, "güldüğünde de tam buramdan hissediyorum." dedi hafif gülümserken. O hep bana sabırsızlığımdan dolayı Gardenya derdi. Severdim onun ağzından o kelimeyi duymayı. Kimse bana adımla seslenmesin isterdim mesela o öyle çağırınca beni.
Hissetmeyeceğimi bile bile sarıldım ona. Koskoca bedenine sardım ufacık kollarımı.
"Biliyor musun? Sen gitmeden önce bana attığın o sesli mesajı hala saklıyorum. Dinlemiyorum, çünkü dinlersem eğer tekrar gelmek isterim yanına diye, biliyorum. Bazen uykum olmasa bile uyuyorum, sırf seni tekrar görebilmek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARDENYA (düzenleniyor)
Teen FictionNormalde kızlar hayallerine tutunurlardı, değil mi? Peki ya bir kız hayallerine değil de, her uykuya daldığında kendisini bekleyen adama tutunuyorsa? Daima yanında olacaklarını bildiği dört samimi dostu vardı, gitmeyeceklerinden emin olduğu. P...