-1-

1.5K 37 8
                                    

Façalıların evine saldırı olduğu bölümden 162.Bölümden başlamıştır. İyi okumalar...

İlyas'ın zihninde sadece Ömür'ün çığlıkları vardı. Gözünden akan yaşlardan haberi yoktu. Hızır, İlyas'ın şoka girdiğini fark edince sarsmaya başladı.
"İlyas, İlyas kendine gel. Hastaneye gidiyoruz hadi. İlyas". Hızır'ın sarsmasıyla kendine gelen İlyas
"Abi, Ömrüm" diyebildi.  Alparslan ve Hızır Ali hemen amcalarının yanına gitti. Koluna girerek hastaneye gitmeye başladılar. İlyas'ın gözlerinden yaş süzülüyor, tek kelime etmiyordu. Yarım saatlik yol sanki bi ömür sürdü İlyas için. Hastaneye varınca hemen arabadan indi. Koşar adım danışmaya vardı.
"Ömür, Karım nerde? Ömür Çakırbeyli"
"Ömür Hanım ameliyatta. 2. Katta" der demez hemen merdivenlere yöneldi. İkişer, üçer çıktı merdivenleri. Ameliyathanenin önünde diğerlerini gördü. Emine Haşmet'in omzuna yaslanmış ağlıyordu, Tipi bir köşede oturuyordu. Behzat ise duvara dayanmış öylece boşluğa bakıyordu. Hemen Behzat'ın önüne dikildi.
"Behzat, karım oğullarım nasıl?"
"Bilmiyorum İlyas"
"Ne demek bilmiyorum. Yanında değil miydin ha karım nasıl söylesene" diyerek Behzat'ın yakasına yapıştı. Behzat karşılık vermedi. Ne diyecekti ki bu adama. Haşmet İlyas'ı tuttu hemen.
"İlyas, sakin ol. Biz de bişey bilmiyoruz. Hemen ameliyata aldılar" dedi. İlyas, boş sandalyelerin birine çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. İçinden dua etmeye başladı. "Allah'ım nolur onlara bişey olmasın nolur. Tekrar aynı acıyı yaşatma bana, bize. Kucağıma almadan evlat acısı yaşatma tekrar nolur." Gözyaşları sessizce süzülüyordu yanaklarından. 1 saatin sonunda doktor çıktı. Hemen herkes etrafını sardı. Haberi alan diğer aile fertleri de hastanedeydi.
"Karım nasıl doktor bey" dedi İlyas kıpkırmızı gözleriyle.
Doktor önce sessiz bir şekilde durdu. Kelimeleri toparlamaya çalışıyordu. "Ameliyat başarılı geçti. Ömür Hanımı normal odaya alacağız. Sabaha kadar uyutacağız. Vücudunun kendisini toparlaması gerekiyor. Durumunu saat başı takip edeceğiz. Bakın, Ömür Hanım riskli bir hamilelik geçiriyordu. Düşme sırasında karnına aldığı darbe ne yazık ki bebekleri kötü etkilemiş. Buraya geldiğinde bebeklerden birisinin kalbi atmıyordu. Ne yazık ki diğer bebekte çok iyi durumda değildi. Maalesef İlyas Bey hamileliği sonlandırmak zorunda kaldık. Diğer türlü Ömür Hanım'ın hayatı riske girerdi. Başınız sağ olsun."
İlyas beyninden vurulmuşa döndü. Gitmişlerdi işte. Oğulları bırakmıştı onları. Duyduklarını kaldıramayan İlyas önce sendeledi sonra olduğu yere yığıldı. "Amcaaaa" diye hemen amcasının yanına geldi Alparslan. Hızır yanında olan kardeşini hemen tutmuştu.
"İlyas, kendine gel oğlum aç gözlerini İlyas" diye sarstı. Doktorlar hemen müdahale edip İlyas'ı bi odaya aldılar. Tansiyonu düşmüştü. Hemen sakinleştirici bi serum taktılar. Herkes perişan olmuştu.
"Nasıl düzelecekler Hızır" diye sordu Haşmet çaresizce.
"Bu acı geçer mi Haşmet en iyi bilen iki insan biziz. Evlatlarımızın acısı birgün geçmedi. Onlar da alışacaklar. Birbirlerine destek olacaklar. Biz de hep yanlarında olacağız." Haşmet, Hızır'ı sessizce onayladı. Haklıydı birgün geçmemişti evladının acısı geçmeyecekti. Hızır kadınları eve göndermişti. Hastanede Hızır, Haşmet, Behzat ve Hızır Ali kalmıştı. Hızır Alparslan'ı göndermişti. Bu işi yaptıran en son kişiyi bulana kadar kan dökülecekti. Doğmamış yeğenlerini kaybetmişti. Bunun bedeli çok ağır olacaktı. Hızır, İlyas'ı da Ömür'ün odasına götürmelerini istedi. Ancak bu şekilde toparlanacaklardı. Bunu biliyordu. Hepsi odanın bi köşesine çekilmiş, bir İlyas'a bakıyorlardı bi Ömür'e. Aradan birkaç saat geçmişti. "Öm-rüm... Ömür." diye sayıklamaya başladı İlyas.
"Baba amcam uyanıyor galiba" dedi Hızır Ali. Hızır, İlyas'ın başucuna geldi. Saçlarını okşayarak
"İlyas... İlyas, uyan oğlum" dedi. "Ömrüm. Ömür." diyordu başka bişey demiyordu İlyas.
"Bırak Hızır Abi sayıklıyor İlyas. İlacın etkisi galiba. Acısından sayıklamaya başladı. Sabaha kadar uyur o. Ben bi Alparslan'lara bakayım" diyerek odadan çıktı Behzat.
"Baba siz burdasınız zaten. Kapıda Adnanla Zafer Abi var bende çıkayım Behzat Abiyle"
"Olur oğlum olur" Babasından onay almasıyla hemen çıktı ve Behzat'a yetişti Hızır Ali.
Odada Haşmet ve Hızır kardeşleriyle kalmıştı.
"Bunun acısı çok kötü çıkacak Hızır. Bize bunu yapanlar kendi kanında boğulacak"
"Doğmamış yeğenlerimizi bizden alan, kardeşlerimizi bu hale getiren öldü bile Haşmet. İstanbul bu gece rahat uyumayacak." Başıyla onayladı Haşmet ve kardeşinin yanındaki sandalyeye oturdu. Hızır da İlyas'ın yanına oturdu. Beklemeye başladılar.
Sabaha karşı İlyas gözlerini açtı. Vücudu sakinleşticinin etkisiyle uyuşmuş gibiydi. Yanında duran abisini gördü.
"Abi" dedi kısık sesle. Haşmet de Hızır da ona döndü hemen.
"İlyas iyi misin oğlum?" diye sordu Hızır, İlyas'ın başını okşarken. İlyas iyi falan değildi. Nasıl iyi olacaktı ki?
"Ömrüm" dedi sorar gibi.
"Burda yanında uyuyor hâlâ" deyince soluna döndü. Hemen doğruldu, kolundaki serumu çıkarıp attı.
"İlyas yavaş ol hemen kalkma dur" dese de Hızır'ı dinlemedi.
"İlyas az daha dinlen Ömür uyuyor zaten" dedi Haşmet.
"Bu saatten sonra ben dinlenemem abi" deyip hemen Ömür'ün yanına geldi. Saçlarını okşadı. Sapsarı altın gibi saçlarını.. Eğildi alnına bir öpücük kondurdu.
"Ömrüm, uyan hadi o deniz gözlerine ihtiyacım var" diye konuşmaya başladı. Yanına oturdu ellerini tuttu. Konuşmasına devam etti.
"Hoş uyansan ne olacak ki. Ne diyeceğim ben sana. Seni de oğullarımızı da koruyamadım. Onları kaybettik. Hepsi benim iğrenç hayatım yüzünden diye nasıl diyeceğim. Beni affedebilecek misin ki?" diye sessizce ağlamaya başladı. Haşmetin de Hızırın da gözleri doldu. Haşmet, İlyas'ın omzuna dokundu.
"Hiçbir şey senin suçun değil İlyas. Ben bacımı sana verdiğim için bugün birkez daha şükrettim. Kendini suçlama ve kendine gel. Ömür uyandığında seni böyle görmesin." dedi. Haşmeti sessizce dinledi İlyas. Onun suçu değilse kimin suçuydu? Koruyamamıştı işte karısını. Sabaha kadar Ömürün elini tuttu. Bırakmadı. Eğer Ömür onu affetmezse, bırakmak isterse bırakacaktı. Belki benden sonra mutlu olur diye kafası da bin tane senaryo dönüp durdu.
İlyas sabaha kadar Ömür'ü izledi. Uyanınca ne yapacağını düşünüp durdu. Ellerini bir an bile bırakmadı. Başının altındaki ellerin kıpırtısıyla uyandı İlyas. Sakinleştiricinin etkisinden olsa gerek karısını izlerken uyuyakalmıştı. Hemen kafasını kaldırıp Ömür'e baktı. Yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Gözlerini açıp yorgun bir sesle "İlyas" dedi.
"Ömrüm burdayım çok şükür uyandın" deyip alnına bir öpücük kondurdu. Hızır ve Haşmet de hemen Ömür'ün yanına geldi. İlyas'tan sonra Haşmet yaklaştı kardeşine.
"Ömür iyi misin bacım?"
"Ağrım var abi"
"Geçecek canım geçecek hepsi geçecek"deyip o da öptü kardeşini. "Güzel kızım çok korkuttun bizi" diye Hızır da elini tuttu. Ömür solgun gözlerle İlyas'a döndü.
"İlyas oğullarımız iyi değil mi?" bu soruyla birlikte bakışlarını kaçırdı İlyas. Ömür anlamıştı.
"Gittiler değil mi? Bıraktılar bizi"
"Ömrüm" diyebildi İlyas sadece titreyen sesiyle. Devamını getiremedi.
"Dün gece rüyamda annemi gördüm. Uzun zaman sonra ilk defa rüyama girdi. Koşup sarılmak istedim. 'Şimdi değil annem biz seni burda bekliyoruz. Daha zamanı var' dedi. 'Siz kimsiniz anne yanında kim var göremiyorum' dedim. 'Merak etme onlar bana emanet' dedi. Arkasını dönüp gitti. Peşinden koştum. Anne diye bağırdım. Bakmadı bana. Sabah kan ter içinde uyandım. Kalbimi bişey sıkıyordu sanki. Sana bişey oldu zannettim İlyas. Hemen seni aradım. Sesini duyunca rahatlar gibi oldum ama geçmedi o his. Meğer annemin yanındakiler oğullarımızmış. Şimdi anladım. Onlarla birlikte içimdeki o his kendini boşluğa bıraktı." Ömür gözyaşlarıyla anlattı rüyasını.
"İlyas canım çok yanıyor" diye hıçkırarak İlyas'a sarıldı. İkiside birbirinde teselli arıyor ama bir o kadar canları yanıyordu. Bir müddet kaldılar öyle. Hızır da Haşmet de kardeşlerini böyle görmeye dayanamamışlardı. İkiside odadan çıkıp yalnız bıraktı onları.
Ömür de İlyas da bir müddet ağlayarak sarıldılar. İlk ayrılan İlyas oldu.
"Tamam Ömrüm bak yeni ameliyattan çıktın. Yeter bişey olacak."
"İlyas evimize gidelim. Durmayalım burda nolur."
"Hayatım doktor gelsin kontrol etsin. Onay verirse gidelim."
"İlyas çıkar beni burdan boğulacak gibi hissediyorum."
"Tamam ben doktoru çağırayım sonra gidelim." deyip Ömürün alnından öpüp dışarı çıktı. Çıkar çıkmaz duvara başını dayadı. Derin bi nefes aldı. Güçlü olmalıydı. Ömür için güçlü olmalıydı. Hızır ve Haşmet, İlyas'ı izliyordu. Hızır yaklaştı.
"İlyas'ım"
"Abi' deyip hızlıca sarıldı sımsıkı.
"Geçecek oğlum geçecek güçlü durmaya çalış."
"Abi hayatımda ilk defa kendimi bu kadar çaresiz hissediyorum. İlk defa bu kadar aciz, bu kadar güçsüz hissediyorum."
"Toparlan hadi Ömür daha fazla seni böyle görmesin ki o da toparlayabilsin."
"Tamam ben doktoru çağırıyorum siz Ömür'ün yanında kalın."
"Tamam oğlum tamam." İlyas doktoru çağırır ve doktor Ömür'e bu gece de hastanede kalmasının iyi olacağını söylese Ömür bir an önce eve gitmek istiyordu. Doktor istemeye istemeye onay verdi. İlyas çıkış işlemlerini yapar ve hastaneden çıktılar. Evlerine geldiklerinde İlyas hemen Ömür'ü kucağına aldı.
"İlyas napıyorsun, indir beni abimler var beline bişey olacak."
"Hastanede tekerlekli sandalyedesin diye kucağıma almadım. Doktoru dinlemeyip erken çıktık. Bir müddet böyle. Abimler yabancı mı sanki ayrıca karım değil misin? Kuş kadarsın zaten ne olacak belime." "Tamam İlyas tamam sana laf yetişmez."
"Aynen öyle hayatım." Hızırla Haşmet sırıtarak izliyorlardı ikiliyi. İkiside çok iyi rol yapıyor hiçbir şey olmamış gibi davramaya çalışıyordu. İçlerinde kopan fırtınayı kimseye hissettirmemeye çalışıyorlardı belki de.
"Mine oda hazır mı?"
"Hazır abim hazır. Geçmiş olsun Ömür."
"Sağ ol Mine her şey için." Mine başını salladı. Odaya geldiklerinde İlyas dikkatlice Ömür'ü yatağına yatırdı.
"İyisin demi Ömrüm."
"İyiyim İlyas ama şu üzerimdekileri değiştirsem daha iyi olacağım hastane kokuyor resmen"
"Hemen halledelim." dedi. Temiz kıyafetlerini getirdi.
"Gel bakalım üzerini değiştirelim sonra uyu dinlen."
"Ben hallederim İlyas."
"Saçmalama Ömür kocanım ben senin benden utanacak değilsin herhalde." Ömür sessizce İlyas'ı onayladı. İlyas, üzerini çıkarırken ameliyat izini gördü. Gözleri doldu. Ömür'e göstermeden kendini toparladı hemen.
"Tamamdır hayatım hadi şimdi uyu dinlen uyanınca yemek yer ilaçlarını alırsın. Bende bi üzerimi değiştireyim."
"Tamam canım." Ömür, İlyas'ın arkasından baktı. Çökmüştü. O korkusuz, güçlü İlyas bir günde çökmüştü. Kendisine belli etmemeye çalışıyordu ama İlyas duygularını saklayamazdı ki. Kendisi gibi İlyas da perişandı. Acıları hiçbir zaman geçmeyecekti ama bu acıya alışacaklardı. Yanında İlyas olmadan uyuyamadı, duştan çıkmasını bekledi. İlyas üzerine rahat bişeyler giyinip çıktı duştan. Ömür'ü uyanık görünce
"Hayatım ağrın mı var neden uyumadın."
"Yok canım iyiyim seni bekledim."
"Noldu bişey mi istedin söyle hemen getireyim."
"İlyas sakin ol seninle uyumak istedim sadece."
"Ömrüm ben koltuğa uzanırım. Hadi sen uyu."
"O ne demek İlyas."
"Yeni ameliyattan çıktın. Uyurken yarana falan çarparım. Canın yanar."
"Saçmalama İlyas. Sen benim canımı yakmazsın. Sensiz uyumak istemiyorum. Sende yoruldun. Rahatça yatağımızda uyu lütfen. Ben sadece sana sarılmak istiyorum gel hadi." Tamam gibisinden başını salladı. Yatağa yatar yatmaz birbirlerine sarıldılar. İkiside çok geçmeden uyuyakaldı. İlyas'ın dediği gibi dertleri bitmeyecekti ama belki uyuyunca acısını hissetmezlerdi.
1 ay sonra...
Saldırının üzerinden 1 ay geçmişti. Bu süre zarfı içinde Ömürle İlyas bir daha çocuklarının olmayacağını öğrenmişlerdi. İkiside perişan olmuşlardı. Kimseye belli etmiyorlardı her şey normalmiş gibi davranıyorlardı ama odalarına girince acılarıyla yüzleşiyorlardı. İlyas o gece geç gelmişti. Ömür o gelene kadar uyumamıştı. Yaşadıkları acı, geçen zaman tek bir şeyi değiştirmemişti. Birbirlerine olan sevgilerini.. Ömür İlyas'a karşı kendisini suçlu hissediyordu. O kadar çok baba olmak istiyordu ki kendisi yüzünden olamıyordu. Acıları tazeyken konuşmamışlardı ama bu konuyu konuşmaları gerekiyordu. Ömür kararlıydı İlyas'la konuşacaktı. Eğer isterse İlyas'tan ayıracaktı. Bir ömür İlyas'ı uzaktan da sevebilirdi. İlyas'ı başka bi kadınla görünce fazla dayanamazdı kalbi belki ama sevdiğim adam mutlu olur diye düşünüyordu. İlyas, Ömür uyuyordur diye sessizce kapıyı açarak girdi içeriye. Karısını koltukta otururken görünce şaşırdı.
"Ömrüm, neden uyumadım hayatım. Bir sorun mu var" dedi telaşla.
"Yok canım seni bekledim."
"Hayatım mesaj attım geç gelirim diye. Niye bekledin bu kadar, uyuyup dinlenseydin ya."
"Sensiz uyumak istemedim. Hem konuşuruz diye düşündüm. Malum gündüz de işin oluyor." Dedi. İlyas, Ömür sensiz uyumak istemedim deyince gülümsedi. Kendisi de Ömür olmadan uyuyamıyordu. Mutlu olmuştu öylesine. Ne konuşmak istiyordu karısı merak etmişti. Gerçi uzun zamandır baş başa adam akıllı konuşamamışlardı ki. Karısıyla konuşmayı özlemişti İlyas.
"Ben bi duş alayım üzerim değiştireyim. Konuşuruz olur mu?" Ömür başıyla onayladı İlyas'ı.
İlyas duştan çıkmıştı.
"İlyas yine kurutmamışsın saçlarını. Kış gününde hasta olacaksın."
"Bişey olmaz canım. Sevmiyorum o zımbırtının sesini biliyorsun."
"Gel buraya gel koca adam" deyip havluyla İlyas'ın saçlarını kuraklar.
"Böyle daha iyi oldu." İlyas, Ömür'ün gözlerinin içine derin derin bakar eğilip boynuna öpücük kondurur.
"Seni seviyorum kadın" diye mırıldanır. Ömür gülümser, İlyas'ın elinden tutup yataklarına götürür. Ömür otururken İlyas başını Ömür'ün dizine koyar.
"Of valla yorulmuşum." diyerek iyice yerleşir Ömür'ün kucağına. Ömür, İlyas'ın başına parmaklarıyla masaj yapar.
"İlyas"
"Söyle canım."
"Sana bişey söylemem lazım daha doğrusu konuşmamız lazım."
"Konuşalım hayatım konu ne."
"İlyas eğer boşanmak istersen boşanabiliriz." İlyas'ın kaşları çatılmıştı. Doğruldu Ömür'ün dizinden.
"Ne demek bu Ömür."
"Bu konuyu hiç konuşmadık. Sana çocuk veremeyecek bir kadınla evli kalmak zorunda değilsin."
"Ömür sen ne dediğinin farkında mısın? Ne olacak senden boşanıp sırf çocuğum olsun diye başka bi kadınla evleneceğim. Sonra üstüne çocuk yapacağım ve mutlu olacağım öyle mi.?"
"Evet İlyas, bir ömür boyunca çocuk hasreti çekmenden iyi değil mi? Eksik bi kadınla yaşamaktan çok daha iyidir bence."
"Allahım sen sabır ver. Ömür sen uykusuzluktan saçmalamaya başladın. Hadi uyu."
"Saçmalamıyorum İlyas. Bu konuyu konuşmamız gerekiyor."
"Bu konu konuşulacak bi konu değil. Sen eksik bir kadın falan değilsin. Gece gece daha fazla saçmalama."
"İlyas bak .." Ömürün sözünü kesmişti İlyas.
"Ömür ben çocuk isteseydim şimdiye kadar çoktan boy boy çocuklarım olurdu. Sevmediğim kadından dünyaya gelecek çocuğa babalık falan yapamam. Senden olmayacak çocuğu istemem. Olmazsa olmasın umrumda değil anladın mı? Ayrıca biz çocuklarımızı kaybettik. Birbirimize olan sevgimizi değil. Sen beni sevmiyor musun artık? Eğer öyleyse ben seni daha fazla yanımda tutamam. Gitmek istersen git. Ama sen gitsen de başkası olmayacak gitmesen de."
"İlyas o nasıl söz ben seni çok seviyorum. Sadece seni düşündüğüm için ."
"Beni düşündüğün için mi kalbimi acıtıyorsun. Sen bana sahilde gözlerimin içine baka baka 'keşke ölseydim' dediğinden beri ne haldeyim biliyor musun? Senin yokluğunu düşünmek bile beni öldürüyorken sen çıkmış bana boşanalım diyorsun. Ömrüm yapma ikimize de bunu yapma. Ben şu hayatta senin için yaşamaya gayret ediyorum. Sen beni sözlerinle öldürme."
"İlyas ben özür dilerim."
"Dileme ömrüm. Mantıklı düşünmediğinin farkındayım. Acından böyle söylüyorsun. Ama yapma ömrüm. İkimizin de acısı yeter üstünde birde kendine böyle acı çektirme."
"İlyas" diye gözyaşlarıyla sarılır kocasına Ömür. Sanki uzun zamandır bu anı bekler gibi hıçkırarak ağlar. Onlar odalarından çıkınca etrafına güçlü görünmeye çalışırlar ama yaşadıkları acı kolay değildir.
"Tamam Ömrüm tamam. Alışacağız bu acı hiçbir zaman geçmeyecek ama alışacağız birtanem. Bir daha aklına böyle şeyler getirme. Kendini yorma. Bizim yeğenlerimiz var. Onlara annelik babalık yapmadık mı bu zamana kadar yine öyle yaparız. Sen benim yanımda ol başka hiçbir şey önemli değil. Tamam mı?" Ömür sessizce İlyas'ı dinlemişti. Kafasını kaldırıp gözlerinin içine bakar.
"Seni çok seviyorum İlyas."
"Bende seni çok seviyorum Ömrüm. Her şeyden çok." eğilip dudağına öpücük kondurur.
"Uyuyalım mı artık şöyle sana sımsıkı sarılayım. Bugün çok yoruldum valla. Üstüne bir de o enişte sinir etti beni. Bir insan nasıl bu kadar boş konuşabilir aklım almıyor." Ömür gülümsedi.
"Uyuyalım hayatım uyuyalım."
İkili birbirlerine sarılarak uykuya dalarlar. Ne kadar yaşayacaklarını bilmiyorlardı ama bildikleri tek şey son nefeslerine kadar yan yana olacaklarıydı.
Son.

Arkaşlar düşüncelerinizi merak ediyorum. Acemi bir yazarım. Bu bölüm burda bitti. Siz keşke o sahne öyle olsaydı dediğiniz sahneleri yazarsanız çok sevinirim. Vakit ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim.

Ömür İlyas Çakırbeyli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin