-2-

881 39 14
                                    

190.Bölüm Ömür ve İlyas'ın Hastanede Konuşmasından Sonra. İyi Okumalar ☺️

Ömür, İlyas'la konuştuktan sonra Bahar'ın durumu öğrenmiş daha sonra hastaneden ayrılmıştı. Eve gitmek istemiyordu. O ev sanki onu boğuyormuş gibi hissediyordu. İlyas, Ömür'ün yanında Adnan ve Mikail'i bırakmıştı. Onlardan başka altı kişilik koruma ekibi de vardı.
"Adnan sahile sürer misin?"
"Yenge, Reis direkt eve geçin dedi."
"Adnan sahile sür. Biraz hava almak istiyorum." dedi sert ve kararlı bir şekilde. Adnan tereddütle
"Peki yenge, sen nasıl istersen" deyip Ömür ile İlyas'ın bebeklerini kaybettiğinde geldikleri sahile sürmüştü. Geldiklerinde Ömür sahile yönelmişti. Adnan ve Mikail peşine takılmışlardı.
"Adnan yalnız yürümek istiyorum. Arabada bekleyebilirsiniz."
"Yenge, İlyas Reis bizi keser. Bir saniye yanından ayrılmayın dedi."
"Adnan sahilde ne olabilir. Burda bekleyin" dedi net sesiyle. Adnan ve Mikail sert bakışları görünce oldukları yerde durmuşlardı. Ömür yavaş adımlarla yürüdü. Yaklaşık üç sene önce İlyas'la berbat halde yürümüşlerdi burda. Oğullarını kaybettikten bir hafta sonraydı. Çocuğunun olmayacağını öğrendiği gündü.. O gün ölmek istemişti. Bazen düşünüyordu keşke çocuklarımla birlikte ölseydim diye. Yorulmuştu... Bu yaşadığı hayatı daha fazla kaldıramıyordu. Herkes şımarıklık yaptığını düşünüyordu. Sanki o insan değildi hep güçlü durmak zorundaymış gibi davranıyorlardı. Kocası bile.. İlyas... Şu hayatta aşık olduğu tek adam. Uğruna abilerini bile karşısına aldığı adam. O kadar çok sevmişti ki kocasını en sonunda kendini de sevdirmişti. Biliyordu. İlyas da onu çok seviyordu ama son günlerde giderek kendinden uzaklaşmıştı. Herşeye katlanabilirdi ama İlyas'ın ondan gitmesine katlanamazdı. O sadece kocası ölmesin istiyordu. Bugün hastanede 'O ameliyathane sen olsaydın' dediğinde düşünmesi bile korkutmuştu. Kocasının nasıl bir adamm olduğunu biliyordu. Gözü kara kocası kendine dikkat etmiyor, kurşunların önüne atlıyordu. Birgün ondan giderse o da hiç şüphesiz peşinden giderdi. İlyas'sız yaşayamayacak kadar güçsüzdü. Herkes ona güçlü olmak zorundaymış gibi davranıyordu. Bu alemde yetişmişti. Abileri mafyaydı. Evet ama abileriyle olduğu sürede kayıp yaşamamıştı ki. Haşmet abisi babası gibiydi. Behzat abisi zaten tam bir abi gibi davranıyordu. Bu zamana kadar onun üzülmesine izin vermemişler onu hep korumuşlardı. İlyas'la tanıştıktan sonra ne kadar çok kayıp yaşamıştı. Önce oğlu gibi büyüttüğü yeğeni, kendisine abilik yapmış olan amcaoğlunu kaybetmişti. Ferman'ın ölümünü kabullenememişken Haşmet abisi ölümden dönmüştü. Sonra sevdiği adama kavuşmuştu. Her şeyi çok güzel ilerliyordu mutlu bir hayatları vardı. Önce bebeklerini kaybettiler. Dünyası başına yıkılmıştı. Üstüne üstlük bir daha anne olamayacaktı. Kabullenememişti bu durumu. Herkese iyi gibi gözükse de her yalnız kaldığında gözyaşları kendiliğinden akıyordu. İlyas'a bile belli etmiyordu. Sonra o evde kardeşi gibi gördüğü Özlem ölmüştü. Kızı kendisine emanet kalmıştı. Behzat abisi ölümden dönmüştü. Ardından hayatı boyunca özlemini çektiği sonradan kavuştuğu anneyi Hayriye anneyi kaybetmişti. Bu ölüm onu en fazla yıkan ölümdü. Annesi ölmüştü bir kez daha. Daha onun yokluğuna alışamadan bu defa da ablası olan Ceylan'ı kaybetmişti. Anlaşamadıkları zaman olmuştu ama onun ölümü de onu derinden sarstı. Tüm bu kayıpların üzerine kocası ölmesin istiyordu. Herkes şımarıklık yaptığını düşünüyordu. Kocasının yaşamasını istemesinin neresi şımarıklıktı?..
Sahilde bu düşüncelerle adımladı. Midesi bulanıyordu. Zaten bir haftadır ne yese çıkarıyordu. Başı da dönüyordu. 'Tüm bu olanları kaldıramıyorum galiba' diye düşündü içinden. Ne olduğunu anlamadan gözleri kararmaya başlamıştı bile. Olduğu yere yığıldı. Ömür'ü uzaktan takip eden Adnan ve Mikail hemen yanına koştu.
"Yenge uyan yenge iyi misin?" diye sarsmaya başladı Adnan. Mikail
"Abi hemen hastaneye götürelim" deyip hemen Ömür'ü kucakladı. Son hızla tekrar hastneye doğru gitmeye başladılar.
"Abi, İlyas Reis'e ne diyeceğiz."
"Ara hemen yenge bayıldı. Hastaneye gidiyoruz de Mikail ne diyeceğiz başka" dedi  kırmızı ışıkta bile durmadan giden Adnan.
"Abi ben nasıl diyeyim Reis canıma okur."
"Canımıza okuyacak zaten hemen haber ver hadi" demesiyle Mikail, İlyas'ı aradı.
Fidanlıkta İlyas, Behzat ve Haşmet oturuyordu. Hızır Bahar'ın yanına hastaneye gitmişti. Alparslan da Doğan Baba'nın yanındaydı.
"Bunları bir an önce ayağımızın altından çekmeliyiz Abi. Yılanın başını küçükken ezeceksin."
"Doğru diyorsun İlyas doğru diyorsun da adamların arkası sağlam. Nasıl hemen yok edelim."
"Nasıl yok edecez abi. Sıkacaz bitecek. Bu kadar düşünecek ne var"
"Sensin Behzat sensin." Dedi Haşmet tam bu sırada İlyas'ın telefonu çaldı. Telefonu açıp hoparlöre verdi.
"Söyle Mikail"
"Reis, Ömür yenge bayıldı hastaneye gidiyoruz" diye tek seferde söylemiştir.
"Ne-ne demek bayıldı lan. Ben size göz kulak olun demedim mi? Ne demek bayıldı." Der bağırarak telefonu kapattı.
"İlyas, sonra bağırır çağırırsın. Hastaneye gidelim hemen." Haşmet'ı başıyla onayladı. Hastaneye nasıl gitti, zaman nasıl geçti anlamadı. Sabah konuştukları beyninin içinde dönüp durdu. Ne oldu da bayılmıştı ki karısı. Tamam şuan araları limoniydi ama o Ömür olmadan yapamazdı. İyi olsun diye dualar etti içinden.
Hastanede olan Hızır tesadüfen Adnan ve Mikail'i görmüş yanlarına gelmişti.
"Adnan, Hayırdır noldu?"
"Reis Ömür yenge bayıldı. Hemen getirdik."
"Nasıl bayıldı? Neyi var oğlum"
"Bilmiyoruz reis. Sahilde yürüyordu bir anda bayıldı. Apar topar buraya geldik. Doktorlar bakıyorlar. Henüz bir şey söylemediler."
"İlyas'a haber verdiniz mi?"
"Mikail aradı. Birazdan gelir."
Hızır kafasını tamam der gibi salladı ve beklemeye başkadılar.
İlyas hastanen önünde durmuş fırtına gibi hataneye girmiş hemen Ömür'ün olduğu kata koşar adım ilerledi. Behzat ve Haşmet de peşinden gidiyorlardı. Adnan ve Mikali'in yanında abisini de görmesiyle adımlarını o yöne yöneltti. Yanlarına vardığında
"Lan oğlum ben size Ömür'e iyi bakın demedim mi nasıl bayıldı lan benim karım" diye çıkıştı.
"İlyas sakin ol" dedi Hızır.
"Abi" diye söze başladı Mikail.
"Hastaneden çıktıktan sonra yenge sahile gidelim dedi. Bizde sahile gittik. Sahilde yürümek istedi. Yanında gidiyorduk ki bizi istemedi. Uzaktan takip ettik. Bir müddet yürüdükten sonra biz ne olduğunu anlayamadan bayıldı. Sonra hemen buraya geri döndük."
"Lan oğlum bu zamanda ne sahili eve götürsenize ne işiniz var sizin sahilde. Ben demedim mi eve gidin diye". Adnan söze başladı.
"Reis sen söyledin ama o da Ömür yenge hayır diyemedik."
"Teallahım yarabbim ya" diyerek ellerini saçların geçirdi.
"İlyas sakin ol bayılmış, ciddi bişeyi yoktur oğlum" diyerek omzunu sıvazladı Hızır.
"Sakin falan olamam abi. İçeride karım var benim" dedi sinirle oraya buraya yürüdü. Tam o sırada içerden doktor çıktı.
"Doktor bacım nasıl?" diye sordu Behzat. Hemen ardından İlyas:
"Karım nasıl iyi mi doktor bey?"
"Ömür hanımın bünyesi zayıf düşmüş anladığım kadarıyla. Biz bi takviye serum taktık. Ancak tam olarak neyi olduğunu kan tahlili sonuçlarına bakınca söyleyebilirim."
"Ne zaman çıkar bu sonuçlar" diye sordu Haşmet.
"Yarım saat içinde çıkar. Şimdilik ciddi bi sorun yok gibi duruyor. Sonuçlar çıkınca tekrar görüşelim."
"Ben karımı görebilir miyiz?"
"Tabii ki. Geçmiş olsun."
"Sağ olun doktor bey." der Hızır.
İlyas doktorun görebilirsin demesiyle hemen içeriye girmişti. Hemşire serumu takmış odadan çıkıyordu. İlyas'ın arkasından diğerleri de içeri girmişti. Ömür uyuyordu. Hemen karısının yanına yaklaştı. Altın sarısı saçlarını okşadı. Alnını öptü. Ellerini tutup yanındaki sandalyeye oturdu. Karısını izliyordu. Rengi solmuştu. Gözlerinin altı mordu. Olanlar onu çok yıpratmıştı. Farkındaydı ama elinden bir şey gelmiyordu. Buralardan gidemezdi. İşi buydu. Hele düşmanları bu denli güçlüyken ailesini bırakamazdı. Ömür bunu kabullenir diye düşünüyordu ama karısının bedeni daha fazla dayanamamıştı demek ki. Kendini suçluyordu. Her kayıp yaşadıklarında keşke başka işi yapsaydım diyordu ama o bu alemde doğmuştu. Elinden ne gelirdi ki. Elleri karısının ellerini sımsıkı tutmuş, düşüncelere dalmışken avuçlarındaki ellerin hareketiyle karısına baktı. Uyanmaya başlamıştı. Gözlerini açıp etrafına baktı. Hastanedeydi. İlyas'ı ve abilerini göründü.
"İlyas, noldu bana?"
"Ömrüm, bayılmışsın hayatım iyi misin?"
"Yorgun hissediyorum."
"Bacım korkuttun bizi" deyip Ömür'e yaklaştı Haşmet. Alnını öptü.
"İyiyim abim. Anlamadım ne olduğunu. Sahilde yürüyordum. Sonra gözlerim karardı. Sonrası yok."
"İyi ol bacım. Bünyesi zayıf düşmüş dedi doktor. Bu İlyas sana bakmıyor galiba." diyerek Behzat da kardeşine yaklaşıp abisi gibi o da alnından öptü kardeşini. Ömür, gülümseyerek abisinin elini tuttu.
"Bir haftadır iştahım yok ondandır. İlyas bakıyor bana bir kere" dedi. İlyas, Ömür'le göz göze geldi. Bir haftadır karısı iyi değildi ama İlyas'ın haberi yoktu. Nasıl bir adam olmuştu. Karısının ne yaşadığını bile bilmiyordu ama karısı abilerine mutlu görünmeye çalışıyordu. İlyas neredeyse bir aydır düşmalarını kafasına takmış eve geç gelip erkenden çıkıyordu. Ömür'le çoğu zaman konuşamıyordu bile. İlla karısına bişey mi olması gerekiyordu onu düşünmesi için. Sabah karısı 'o ameliyathanede ben de olabilirdim' demişti. Bırak ameliyathaneyi bayılması bile onu delirtmişti. Düşünceleri onu boğuyordu. Kendi kendine söz verdi. Bu hayattan gidemezdi ama bundan sonra karısını asla ihmâl etmeyecekti. Ona gözü gibi bakacaktı. Karısının ellerini kavradı tekrar. Ömür kocasının gözlerinden düşündüklerini anlayabiliyordu. Gülümsedi kocasına.
"İyiyim endişelenme." diyerek ellerini sıktı.
"İyi ol hep iyi ol" dedi İlyas.
Doktor içeriye girmiş, Ömür'ün de uyandındığını görünece gülümseyek
"Ömür Hanım uyanmışsınız nasıl hissediyorsunuz?"
"Yorgun hissediyorum onun dışında iyiyim galiba."
İlyas doktordan önce davranarak
"Sonuçlar çıktı mı doktor bey. Karımın neyi var?"
"Evet sonuçlar çıktı İlyas Bey." Herkes pür dikkat doktoru dinliyordu.
"Öncelikle kan değerleniz biraz düşmüş. Bayılmanız bu sebepten dolayı. Zannediyorum beslenmenize dikkat etmemişsiniz."
"Bir haftadır ne yediysem çıkarıyorum. Midem hiçbir şey almıyor." diye yanıtladı Ömür.
"Baş dönmesi ve mide bulantısı hamileliğin ilk aylarında çok normal. Beslenmenize çok daha dikkat etmelisiniz." demesiyle Ömür ve İlyas "Ne?" diyerek tepki vermişti. Behzat, Haşmet ve Hızır da gözlerini açmış, şaşkın şaşkın doktora baktılar.
"Galiba haberiniz yoktu. Ömür Hanım, yaklaşık altı haftalık hamilesiniz. Tebrik ederim." doktorun dileğine bi tepkide bulunamamışladı hiçbiri. Ömür'ün ise gözyaşları çoktan akmaya başlamıştı. Doktor kimsenin tepki göstermemesi ve dahası hepsinin far görmüş tavşan gibi kalması üzerine
"İstenilmeyen bi hamilelik miydi?" diye sordu. Ömür ve İlyas hâlâ durumu idrâk edememişken Hızır cevapladı.
"Yok doktor bey çok istenilen ve çok beklenilen bir hamilelikti. Teşekkür ederiz"
"Rica ederim. Bir kadın doğum uzmanıyla görüşmeniz daha iyi olacaktır. Beslenmenize ve günlük yaşamınızdaki hareketlerinize daha dikkat etmeniz gerekiyor. Stresten uzak durun. Tekrar tebrik ederim." der. Hızır ve Haşmet doktorun elini sıkıp tekrar teşekkür ettiler.
"Ömrüm doktor hamile dedi demi ben yanlış duymadım."
"Evet İlyas"
"Rüyada falan da değiliz"
"Değiliz İlyas"
"Ben ölmedim de demi?"
"Saçmalama istersen Hayatım. Baba oluyorsun." Dedi ağlayarak.
"Baba oluyorum ben sen de anne oluyorsun yani çocuğumuz olacak."
"Evet İlyas." İlyas Ömür'e sarılır sımsıkı.
"Allah'a şükürler olsun dualarımı kabul etti. Bende baba olacağım çok şükür" diyerek bir yandan Ömür'e sarılıyor, bir yandan şükrediyordu. O da çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Ne çok istemişti baba olmayı. Geceler boyu dua etmişti. İkizlerin ölümünü hiç kabullenememişti karısı gibi. Bazen rüyalarında görürdü iki tane erkek çocuğunu onlara ulaşamak iste bir türlü ulaşamaz kan ter içinde uyanır sonra sabaha kadar baba olsaydım nasıl olurdum diye düşünür dururdu. Bazen sessizce ağlar Ömür'e belli etmezdi.
Ömür, İlyas'ın bir türlü idarak edememesinden ve komik sorularından sonra kendisine sarılmasıyla daha da ağlamaya başladı. O çoktan anne olamaktan ümidini kesmişti. Tamam Zeyno'nun annesiydi ama hep kendi çocuğunu doğurmak istemişti. O duyguyu hissetmek, sevdiği adamdan bir parça dünyaya getirmek istemişti. Hayat öyle bir anda mucize vermişti ki onlara inanamıyordu. Kocasıyla araları limoniydi çocukları onlara tam zamanında gelmişti. İlyas'ın ağladığını anlayınca daha sıkı sarıldı ona. Biliyordu ikizlerden sonra çok yıprandığını, ne kadar çok baba olmak istediğini Zeyno'yu severken bir zarar verir miyim acaba diye korkarak sevdiğini, kendi çocuklarını sevmek istediğini... Hayalleri gerçek olacaktı. Bu defa ikisi de çocularını koruyacaklardı.
Ayrıldıklarında İlyas, Ömür'ün alnından öptü uzunca.
"Seni çok seviyorum kadın" diye fısıldadı. Onlara bakan abilerine döndü. Haşmet Ömür'e yaklaşıp
"Tebrik ederim güzel kızım benim." diyerek sarıldı. Hepsinin gözü doldu.
"Abim dayı oluyorsun." dedi gözleri sevinçle parlayarak. Haşmet de gülümseyerek karşılık verdi. İlyas abisine döndü
"Abi" dedi. gözleri dolu dolu.
"İlyasım" dedi gülerek.
"Ben baba oluyorum."
"Oluyorsun ya tebrik ederim İlyas'ım. Yeğenim ailemize huzur ve mutluluk getirsin" dedi. İlyas abisine sarılmıştı. Behzat havadaki duygusallığı dağıtmak için söze girdi.
"Ben dedim o kadar Ömür. Sen milyarda bir ihtimali başardın, milyonda bir ihtimal ne ki dedim. Bana güldünüz. Noldu? Ben haklı çıktım. Boşuna üzüldünüz o kadar." dedi. Hepsi onun sözüne küçük bir kahkaha attı.
"Dedin Behzat dedin."
"Bişey biliyoruz da konuşuyoruz. Beni dinleyen mi var sanki." diye sitemde bulundu. Sonra o da Ömür'e sarılıp tebrik etti. Haşmet ve Behzat, İlyas'ı; Hızır da Ömür'ü tebrik etti. Hemşire gelip Ömür'ün serumunu çıkarıp çıkış yapabileceklerini söyledi. Ömür toparlanıp hastaneden çıktılar. Koridorda giderken Behzat.
"İlyas bak baştan anlaşalım erkek olursa hele ikiz olursa adını Behzat koymak yok."
Behzat'ın bu sözlerine hepsi güldü. İlyas Behzat'ı kızdırmak için
"Bakacağız artık Behzat fena mı yeğeninle adaş olursunuz işte."
"İlyas!"
"Bakacağız Behzat bakacağız." Behzat somurtarak.
"Valla siz bilirsiniz benden bir taneyle daha uğraşmak isterseniz koyun."
"Aman Behzat adını koymayalım diye bi kendini kötülemediğin kaldı." dedi Ömür.
"Benden şikayetçi olan sizdiniz Ömür Hanım hatırlatırım."
"Yok ama öyle deme sen bizim aşkımız mimarısın şimdi. Oğlum olursa adın kesin Behzat olmalı."
"O demek Ömür."
"Eee sen İlyas'la hapishanede kavga etmeseydin biz nasıl tanışıp evlenecektik ki?"
"Aaa bak Behzat karım doğru söylüyor şimdi"
"Kanka saçmala la Allah Allah."
"Ya siz neyi tartışıyorsunuz. Daha yeğenimin cinsiyeti belli değil." dedi Haşmet.
"Haşmet doğru söylüyor. Sağlıklı gelsin de isminin cinsiyetin ne önemi var." diye Hızır devam etti.
"Haklısın abi. Yeter ki sağlıkla kucağımıza alalım." dedi İlyas.
Hepsi Çakırbeyli evine geldi. Ömür'ün bayıldığını Enişte'den haber alanlar da ordaydı. Emine söze girdi.
"Ömür canım nasılsın neyin varmış?"
"İyiyim abla iyiyim. Ailemize bir Çakırbeyli daha katılıyormış doktor öyle söyledi."
Haberi alan ev halkı adeta Bayram havasına girmişti. Herkes Ömür'le İlyas'ı tebrik etti. Alparslan ve Hızır Ali gözleri dolu dolu amcalarına sarıldı. Alparslan
"İlyas amcam herkese babalık yaptın. İnşallah bu kez sağ salim yeğenimizi kucağımıza alırız da kendi evladına da bize olduğun gibi çok iyi baba olursun. Tebrik ederim."
"Sağ ol yeğenim benim sağ ol. İnşallah" diyerek o da sarıldı yeğenlerine. Akşam yemeği, sohbet muhabbet derken herkes dağılmış ve odalarına çekilmişti.
Ömür ve İlyas odaya girince İlyas hemen Ömür'e sarılmış ve öpmüştü.
"Sabahtan beri yalnız kalamadık. Doyasıya sarılıp, öpemedim seni. Ömrüm iyi ki varsın."
Ömür de İlyas'a sarılıp
"Sende iyi ki varsın Hayatım. Son zamanlarda seni biraz kızdırdım. Özür dilerim."
"Asıl ben seni üzdüm, kırdım. Baksana bir haftadır kötü olduğundan bile haberim yok. Ben özür dilerim Ömrüm affet."
"İlyas" diye söze başlamıştı ki İlyas konuşmasına devam etti.
"Sakın hamilesin diye yumuşadığımı düşünme. Hamile olmasan da özür dileyecektim. Çocuklar arayıp bayıldığını söylediğinde hastaneye nasıl vardım naptım bilmiyorum. Sensiz olmaz Ömür. Ben sensiz yaşayamam. Şu sıralar çok gerginim çok sinirliyim. Bütün bunları sana yansıttım. Yansıtmamalıydım. Çok özür dilerim. Sen iyi ol hiçbir şey umrumda değil benim."
"Çok kayıp yaşadık. Ben seni kaybeymek istemediğim için öyle davrandım. Sen de iyi ol İlyas. Hep iyi ol. Başka hiçbir şeyin önemi yok. Olanları da unutalım gitsin." diyerek İlyas'a sarıldı.
"Haa unutmadan artık birde ufaklığımız var babası."diyerek eliyle karnını okşadı.
"O gelsin annesi de bak babası onunla neler yaşayacak."deyip ellerini Ömür'ün ellerinin üzerine koydu. Ömür gözleri dolu dolu izledi İlyas'ı.
İkisi de giyinip yatağa uzanmışlardı.
Hemen hemen aynı şeyleri düşünüyorlardı. İkizleri, Ömür'ün anne olmayacağı haberini aldığı günü ve bugünü.. Çok yıpranmışlardı ama bugün aldıkları haberle her şeyi geride bırakmışlardı.
"Ömrüm iyisin değil mi?"
"İyiyim Hayatım iyiyim merak etme . Serum iyi geldi. Midem bulanmıyor."
"İyi ol hep iyi ol" deyip saçlarına öpücük kondurdu.
"İlyas"
"Söyle hayatım."
"Çok korkuyorum. Bu sefer de..." derken İlyas sözünü kesti.
"Aklına kötü şeyler getirme Birtanem. Bu sefer bişey olmayacak. Bir hafta içinde İstanbul'dan ayrılıyoruz."
"Nasıl yani."
"Bebeğimizin olacağını öğrendiğim andan beri düşünüyorum. İkizleri öğrendiğimiz gün yaşadığımız mutluluğu onları kaybettiğimizde yaşadığımız acıyı. O acı hiç geçmedi biliyorum. Tekrar aynı acıyı yaşamaya gücüm de dermanım da yok Ömrüm. Biliyorum ki senin de yok. Miniğimiz doğana kadar İstanbul'dan ayrılacağız. Bir hafta içinde şu işleri devredeyim Alparslan'a ya da Hızır Ali'ye. Masayı da abim napıyorsa yapsın. Şu saatten sonra hiçbir şey umrumda değil sizden başka." dedi.
"Nereye gideceğiz peki İlyas?"
"Alparslan'la konuşayım önce güvenliği sağlasın. Trabzon olur Ankara olur. Ha sen başka yer olsun dersen yurt dışı falan Alparslan ona göre ayarlasın."
"Yok Hayatım. Trabzon'a gidelim. Senin doğduğun topraklarda doğsun bebeğimiz"
"Olur Güzelim olur."
"Teşekkür ederim İlyas"
"Niçin Ömrüm"
"Ben sana burdan gidelim diyecektim ama diyemedim. Sen sanki içimi okumuş gibi her şeyi düşünmüşsün."
"Her şey senin ve bebeğimiz için. Yeterince acı çektik. Artık mutluluk sırası bizde."
"İlyas, Zeyno nolacak? Kızımız da gelsin bizimle."
"Alparslan olur derse gelir Birtanem. Mine de bizimle gelir. Bir hafta içinde her şey ayarlanır."
"İyi ki varsın adam. Seni çok seviyorum"
"Bende seni çok seviyorum Ömrüm. Her şeyden çok." diyerek sımsıkı sarıldı.
Geleceklerini düşünerek uykuya daldılar. Kim bilir belki sonsuza kadar mutlu yaşamışlardır.
Son..

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yorumlarınızı ve fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. ☺️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ömür İlyas Çakırbeyli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin