21

4.4K 388 165
                                    





hyunjin's pov

Minho'nun gönderdiği son mesajı görüldüde bırakıp bulunduğum odamdan çıktım, günlerdir attığı mesajlar, yazdığı şeyler kalbimi öylesine çarptırıyordu ki dakikalarca kendime gelebilmek için çabalıyordum. Yine beni heyecanlandıracak şeyler söylemiş, parmak uçlarımın hasretle titremesine neden olmuştu. Ona ceza vermek için çabalarken bir yandan kendime de ceza veriyordum fakat farkında değildim, ondan ayrı kalmak ona aşık yüreğime hiç iyi gelmiyordu. Geceleri onun hayaliyle uyuyor, gündüzleri de onun hayaliyle uyanıyordum. Kısır bir döngü içerisine girmiştim ve o, şimdi beni bu döngüden kurtarmak için kapımın önünde bekliyordu.



Hızlı adımlarla nihayet vardığım dış kapının koluna asılmış ardından da kapıyı dışarısını görebileceğim mesafede hafifçe aralamıştım ve kadrajıma direkt elindeki telefonuna bakarken öylece ayakta dikilen beden girmişti. Kalbim günler sonra yüzünü görmenin verdiği heyecanla parçalanacakmışçasına atıyordu, sanki ona olan aşkımı ilk kez fark ettiğim güne geri dönmüştüm. İçimde öylesine büyük bir heyecan vardı ki düşüp bayılacak gibiydim. Düşüyordum fakat aşkım beni düşürdüğü kadar da ayakta tutuyordu.



Nihayet kesişen bakışlarımızla utanç duygusunun tüm bedenimi ele geçirdiğini hissettim, liseli aşıklar gibi hissediyordum. Hem çocuksu heyecanımdan uzaklaşmak adına hem de Minho'ya karşı korumaya çalıştığım gardımı indirmemek adına araladığım kapıyı kapatmaya yeltendim. İstediğini elde etmek için inada binmiş beş yaşında çocuklar gibi davrandığımın farkındaydım, sanki ebeveynlerine kendisini kızdırdığı için odasına kendini kapatıp çevresine küsen beş yaşında bir çocuk gibiydim. Bazen bu yaptıklarım saçma gibi gelse de bazen de hak ettiğini düşünüyordum, lakin yine de ona aşıktım. Acı çekmeyi hak ettiğini düşünse de onun için atan kalbim onu üzmemi kesinlikle reddediyordu. Bu yüzden uymuştum ya sözüne, bu yüzden açmıştım ya kapımı ona. Suratına öylece kapatamayacağımı bile bile aralamıştım kapımı, kapatamamıştım çünkü ayağını örtmek üzere olduğum kapıya yaslamış ve gitmemi engellemişti.


Oyuncu bir kızgınlıkla kaşlarım çatıldı ve "Çek ayağını kapımın arasından." dedim. Söylediklerimin üzerine dudaklarını birbirine bastırmış ardından da hasret kaldığım sesini kulaklarıma bahşetmişti günler sonra. "Biraz daha baksam yüzüne olmaz mı? Hemencecik geçip gitti saniyeler, doyamadım güzelliğine." Kelimelerler arası her zaman iyiydi, o bir konuşsa ben bin etkilenirdim. Kapının kolunu tutan parmaklarım düşmemek adına kapı kolunu sıkarken ondan ne kadar etkilendiğimi yeniden fark etmiştim. "Oyunbozansın sen biraz daha baksan yine yetmedi dersin, yemezler!" Sert çıkmasına özen gösterdiğim sesim anlaşılan ona hedeflediğim gibi ulaşmamıştı, zira dudaklarında beliren gülümseme bunu kanıtlar nitelikteydi. "Ne yapayım bu kadar güzelsen ve ben seni izlemelere doyamıyorsam, ben sana sitem ediyor muyum çiçekleri kıskandıracak kadar güzelsin diye?"



Kalbimin ağzımdan çıkmaması için tanrıya olduğum yerde sessizce dua ettim, Lee Minho bana hiç ama hiç iyi gelmiyordu.



"Yalancısın sen. Git buradan." Kelimelerim onu kovar nitelikteydi fakat kapıyı sıkı sıkıya tutan kolum da bir yandan gevşemişti. Dilim git diyordu bedenim ise onu içeri davet ediyordu. O da biraz daha aralanmış kapıdan fırsattan istifade bir şekilde beni hafifçe itekleyerek içeri girmişti. Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken tuttuğum kapıyı bir çırpıda kapatmış ve kollarını belime dolamıştı. Başı boynuma gizlendiğindeyse ne yapacağımı bilemez vaziyette öylece dikildim, vücudum put kesilirken o sanki bu an için yaşıyormuş gibi daha da sıkıca sardı kollarını belime. Hatta parmakları biraz okşadı da bulunduğu yeri. Kalbim gümbür gümbür atarken gülümsememi gizlemek adına dudaklarımı birbirine bastırdım hatta üst dişlerim alt dudağıma saplandı heyecandan. "Kollarının arasına aldın beni bir kere, artık git desen de gidemem."


sorry, i love you | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin