Bütün bu delilikten, şöhretten, zenginlikten, milyonlarca hayranın çığlıklarından, sonsuz röportajlar ve fotoğraf çekimlerinden, onları her yerde takip eden güzel kadınlar, adamlar ve kameralardan, neredeyse bütün akıl hastalıklarından, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılıklarından ve geri kalan her şeyden uzun yıllar önce, her şeyin başladığı gün, saat sabaha karşı 3 civarıydı.
Chanyeol'ün eski Honda'sı bir tepenin kenarında park halindeydi. Baekhyun yolcu koltuğunda yayılmış, arkaları ezilmiş kırmızı spor ayakkabılarını çıkarmış, çıplak ayaklarını arabanın tozlu konsoluna uzatmıştı. Chanyeol'ün telefonunun hoparlöründen bir Nirvana şarkısı yükseliyordu. Arabanın hoparlörü fena halde cızırdadığı için oradan müzik dinlemeyi bırakmışlardı.
Chanyeol farları kapatıp motoru susturduktan sonra gömleğinin ön cebinden çıkardığı sigara paketinden ezilmiş bir dal sıyırıp ön dişlerinin arasına yerleştirdi.
"Ee?" dedi kapısını açıp sigarayı yakarken. "Yapıyor muyuz bunu?"
Baekhyun da kolunu açık camdan sarkıtıp başını koltuğun arkasına yasladı, esen rüzgar hiç kimyasala maruz kalmamış yumuşak, kahve saçlarını okşarken yıllardır olmadığı kadar rahat ve huzurlu görünüyordu. Her zamanki gibi çok güzeldi.
"Tabii ki lan," dedi Chanyeol'e bakmadan. "Yıllarca bunun hayalini kurmadık mı? Neredeyse liseden beri."
Başını Chanyeol'e çevirip oğlanın uzun, dalgalı, siyah saçlarına, gecenin karanlığında neredeyse görünmeyen burnuna, ağzına dikti gözlerini, sonra da eğilip ağzındaki sigarayı kaparak kendi dudaklarına götürdü. "Ama çalışmaya devam etmemiz gerekiyor. Garsonlukla müziği aynı anda götüremeyeceksek bu işi başarmayı da hak etmiyoruz demektir."
"Ederiz," dedi Chanyeol de kısa bir süre yanındaki gence bakıp yutkunarak. Önüne dönüp tepenin ilerisindeki binaların binlerce kilometre uzaklıktaki yıldızlar gibi göz kırpan ışıklarına baktı. "Müzik yapmak istiyorum. Bunun için gereken tüm fedakarlığı da yaparım," derken sesinden yayılan kararlılık sigarasının dumanını camdan üfleyen Baekhyun'u güldürdü, duman boğazına yapıştığında oğlan kıkırtısının arasından öksürmeye koyuldu.
Ve böylece yalnızca 1 yıl süren üniversite hayatları teoride son buldu, ikisi de akademiye uygun insanlar olmadıklarını biliyordu, sadece hayatlarını yaşamak ve müzik yapmak istiyordu ikisi de. Üniversitede zaman kaybetmektense onları dünyanın her yerinden insanlara ulaştıracak müzikleri üzerinde kafa patlatmayı tercih ederlerdi. Baekhyun haberi annesine bir mesajla verdi, annesinin "ne yaparsan yap," mesajını görüldüde bıraktı, Chanyeol'ün ailesi de ondan umudu yıllar önce kesmişti, liseyi bitirmesi bile onlar için bir mucizeydi. Bu yüzden çok da umursamadılar, sadece bundan sonraki planının bir rock grubu kurmak olduğunu öğrendiklerinde bunu yapmak istediğine emin olup olmadığını sordular, Chanyeol emin olduğunu söylediğinde de çok üstelemediler.
Grubun diğer potansiyel üyeleri için işler bu kadar tıkırında gitmedi tabii.
Chanyeol ve Baekhyun'un okulun öğrenci işleri departmanından parmakları birbirine kenetlenmiş halde son kez çıktığı günün gecesi iki gencin beraber yaşadığı minik apartman dairesinde toplandılar.
"Nasıl yani lan, ne demek okulu bıraktık?" diye sordu Sehun Jongin ve Kyungsoo'yla beraber apartmanın kapısından içeri girip spor ayakkabılarını kapının kenarına atıverirken. Diğer iki oğlan da aynısını yaparken Baekhyun herkese mini boy buzdolabından birer bira çıkardı, herkes oturma odasında karşılıklı duran iki lekeli kanepeye sığışırken Baekhyun da geri dönüp ahşap sehpaya kıçının ucuyla yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
second heartbeat
FanficYour typical rock band!au where everyone is mentally ill and toxic as fuck