Ertesi gün KyungSoo evine döndüğünde içine sığmayan, başını döndüren hislerin heyecanıyla Jongin'den başka bir şey düşünemez olmuştu. Bir de çıkacak kanatlarını. O kanatlarla Çin'e kadar uçup uçamayacağını merak ediyordu. Çok yüksekten uçarsa kulakları, burnu kanar mıydı? Çişi gelir miydi? Yağmurda uçabilir miydi? Onu bırakan baykuş ailesi gerçekten baykuşa mı benziyordu yoksa kendisi gibi insan mıydı?
Evde hareket olmadığını fark edince üst kata koştu telâşla. Emeklilerin ikisini de uyurken buldu.
"Hey! Ben geldim, bir karşılama yok mu? Öğlen oldu. Kalkın haydi!"
Yatakta yanlarına attı kendini. Fakat ihtiyarlardan ses yoktu. Korkarak elini yanaklarına sardı. Tenleri sıcaktı. Nefesleri vardı ve nabızları uyku haliyle sabitti. Babası Yuta, erkenden kalkan biri olmasına rağmen bugün nasıl olup da öğlene kadar uyumuştu?
Bu hallerinin gece gördüğü dumanla alakalı olup olmadığını merak etti. Hemen Jongin'i aradı."Hiç huyları değildir. Öğlen oldu. Hâlâ uyanmadılar. Ambulans çağıracaktım ama önce sana sorayım dedim. Dün gördüğüm kara dumanla bir ilgisi var mıdır?"
"Olabilir. Hatta kuvvetle muhtemel." dedi Jongin.
"Ne yapabilirim, onları nasıl uyandırabili- bir dakika Yuta inliyor."
KyungSoo telefonu bırakıp diğer odaya koştu. Yuta'nın uykusunda acıyla inlediğini, Yoona'nın da sessizce çırpındığını fark etti. Onları uyandırmaya çalıştı. Başarısız olunca yeniden telefona koştu.
"Kâbus görüyorlar ama uyandıramıyorum. Uykuları asla bu kadar ağır değildi."
Jongin sabırsız ve kaygılı bir nefes bıraktı. Bu, KyungSoo'yu daha da endişendirdi. Jongin'in sorun yok demesini bekliyordu. Fakat önünde duran sorun gerçekten büyük görünüyordu öyle ki Jongin bile bir cevap veremiyordu. Ailesi bildiği insanları kaybetme korkusu sardı yüreğini, telefona sıkıca tutunurken yere çöktü.
"Jongin.. Onları kaybedemem. Onları kaybetmek istemiyorum."
"Onlara bir şey olmayacak KyungSoo."
"Nasıl? Nasıl inanabiliyorsun buna?"
"Çünkü sen oradasın. Dün gördüğün dumanlar.. Onlar sen gelince yok olmuştu değil mi? Sana söylemiştim, sen gerçekten önemlisin."
KyungSoo yanaklarından süzülenleri silerken "O halde ben evden gittim diye mi oldu bunlar?" içini kemiren soruyu sordu.
"Tam olarak değil. Şu an telefonda anlatamam. İlk buluştuğumuz anda anlatacağım, söz veriyorum."
KyungSoo, yanağını emniyet dolu sesin geldiği ahizeye yasladı.
"Yanlarından ayrılma. Sen orda olduğun için yakında uyanacaklar. Belki yakında türünden ziyaret edenlerin olur. Sözlerine kulak ver."
"Jongin.. buraya gelemez misin?"
KyungSoo'nun sesi çaresizlikten titriyordu.
"Kanatların seni çabucak buraya getirir."
Jongin her şeyi bırakıp ona koşmak istese de korunması gereken diğerlerini hatırlattı kendine.
"Bir kez daha sarılsan dayanırım her şeye."
KyungSoo geciken cevapla yüreğine doluşmaya başlayan hayal kırıklığını engellemeye çalıştı. Güçlü olması gerekiyordu, Jongin olmasaydı bu kadarından bile haberdar olamayacağı şeylerle kendi başına mücadele etmeyi öğrenmesi gerekiyordu, onun da çok fazla şeyle uğraştığını görmüştü. O an KyungSoo korkudan ziyade muhtaçlık içinde olduğunu fark etti. Jongin'e muhtaçlığı onu şu durumda çaresizlikle sızlatıyordu. Belki de sadece sarılmak istiyordu ve bu çoktan alışkanlık, bağımlılık nevinden kırılmaz bir bağ olmuştu aralarında. Ya da yalnızlıktı bunca bilinmezlik içinde, o bilinmezliği gideren, yalnızlığını da dindiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If These Wings Could Fly
FanficVagon Konusu: Savaş Hikâyenin Türü: Romantik, Melodram, Fantastik Yaş Sınırlaması: Yok Kelime Sayısı: 9428 Bölüm sayısı: 2 Özet: KyungSoo, Kâbus Baykuşlarının saklanan veliahtıdır, Jongin ise Kuzgun türündendir. Karan adı verilen ve insanların kâb...