dört -düzyazı-

574 62 31
                                    

Eski bir balo salonu, geçen tüm yıllara rağmen bütün ihtişamını korumuş. Tıpkı senin prensleri aratmayacak o güzel yüzün gibi.

Arkadaşlarımızın en mutlu günü. Evlendiler.

Gözündeki parlak ışıltıyla onlara bakıyorsun. Benimse gözlerimdeki ışıltı kaybolmuş, ufak tefek sorunlarım yüzünden.

Sonra bana dönüp nazikçe önümde eğiliyorsun.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz Lee Felix?"

Hafif bir kıkırtı bahşediyorum tüm gürültülü müziğe rağmen huzuru bulduğum insana, sana. Bana uzattığın elini tutuyorum. Mutlu gözükmeye çalışıyorum. Ufak sorunlarıma rağmen.

Kalkıyorum ve el ele diğer çiftlerin birer kuğu misali dans ettiği sahneye gidiyoruz.

Bizi görünce herkes sohbeti bırakıp bize bakmaya başlıyor, o mükemmel çifte.

Huzursuzca yerimde kıpırdanıyorum. Etrafımızdaki bakışları ve benim huzursuzluğumu fark ediyorsun. Belimi kolunla sıkıca sarıp boynuma doğru eğiliyorsun. Güzel sesinle bir fısıltı bahşediyorsun kulaklarıma:

"Sadece bana bak bebeğim. Tek ben varım yanında."

Yeniden ve yeniden ardında acılarımın olduğu bir gülümseme takınıyorum suratıma. Uzun süredir açmadığım dudaklarımı senin cümleni cevapsız bırakmamak için açıyorum yavaşça.

"Sen benim yanımdayken hiçbir şey umrumda değil sevgilim."

Yalan. Hepsi yalan. Senin daha güzel bir hayat sürmeni istiyorum. Senin gibi bir meleğe layık değilim ben. Seni üzmekten korkuyorum. Sorunlarım seni de rahatsız etmesin istiyorum. Korkuyorum ben her şeyden. Hiçbir şeye hazır değilim henüz.

İçimdeki düşüncelerimi bilmeden gözlerimin içine derince bakıyorsun. Gülümsüyor o güzel dudakların. Sonra o cümle çıkıyor gülümseyen dudaklarından:

"Bir gün burada seninle sonsuz aşka adım atmayı o kadar çok istiyorum ki. Bütün hayatım sen ol. O minik parmağında sonsuz aşkımızın sembolü yüzüğümüzü taşı istiyorum."

İşte her şeyin koptuğu o an. İstemiyorum seni ufak sorunlarımla rahatsız etmek. Omzundaki elimi çekiyorum hızlıca, birleşik ellerimizi ayırıyorum. Nefessiz hissediyorum. Ciğerlerimi nasıl havayla dolduracağımı unutuyorum.

Dönüyorum ve hızlıca koşmaya başlıyorum. Gözlerimden süzülen yaşları silmeye çalışıyorum bir yandan da. Salondan çıkana kadar insanların şaşkın ve kınayıcı bakışlarını hissediyorum üzerimde. Bu balo sorunlarımı yansıttığım ilk an benim. İnsanlar beni anlamıyor. Kimse beni anlamıyor. Fısıltılar ben kapının önüne gelene kadar daha da artıyor. Dayanacak gücü hissedemiyorum kendimde ama yine de koşuyorum.

Salonun gösterişli kapısından çıktığımda da koşmaya devam ediyorum. Ayaklarım daha fazla beni taşıyamayacak olmalı ki yere düşüyorum en sonunda, ormanlık bir alanın içinde. Bağırıyorum delice. İçimdeki tüm korkuları atmak istiyorum. Seninle olmak istiyorum.

Sense hala aynı şaşkınlıkla az önce çıktığım kapıya bakıyorsun. Bazı şeyleri önceden tahmin ettiğini düşünüyorum. Benim ufak sorunlarımı, ufak korkularımı...

Sonra başını yere eğiyorsun. Hala salondaki fısıltılar devam ediyor. Benim deli olduğumu düşünüyorlar. Sana ise acıyarak bakıyorlar. Oysa ki daha az önce onların güzende o mükemmel çifttik biz. Neyin onların görüşlerini değiştirdiğini anlamak çok da zor olmasa gerek; benim yüzümden. Ufak tefek sorunlarım yüzünden hepsi.

champagne problems - hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin