"Burada bekle hyung, lütfen."
"Beş dakikan var, beş dakika sonra şu kapıdan abinle çıkmazsan burada öylece oturmam ona göre."
"On dakika diyelim biz ona."
Arabadan indiğim gibi koşar adımlarla bahçe çitlerinin üzerinden atladım. Hyunjin'in bahçede köpek besliyor olmamasını umarak etrafa bakındım.
Müstakil bir evde yaşıyor olduğunu tahmin etmezdim. Basketbolcuydu bir kere, basketbolcular rezidansta otururlardı.. 'Henüz milli olmadığındandır' diye cevap verdim kendime.
Abimi nasıl bir halde bulacağımı bilmiyordum. Hatta Yeonjun hyung abin yaşıyor diyene kadar o konuda da ciddi şüphelerim vardı. Gerçi şüphe ve merak aklımı bu denli çabuk terk edebilecek kadar uzak arkadaş değillerdi bana. Ailemdi onlar.
Ben henüz zilini çalmadan açılan kapının arkasındaki abimi görene kadar bunları düşünüyordum.
Derin bir nefes bıraktım rahatlamayla. Sarılmak istedim ama yapmadım. Hiç yapmamıştım ve yapmayacaktım.Çünkü abim utanırdı arkadaşlarının yanında benimle yakın olmaktan.
"Sana nasıl ulaşmamızı bekliyorsun dumanla mı haberleşeceğiz telefonun nerede hâlâ ?" dedim bir hışımla.
"Niye geldin?" diye sordu sadece.
"Annem merak etti seni." diyebildim. Annem abimi bir ay geçmeden merak etmezdi.. annem benim abimi görmem için sadece bir bahaneydi.
O sırada kaşındaki yarayı fark ettim, ardından yüzündeki diğer bütün yara izlerini.. Gömleğinin yakasında da kan lekeleri vardı. Konuşmama izin vermeden "yok bir şeyim" dedi "arardım bugün yarın niye geliyorsun?". Kapıdan aceleyle çıkmaya çalışırken bir yandan da kafasını eğmiş, yüzünü daha fazla incelememi engellemişti.
Beni kolumdan tutup bahçeye sürüklerken "Hyunjin mi dövdü seni?" diye sordum. "Kimse kimseyi dövmedi Jeongin az önce düştüm" dedi. Çocuk değildim.
Yeonjun hyung beni buraya getirirken, abimin çalıştığı yeri basarken Jisung'un yanında Hyunjin'in de olduğunu söylemişti. Aralarında ne olup bittiğini bilmiyordum ama abim iki haftadır bok gibiydi, cebinde beş kuruşu yoktu çünkü babam çoktan kendi deyimiyle 'evlatlıktan reddetmişti' abimi. Sonra Jisung vardı... Yakınlardı öncesinde, şimdi onunla da konuşmuyordu demek ki.
Az önce muhtemelen kavga etmişti ve Yeonjun hyung bile yoktu yanında.
Yine kimsesiz hissediyor olmalıydı.
Kolumu sıkıca tutan ellerinden kurtuldum ani bir kararla. "Yeonjun hyung sokakta seni bekliyor" dedim bahçe çıkış kapısını işaret ederken.
"Ben geleceğim şimdi, sen git."
"Jeongin başım çatlıyor yürü önümden." dedi ellerini beline yerleştirirken. "Seninle özel konuşmak istiyor." dedim.
İnat edecekti biliyordum, gülümsedim. Abimle benzer huylara sahip olmak gurur kaynağıydı benim için, onun için çok önemli olmasa da..
"Hadi abi." dedim oflayarak. Kısa bir süre arkamda kalan evin penceresine baktı ve bahçeden çıktı.
Bahçe kapısı kapanır kapanmaz açık olan kapıdan attım kendimi içeri.
Holde, elleri cebinde bir Hyunjin karşıladı beni. Bizi mi dinliyordu onca zamandır?
"Hoşgeldin" dedi bomboş bir yüzle.
Yüzünü inceledim henüz kurumamış bir kan lekesi görmeyi umarak.
En azından abim de ona vurmuş olsaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fight Club | hyunin
FanfictionJeongin evden giden abisini sormak için, o sırada abisiyle ölesiye kavga eden Hyunjin'e mesaj atar. •texting+düzyazı