Sevgili okurlarım selamlar. Gönül davası düzenlenmiş bölümlerle başlıyor lakin sizi bilgilendirmek istedim bir konu var. Hikayenin akışını büyük ölçüde değiştirdim. Önceki versiyonunu bilenler biraz bana kızabilir ama inanın böyle yazmak aklımda yoktu. Kalemim ne derse onu yaptım beni suçlamayın lütfen.
Destek için yorum ve yıldızları unutmayınız
O gün orada ruhumu bitmek bilmeyen, kemirgen bir acıya teslim ettim. Acı yanımda kaldı ama o gitti…
ALINTI
Unutma DersleriGönlün davasını ancak gözyaşları açabilirdi. Kalbin sızısı şahitlik eder titreyen ellerin seni savunurdu. Açtığın bu davaya aklın hakimlik eder her seferinde tartar biçer seni suçlu bulurdu.
Çok kez yaşamıştım aynı şeyleri ama her seferinde farklıydı suçum. Bazen saftım bazen yetersiz, bazen soğuktum bazen fazla sıcak...
İnsanı en çok düşünmek deli edermiş.Ben bunun kanlı canlı örneğiydim. Kendimi bir bedene sıkışmış gibi hissediyordum. Ruhum gitmek istiyor bedenim prangalarını vuruyordu.
22'mde ne kadar çaresizsem 27'mde de o kadar çaresizdim. Teselli edenler geçer dedi ama geçmedi. Benden ne o geçti nede gidişi. İşte yine buradaydım. Tutuklu kaldığım mahallenin bir köşesinde bir ecza tezgahının arkasında.
Havanın içinde dövdüğüm otlar bile acımdan nasibini almış artık bırak bizi der gibilerdi. Havanı elime alıp arka tarafa götürdüm. Şişenin içindeki bileşeni içine ekleyip tahta bir kaşık ile eze eze karıştırdım. Mesut amcanın bu aralar boyun ağrısı çok fazlaydı. Bu jelin ona iyi geleceğine emindim. Sonra Fatma nine için yanık kremi hazırlayacaktım.
Yaşlı olmasına rağmen hâlâ uğraştığı soba yüzünden sürekli kendini yakıyordu. Tabi hayırsız oğulları karı kıza para yedirmekten yaşlı kadına yardım edemiyorlardı. Üç oğlu vardı ama üçü de hangimiz daha hayırsız yarışı yapar gibi işler yapıyorlardı. Kadın kahrından ölmemeyi nasıl başarıyor anlamış değildim. Gerçekten peygamber sabrı vardı.
Eczanenin kapısı açılırken içeriyi dolduran soğuk hava ile titredim. Bu kış gerçekten çok soğuk geçiyordu. Kat kat giyinmem bile bir halta yaramıyordu. " Kimse var mı?"
Elimdeki tahta kaşığı yana bırakıp eldivenleri çıkardım. Hemen ardından arka taraftan çıkan müşteri ile ilgilendim. Elindeki reçeteyi toparlayıp sisteme okuttum.
" Ek fark olarak 560 TL ödemeniz lazım" Şaşkınlıkla ağzı açılan adam konuştu.
" Fark mark değil bu ilacı alsam daha uygun olur sigortalı biriyim ben nasıl bu kadar tutuyor!" Derim bir nefes aldım. Hep aynı şeyleri yaşıyordum.
Gerçekten oradan bakınca kasiyer gibi mi görünüyordum bilmiyorum ama şimdi Suat bey kasanın şifresi ne diye bağırmama ramak kalmıştı.
" Beyefendi aldığınız ilaçların tamamını devlet karşılamıyor elbette. Doktorunuzun verdiği iki ilacı sizin ödemeniz gerekiyor. Evet fazla farkındayım ama fiyatları bir eczacılar belirlemiyoruz. Bizlerde birer çalışanız. Sisteme ne kadar diye yükleniyorsa devlet tarafından bizde onu sizden istiyoruz çünkü devlet bizden istiyor."
Adama hakkı olan açıklamayı yaptıktan sonra o mırın kırın ederken bende ödemesini gerçekleştirdim. İşte eczacılık böyle bişeydi. Okumuş esnaf oluyorduk. Hatta ben okurken birkaç yaşlı teyzenin 'esnaflığın okulunu bile getirmişler şu gavurlardan yakında ev hanımı olmak içinde okuruz biz!' demişliği bile vardı.
Adamın eczaneden çıkmasıyla birlikte içeri pozitif enerjim girdi. " Süpriz bebeğim!" Uzatarak söylediği i ile titreye titreye klimaya doğru koştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL DAVASI
RandomNil ve Gediz... herkes tarafından bilinirdi ikisinin hikâyesi adam sevdi kadın daha çok sevdi adam gözlerden sakındı kadın hayran kaldı adam tüm kalbini kadına açtı kadın oraya taht kurdu adam tökezledi kadın kaldırdı adam üzüldü ilk kadın koştu her...