kaptan balık

107 13 54
                                    

Yüzüme bak. 

Bi' sigara yak.

Dolana dolana dumanı

Uyku - Son Feci Bisiklet

✧ ˚  ·    .

Gün akşama varmak üzereydi. Turuncu güneş ışığı çiçekli perdelerin arasından içeriye sızıyor ve rutubet kokan neredeyse boş salonu aydınlatıyordu aydınlatabildiği kadar.

İstanbulun eski bir semtinde bir o kadar eski binalardandı bu daire. Küçük balkonunun baktığı sokaktaki şamata güneşin doğuşuyla başlar gece geç vakitlere kadar sürerdi. Balkon demirlerindeki arsız martıların sesleri küçük çocukların bağırışlarına, yerel esnafın muhabbetine karışır, çekirdeklerin dişler arasında kırılırken çıkardığı çıtırtıyla birlikte tatlı bir gürültü oluştururdu. Bu yokuş mahallenin baktığı denizden gelen tuzlu su kokusu aralık pencerelerden evlere dolardı. İşte bu sahnelere de yine denizin tatlı ve bir o kadar da hırçın kokusu eşlik etti.

"Hay amına koduğum- sıkma piç!" diye bağıran yirmisine yeni girmiş adam elindeki telefona doğru konuşuyordu sinirli sinirli. Yan tuttuğu ekranda oynadığı oyuna o kadar dikkatini vermişti ki koltukta ters oturduğu için ağrıyan boynunun farkında değildi. "Koş bayıldım!" diye seslendi takım arkadaşına. "Gel kaldır beni."

Oynattığı karakteri ağacın arkasına sürüklerken ona doğru gelen takım arkadaşının vurulmasıyla kaybettikleri oyuna küfür etmeye başladı. "Yav gerizekalı ne diye dana gibi koşuyorsun bana doğru!"

"Özür dilerim Özgür abi." dedi telefonun öbür ucundan gelen çocuk sesi. "Ödevimi yapmaya gidebilir miyim, annem kızıyor?"

"He git." diye mırıldandı onun söylemesinin ardından oyundan çıkan küçük çocuğa. Kendi de telefonunu yandaki sehpaya, cips poşetlerinin arasına koyup yattığı gri ve eski kanepede bir kedi gibi boylu boyunca gerindi. Küçük oturma odasına giren ev arkadaşını hemen sonra fark etmişti.

"Ondan nefret ediyorum!" diye söylendi Çağlar koltukta yayılmış arkadaşı Özgür'e bakmadan. Ona ulaşmak için her şeyi yapan babasını kastediyordu elbette. Ulan adam telefonuna ulaşamadığı için arkadaşına haber salıyor yine yanıt gelmezse mail atıyordu. Haftaya da faks çekecekti herhalde. Çağlar gözlerini ovuşturup ellerini saçlarına çıkararak zaten karmakarışık olan koyu sarı tutamları iyice karıştırdı.

"Kaşif abiyle mi konuştun?" diye sordu Özgür biraz çekinerek.

"Söyleme adını." diye homurdandı ağzının içinden. "Nasıl bir baba anlamıyorum ben. Ulan istemiyorum işte, daha neyi zorluyorsun? Şu kadarcık bile umurundaysam ne olayım." Baş ve işaret parmağı arasındaki küçücük boşluğu göstererek söylediklerini destekledi. "Ben adam benden bunalsın istiyorum o gevşek gevşek beni yemeğe davet ediyor biricik nişanlısıyla."

"Yine mi aynı muhabbet oğlum? Sen de hep aynı şeyleri yapmaktan usanmadın yıllardır." dedi Özgür ağzına bir avuç doritos atarken. "Okuldaki dersleri asıyorsun, iki hocalarına dayılanıyorsun ve Kaşif abinin senden umudu keseceğini umuyorsun. Kusura bakma kardeşim de baban dünyanın en rahat adamı. Hani elinde bazukayla okuldakileri tarasan kahkaha atacak potansiyel var. O silahın namlusu sana dönmedikten sonra tırt."

"Ne öneriyorsun o zaman?" dedi Çağlar, Özgür'ün kucağına aldığı cips paketini çekiştirip son kalan kırıntıları kafasına dikmeden hemen önce.

"Sal bence." dedi Özgür, besini elinden zorla alındığı için yüzü asılmıştı. "Ben aranızdaki bu tek taraflı husumeti de anlamıyorum zaten. Sevgilisi varsa ne olmuş abi? Yapabilen yapsın kendine bir çıtır işte. Ayrıca baban sırf senin mutluluğun için ayrı eve taşınma isteğini geri çevirmedi. Şu zamanda kaç liseli genç üniversiteli arkadaşıyla para sorunu çekmeden yaşıyor?" Kaşlarını yukarı kaldırıp bilmiş bir edayla gazı kaçmış kola bardağını dikti kafasına. "Hani bir tek biz varızdır da bir de yedekte tutalım illa vardır, dersen maksimum iki."

bahse girerim ki ❦ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin