4,

17 3 0
                                    

Oynat bakalım...

"Bu olanlar doğru mu, gerçekten onunla yattın mı?"

"Jimin, sence ben bu kadar alçak biri miyim?"

Jimin, Taehyung'un kendi çapında, diğerlerinden gerçekten farklıydı. İçini dökebildiği tek gerçek kişi o olabilirdi.

"Bu fotoğraflar nasıl yayıldı? Önce bunların üstesinden gelmeliyiz. İki gün sonra unutulur zaten. Pek kafana takma."

"Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum."

Elindeki ekmeği Taehyung'a uzattı. Bu olanlardan beri doğru düzgün beslenememişti. Midesi kaldırır gibi değildi. Reddedip parmaklarıyla ekmeği ittirdi.

"Tae," diye fısıldadı, Jimin. "Bir gün öyle biri olacaksın ki arkandan sallayanlar sözlerini yutacak, şaşıracaksın yaşadıklarını rüya sanacaksın. Umarım bu günleri görürüm."

"Beraber yaşayacağız. Seni yalnız bırakmayacağım."

Zil sesini duyduklarında paydosun bittiğine emin oldular. Jimin ayağa fırladı. Taehyung'un kolundan çekiştirerek zar zor ayağa kaldırdı. Okulun düzlük çatısından yangın merdivenlerine geçip okulun içine vardılar. Herkes korkudan çatıya çıkmıyordu ki çıkmak normalde yasaktı. Bu yüzden istedikleri gibi kullanabiliyorlardı.

Okulun içine girdiklerinde gözlerden ırak koridoru tercih edip, merdivenlerden indiler. Tırabzanlara tutunan Jimin'i tınlamayıp kendi kafasına göre hızla inen Taehyung üzüntüyle başı eğik ilerliyordu. Kimsenin bu yoldan gitmediğini biliyorlardı. Rahat davranmalarının nedeni buydu.

"Dur, yavaşla Taehyung!"

Taehyung arkasına dönememiş, kısa anlığına kafaları birbirine temas etmişti. İradesi yaşadığını algılayamadan bağırdı. "Burada ne arıyorsun!"

"Aynısını size sormalı... Jimin?"

"Sana hesap vermek zorunda değilim Jungkook! Annem ne derse desin bir daha seninle takılmayacağım."

"Bunu kimin yaptığını biliyorum."

Taehyung'un gözlerindeki sinir bir süreliğine kaybolmuş yerini meraka bırakmıştı. Önündeki basamakta kirli spor ayakkabılar ile dikilen adama, ne söylerse söylesin kanacak gibi duruyordu. Çıkış yolu bulmayı aramadan hareket ediyordu.

Jimin ise bir türlü ona inanmak istemiyordu.

"Ben yaptım."

Jimin rahatça bunu söyleyebilen arkadaşına olan güvenini tamamen kaybetmiş, başıyla olumsuzca onaylamazken, "Böyle bir şey yapacak biri değilsin. Seni kim konuşturuyor?" diye fısıldayan sesiyle kırgınlığını saklayamadan sordu.

Jungkook ise Taehyung'un yüzüne, "Senden tiksiniyorum, senin gibi böceklerin türemesi midemi bulandırıyor." dedi.

Taehyung'un yüzüne bakarken ciddiyetini hiçbir şekilde bozmuyordu.

"Umarım o böcekler seni yer bitirir. Hesabımı geri ver çabuk!" Titreyen parmaklarını durduran sinirine sahip çıkıp ellerini boğazında birleştirdi.

Jimin olanları uzaktan izliyor, söylediklerini ikiside duymuyordu.

Jungkook histerik bir gülüşle, "Ne yapabilirsin ki, benide mi sikersin?" dedi.

Boğazına koyduğu parmaklarını daha da sıkılaştırırken gözü dönmüş birinden farksızdı. Jungkook'un sakin tavrı ona daha çok dokunuyordu.

"Ohoo sikiş var, beni niye çağırmıyorsunuz?"

Jimin, "Sen de kimsin?" diye sorarken merdivenlerden usulca çıkan adam yavaşça yüzündeki siyah maskeyi, yine siyah parmakları açık bir çift eldiveniyle indiriyordu.

Cebine giden parmakları hızını kesmeden beyaz bir kalem çıkardı. Onlara yakınlaştığında adımlarını seyrekleştirdi. "Ben kim miyim? Güzel soru ama ben buna cevap veremem."

Taehyung'un elleri gevşedi, gelen kişiyle birlikte tamamen Jungkook'un yakasını bıraktı. "Yoon, bugün geleceğini söylememiştin?"

"Bekleyemedim. Seni özledim."

***Biliyorum, her şey çok hızlı gelişiyor. Sonra daha uzun yazıp düzelteceğim. Olaya odaklanın.***

All The Things I Did /taekook/	- texting - Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin