MARDİN

21 2 1
                                    


1991 yılı Temmuz ayının ilk günleriydi. Diyarbakır Havaalanında onu otogara götürmesi için bir taksiyi çevirdi. Otogardan Mardin'e gidecek olan bir minibüse binecekti. Uçaktan indiğinde kendisini sanki bir fırına düşmüş gibi hissetti. Bir taksi tuttu. Arabanın camlarından içeriye gelen hava alev gibi yüzüne çarpıyordu. İçinden cehennem sıcağı bu olsa diye geçirdi.

Otogara geldiklerinde Necdet, taksiciye borcum ne diye sormuş, aldığı cevap karşısında hayretler içinde kalmıştı.

-Karakola çek orada hesaplaşalım, dedi. Taksici normal ücreti alıp gaza basıp gitti.

Necdet yirmi yedi yaşında, bir bankada müfettiş olarak görev yapan bir gençti. Türkiye'nin birçok şehrine görevli olarak gidiyor, ortalama bir ay gibi bir süre kalıp yeni görev yerine yola çıkıyordu.

Minibüs beklerken bir sigara yaktı. Bir yandan sigarasını içiyor bir yandan da kendisini bekleyen sürprizleri tahmin etmeye çalışıyordu. Tam bu esnada yanına yaklaşan iki adamı gördü. Adamlar yanına gelip ona Kürtçe bir şeyler sordular. Necdet adamların söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordu.

-Ne dediğinizi anlamıyorum, benim Kürtçem yok diyebildi.

Adamlardan biri şüpheli gözlerle ona bakarak bu defa Türkçe,

-Yalan konuşma, Kürt'sün Kürtçe mi bilmiyorsun deyince,

Necdet gülerek,

-Ben İstanbul'dan geliyorum oralıyım, dedi.

-Böyle esmer, kara bıyıklı İstanbullu mu olurmuş diye çıkıştılar. Onun Kürt olduğunu gizlemeye çalıştığını düşünüyorlardı.

Necdet biraz daha bekledikten sonra kendisine doğru yanaşan minibüse atladı. Eyvah yandık diye geçirdi aklından, bakalım daha Mardin'de neler olacaktı. Oturduğu koltuğun yanındaki cama alnını yapıştırıp kendine bir baktıktan sonra Arnavut göçmeniyiz desem bana inanırlar mıydı acaba diye gülümsedi.

Mardin'e geldiklerinde minibüsten inmeden şoföre bildiği bir otel olup olmadığını sordu. Adam biraz şaşırmış gibi zaten bir otel var, deyip yolu göstererek arkasından da turistik otel diye seslendi. Dalga mı geçiyor diye düşünerek şehir içine doğru beş dakika yürüdü yürümedi tam karşısına '' Turistik Otel'' yazılı bir otel tabelası çıktı.

Otele girip kendini tanıtıp bir oda istemiş ve danışmadaki adamdan anahtarı alıp odaya çıkmış, bir süre dinlenmiş biraz uyumaya çalışmış ama beceremeyince bir lokanta bulmak umuduyla otel lobisine inmişti. Otelin adı ile bağdaşan hiçbir özelliği yoktu. Daha doğrusu adı dışında turistik olan hiçbir şey yoktu burada.

Necdet ertesi sabah işe gitmiş, kendini tanıtmış ve çalışmaya başlamıştı. Öğlen tatilinde dışarı yürüyüşe çıkıp hava almak istemiş ama tam tersi aşırı sıcak ve kuru hava yüzünden kendini bir çölde gibi hissetmişti. Gerisin geriye dönüp sıcaklığı sorduğunda 48 derece demişlerdi. Çalıştıkları ortamda bir klima çalışıyor ama klimadan hiçbir şekilde serinlik gelmiyordu. Daha sonra klimanın aslında bozuk olduğunu öğrenecek ve niye her gün bu klimayı çalıştırdıklarına akıl sır erdiremeyecekti.

Teftişe geldiği şubenin müdürü çok misafirperver ve iyi bir insandı. Ona gezilecek tarihi yerleri anlatıyor şehir hakkında bilgiler veriyordu, Aradan birkaç gün geçtikten sonra biraz gezmeye başlamış buraya gelmeden önce de gezmeyi planladığı Deyr-ül Zafaran Manastırına gitmiş, orada manastırın metropoliti (başrahip) İbrahim Bey ile tanışmıştı. İbrahim Bey manastırın Süryani mimarlar tarafından 5.yüzyılda, bir Zerdüşt tapınağının üzerine inşa edilmiş olduğunu ve Manastırın duvarlarında ölen patriklerin mezarlarının olduğunu anlatmıştı. Bu duvarların koridorun içine doğru, cumba gibi çıkıntılı olmasının nedeni ise patriklerin iskemleleri ile oturur şekilde betona gömülmüş olmalarıydı. Tanrının huzuruna ancak bu şekilde temiz olarak çıkacaklarına inanıyorlardı. Manastırın bahçesinde şahane bir gül bahçesi vardı ki sanki çölün ortasında bir vaha gibiydi. Ayrıca bu manastırda çok eski Süryani el yazmalarının olduğu, herkesin girmesine izin verilmeyen çok eski bir kütüphane vardı. Necdet bu ortamdan ve İbrahim Bey ile sohbetinden çok etkilenmişti.

Necdet'in yeni yaşantısındaki sıkıntılar ve bazı endişeler devam etmekle birlikte şehrin tarihi atmosferi insanın merakını cezbeden gizemli bir hava yaratmaktaydı. Hele akşamları çıktığı yürüyüşlerde bir duvarın üstüne oturup gökyüzündeki yıldızları seyrettiğinde adeta büyüleniyordu. Hiç bir yerde hiçbir gece bu kadar çok yıldız görmemişti.

Aradan bir aya yakın bir süre geçmiş şubede işlerini toparlayıp Genel Müdürlüğe teftiş raporunu göndermişti. Şehirden ayrılma hazırlıkları yapmaya başlamış, hediyeler bile almıştı. Biraz da içi burulmuyor değildi. Bu masalımsı şehre belki de bir daha hiç gelemeyecekti. Dönüş yolculuğu yapmaya hazırlanan Necdet işe gittiği son sabah Teftiş Kurulundan Mardin'in Kızıltepe Şubesi'ne soruşturma emri almıştı.

Mardin'de Turistik Otel'de bir veda yemeği verildi. Otel'in terasında yıldızlı bir akşamda yemek yendi. Hava çok açıktı. Bu yıldızlı akşamda yüz kilometreden daha uzak Kamışlı' nın ışıkları gözüküyordu. Yemeğin sonlarına doğru takım elbiseli dört kişi gelip yanlarındaki masaya oturmuşlardı. Bu kişilerin tedirgin bir halleri vardı. Necdet birlikte geldikleri personelin de huzursuz olduklarını fark ettiğinden ne olduğunu sordu. Masaya gelen garson bu kişilerin tekin olmadıklarını söyleyip her ihtimale karşı mekanı terk etmelerini söyleyince gecenin büyüsü bozuluverdi. Bir hafta sonra da o gece gördükleri dört kişinin benzinlikte vurularak öldürüldüğünü öğrendi.

Ertesi sabah Şube Müdürü ve personeli ile vedalaşarak, İstanbul'a dönmek için hazırlamış olduğu bavulla Kızıltepe'nin yolunu tuttu. Bugünler de geçer dedi kendi kendine. Yol boyunca düşündü durdu. Kızıltepe Merkez kadar güvenli sayılmazdı.

Necdet Kızıltepe'de de bir ay kadar kaldı. Bütün iş stresi, sıcak ve terör korkusuna rağmen en fazla Kızıltepe'de teftişteyken Mardin'i gezdi. Gittikçe şehrin doğal güzelliğinin ve sahip olduğu tarihi ihtişamının büyüsü tüm benliğini sarmaya başlamış ve hayatı boyunca her hatırlandığında şimdiki zamanı yaşarmışçasına etkili olmuştu.

Kızıltepe'de şubenin karşısındaki kaymakamlık binasının duvarlarında bir sürü kurşun deliği vardı. Şehir sanki bir savaştan çıkmış gibiydi. O yıllarda Kızıltepe, Savur, Derik gibi kırsal bölgelerde çatışma havası hakimdi. Buralarda da gezintiye çıkabiliyordu ama önceden çıkacağını haber verip kim olduğunu belirtmesi gerekiyordu.

Midyat'ta Süryanilerin anayurdu olarak bilinen TurAbdin platosunda Mor (Süryanice efendi) Gabriel Manastırını (Dayrulumur Manastırı) gezmiş, bu manastırın dünyanın 1600 yılından beri faaliyet gösteren en eski manastırı olduğunu öğrenmişti.

Günler ve haftalar birbirini kovalıyordu. Gittikçe bu şehrin büyüsü benliğini sarmaya başladı. En çok insanların yakınlığı ve ilgisi onu etkiliyordu. Arap, Süryani ve Kürt kökenli kiminle tanıştıysa hepsi birbirinden ince ve düşünceli insanlardı. Bazen buraya geldiği için hatta görev süresi uzatıldığı için kendini şanslı bile hissediyordu. Fakat terör tehdidi, ailesi ve sevdiklerine duyduğu özlem canını sıkmıyor değildi.

Üç aya yakın bir süre geçmiş Kurul'dan haber gelmiş ve Mardin'de görevi tamamlanmıştı. Zaten teftiş görevi ile Mardin'e geldiğinden beri ikisi aynı şubede biri de Kızıltepe'de olmak üzere üç ayrı inceleme ve soruşturma yapmıştı. Artık bir görev daha verilirse istifa etmeye karar vermişti.

Nihayet Eylül ayının ortasında İstanbul'a dönmüş ve Mardin'den ayrılmasından tam dört yıl sonra müfettişlik görevinden ayrılarak sabit göreve geçmişti. Türkiye'nin birçok şehrinde toplam on yıl dolaşmış bu on yılda Türkiye'nin hemen her bölgesini görmüştü. Mardin ise geçen otuz yılda çok değişmiş ve turistik bir yer olmuştu. Tur şirketleri bu güzel şehre üç günlük turlar düzenliyorlar ve turistlere farklı otel seçenekleri sunuyorlardı.

Arkadaşları ve hemen herkes Mardin'e gezi planlıyor, ona da nereye gidelim ne tavsiye edersin diye soruyorlardı. O da gezilecek görülecek yerleri anlatmaya çalışıyor ama üç aya sığmayan Mardin'i üç güne nasıl sığdıracaklarını merak ediyordu. 

09/12/ 2021 İSTANBUL

Meltem Erkorkmaz

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MARDİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin