*Zambak'tan*
"Sevemez misin beni?"
Sevemem, sevmemeliyim, yapma işte.
"Sevemez misin beni diyorum Zambak? Soru soruyorum duy beni artık"
Seni duyuyorum, seni hep duydum.
"Sevemem Uzay"
Sevemem, senin renkli galaksine kendi koyu tonlarımı bulaştıramam.
Gözlerimin içine yaşlı gözleriyle baktığında, görebiliyordum kahverenginin en güzel tonlarındaki gözlerinin çöküşünü.
*3 ay önce*
Okulun kafetaryasında oturmuş Uzay'ın heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmasını izliyordum yine, her gün olduğu gibi, bir insan bu kadar yaralı olmasına rağmen nasıl hayata böyle tutunabilir, nasıl kendine en ufak şeyde bile mutlu olabilecek sebepler çıkarabilirdi ki?
Asla anlayamasamda Uzay bunu en mükemmel şekilde yapıyordu, sevgiyi öğrenmeden büyümüş kalbi size sevginin en iyisini verebilirdi, destek görmemiş düşünceleri sizin bütün fikirlerinizi destekleyebilirdi.
Çocukluğumuzdan beri her şeyiyle büyüyüşüne şahit oldum Uzay'ın, daha minicikken bile ne zaman üzüldüğümü görse, küçük ama kemikli, fazlasıyla narin duran ellerini gökyüzüne uzatır "hadi yıldız yakalayalım Zambak!" derdi bana.
Uzay farklıydı, düşünceleriyle, karakteriyle, sevgisiyle, tüm benliğiyle herkesten farklıydı benim için.
O da benim için aynısını düşünürdü, kalbimin, ruhumun başka insanlardan farklı olduğunu söylerdi, kelebeklerin kendi kanatlarını göremedikleri ne kadar belli.
"Beni dinliyor musun Zambak?" Dedi heyecanlı hikayesini yarıda keserek.
"Dalmışım" her zamanki bahanem.
Kıkırdadı
"Hep bir yerlere dalıyorsun, aşık falan mısın sen?"
Evet aptal tilki, sana aşığım.