Every Time We Say Goodbye

171 21 42
                                    

"Neden benden haberdar olması gereken tanrılar, beni bu kadar az düşünüyor?"

«♡ »

Gökyüzünde ki dolunayın ışıl ışıl parlamasına rağmen kasaba sakinleri sıcacık yataklarında uyumak yerine, yaklaşan festival için hazırlıklar yapıyordu. Herkes de mutluluk verici bir telaş vardı.

Huysuz yaşlı bir adam olan Fu ise her zaman ki gibi bahçesine izinsiz giren çocukları kovalıyor, kapısının önüne süslemeler asan gençlere kızıyordu. Gürültüden dolayı uyuyamadığı için kendi kendine söyleniyordu. Yaklaşan festival için heyecanlı değildi. Festival bitene kadar da evinden çıkmayı planlamıyordu.

Saatler ilerledikçe kasaba sakinleri evlerine çekiliyordu. Sokaklar boşalmaya ve sessizleşmeye başlamıştı. Yaşlı adam Fu için bu büyük bir fırsattı. Artık güzel bir uyku çekebilirdi.

Yatmak için hazırlanırken kapının sertçe vurulmasıyla küfür etti. Sesli bir şekilde söylendi ve ısrarla çalan kapıyı açmaya gitti.

Kapıyı aniden açtı ama karşısında kimse yoktu. Bu onu daha da sinirlendirdi.

"Haylaz çocuklar! Gecenin bu saatinde ne diye rahatsız ediyorsunuz beni?"

Çocukları yakalamak ve onlara ders vermek istiyordu. Bahçe de saklanabileceklerini düşündü ve dışarıya doğru adım attı. Attığı adım ile ayağına bir şey çarpmıştı. Durdu ve yere baktı.

Kundakta; pembe yanaklı, mavi gözlü bir bebek ona gülümsüyordu.

«♡ »

15 yıl sonra

"Kapıyı kimseye açma. Tehlikeli aletleri eline alma. Dışarıya çıkma. Kasaba sakinleri seni ara sıra kontrol edicek zaten. Tek başına yemek de yapma. Ivan sana çörek ve çorba getirecek."

Madam Molly, Yaşlı adam Fu hastalandığı için onu eşi Yuri ile birlikte şehre götürücekti ve gitmeden önce Marinette'e belki de yüzlerce kez tekrarladığı uyarıları yapıyordu.

Genç kız ise uyarıları dinliyormuş gibi kafasını sallıyordu. Onun için şuan bu uyarılar önemsizdi. Önemli olan Fu amcasının sağlığıydı. Çok fazla korkuyordu. Onu kaybetmeyi hayal dahi edemiyordu.

Giden at arabasına pencereden el salladı ve düşüncelerinden kurtulmak için kendini uykuya teslim etti.

«»

Kapının sertçe vurulmasıyla genç kız uykusundan uyandı ve koşar adımlarla kapıyı açtı. Gelen kişi Ivan 'dı. Kapıda çok fazla beklediği için sinirlenmişti. Elindeki çorba ve çörek olan sepeti genç kıza uzattı.

"Neden kapıyı geç açtın?"

Marinette, kendisine uzatılan sepeti aldı.

"Uyuya kalmışım özür dilerim."

"Sana daha fazla yemek getiremem. Kendi çocuklarımı düşünmek zorundayım başkasınınkini değil."

Marinette kaşlarını çattı.

"İsteyen olmadı zaten!"

Ivan omuzlarını silkti.

"Fu bu hastalıktan kurtulamaz. Yakın zamanda ölüm haberi gelir. Sen de kendine iş bul. Bu kasaba da senin gibi laf dinlemeyen bir çocuğa kimse bakmaz."

Ivan söylediği cümleler ile arkasına döndü ve evden uzaklaşmaya başladı.

Marinette duyduğu cümleler ile sinirlenmişti. Hiç düşünmeden elindeki sepeti, sanki yaşlı biriymiş gibi yavaş yürüyen Ivan 'nın kafasına attı.

"O ölmeyecek ve kimsenin bize bakmasına ihtiyacımız yok seni uyuşuk domuz."

Ivan sinirle arkasına döndü ve genç kıza doğru ilerlemeye başladı ama Marinette bu uyuşuk adamdan daha hızlıydı. Koşarak bahçeden çıktı ve ormana doğru ilerledi.

"Seni pis böcek!"

Ivan ise arkasından bağırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

«»

Bulduğu bir dereye taş atmak ve düşünceleriyle boğulmakla meşguldü genç kız. Ivan' dan duyduğu cümleler onu korkutmuştu. Amcasının ölmesini istemiyordu. Onu ölümünü hayal ettikçe genç kızın kalbi sıkışıyordu.

"Belki de Ivan haklıdır."

Minik elleriyle yüzünü gömdü ve hıçkırıklara boğuldu. İlk defa bu kadar fazla ağlıyordu.

"Demek ormanda ağlayan ölü kız sendin?"

Marinette duyduğu ses ile ellerini yüzünden çekti ve kafasını kaldırdı. Etrafına baktı ama kimse yoktu.

"Hey yukarıdayım sevimli hayalet."

Genç kız duyduğu ses ile kafasını yukarı kaldırdı. Ağaçta sarışın bir oğlan ona gülümseyerek bakıyordu.

Marinette ayağa kalktı ve göz yaşlarını sildi.

"Ben ölü falan değilim. Ayrıca ne zamandan beridir beni izliyorsun?"

Sarışın oğlan yüksekliğe aldırış etmeden yere atladı ve Marinette'e doğru ilerledi.

Marinette ise genç oğlan kendisine yaklaştıkça geri çekiliyordu.

"Amcanın ölmemesini sağlayabilirim."

Marinette adımlarını durdurdu ve bir avcı gibi giyinmiş oğlana baktı.

"Nasıl yapıcaksın bunu? Bir ilaç mı var?"

Sarışın oğlan gülümsedi ve elini şıklattı. Aniden beliren kırmızı gülü gördüğü en güzel kıza uzattı.

"Bilmem belki de?" dedi genç kızın kulağına fısıldayarak.

Çok hızlı ilerledi her şey ama
yapacak çare yok.

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere <33

Miru Noir
«»

Dianthus [Adrienette]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin