selam.medya💗🥺slide🤤öncelikle hepinize söylemek istiyorum ki her biriniz çok fazla özelsiniz. gerçekten hasta ve yorgunum. bu bölümü yazarken fark ettim ki n'olur her ne olursa olsun kimsenin sizin ruhunuzu ele geçirmesine izin vermeyin. n'olur...
bölüme gelirsek...her başlık bir chase atlantic şarkısı, bu seferki şarkı ise açıklama da bulunan kısmın şarkısı. bölümde bir çocuğun travması yer alıyor. çocuğun kim olduğunu öğreneceksiniz, yeteri kadar detaylı bir şey yazmadım, bunu asla mı asla yapmam. ama eğer olur da, gerçekten açık bir sahne yok, okuyamayacak olursanız, anlayışla karşılarım.
ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi okumalar ✨
———
Yazarın ağzından
"Ve bir şey daha var."
Uzun boylu çocuk sıkıldığı telefon konuşmasının bitmesini beklerken yeni bir şeyin daha çıkması onu sinirlendi. Buna rağmen hattın diğer tarafındakine anlatmasını söylediğinde canını sıkacak bir durum olmamasını umut ediyordu.
Ona anlatmasını söyleyen, yalnız iki haftadır, yapacağı kötülükler için kendisini bulan çocuğa karşı ensesine kadar uzanan sarı saçlarını çekiştirdi Yeosang. Bulaşmak istemiyordu bu işlere, üzmek istemiyordu kimseyi. O çocuğun kardeşi olduğunu bile şans eseri daha sonradan öğrenmişti. Oysaki Soobin, Yeosang'a "Biraz eski bir düşmanım." demişti.
"Yeonjun, Beomgyu'dan ayrıldıktan sonra beni bırakıp gitti. Hatta biraz sinirlendi ve bir daha karşı karşıya gelmeyeceğimizi söyledi. Sonra da-"
"Ne?"
Soobin'in planları böyle değildi. Yeonjun birkaç kez daha Yeosang ile beraber görünmeliydi. Hemen bu kadar erken bitmesine ikna olamazdı. Daha istediği kadar can yakmamıştı.
"B-bul onu. Hemen bul!"
Yeosang bunu söylemeyecekti aslında. Yeonjun ile ayrıldıktan sonra buna devam etmeme kararı aldığını, artık yanında olmayacağını söyleyecekti. "Ben bu işte yokum artık, Soobin. Milleti de sal lütfen. Böyle bir yere varamazsın. O çocuk senin-"
"Kes!"
Yeosang telefondan gelen bağırış ve bir şeylerin yere düşme sesiyle beraber telefonu kendinden uzaklaştırdı. Birkaç gürültüden sonra telefondan o tiz ses geldiğinde en son telefona da zarar verdiğini anladı.
Ekranını kilitlediği telefonu elinde çevirirken düşündü. Daha cümlenin sonunu getirmemiş, "O çocuk senin kardeşin. Ona acı çektirmeye hakkın, hakkımız yok." diyememişti. Belki de her şeyi bir kenara bırakmalıydı. Ona göre şu anlık Beomgyu'nun sağlığını dilemekten başka bir seçenek yoktu.
Tabi o an odasında kırılmadık eşya bırakmayan, vücudundan akan kanlara aldırmadan elindeki alkol şişesine bakarak gülen Soobin'i bilse tek seçeneği onun aklındakileri durdurmak olurdu.
———
2007
Küçük çocuk odasına gelen babasının onu nereye götüreceğini bilmeden elini tuttu. Babasıydı çünkü. Ona güvenip, onunla gidebilirdi. Babasındaki garip ve tiksindiren koku onun henüz ne olduğunu tam olarak bilmediği şeylerden içtiğini gösteriyordu. Ama yine de sesini çıkartmadı, sürüklenmeye devam etti.
Evin güney tarafındaki, diğer odalara göre daha uzak olan odaya girdiklerinde buz gibi odanın içinde titredi küçük çocuk. Babasına yaklaşıp da buradan çıkmak istediğini söylemek istedi. Eğer aynı zamanda babası ona ayakta zor durduğu halde yaklaşmaya devam etmesiydi söyleyecekti. Henüz yedi yaşında olan çocuğun içindeki güven büyük bir efendilikle kalp atışlarını değiştiren korkuya bıraktı yerini. Gittiği yer soğuk kaldı artık. Tıpkı babasının ona yaklaştıkça teninde hissettiği soğuk nefes gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SLIDE • beomjun
Random"Cennet mi? Oraya gitmek istediğimi sanmıyorum. Sen ister miydin?" Ayağa kalktım ve üzerimdeki yalandan tozları temizledim. Cehennem içinde cenneti yaşatıyorsun zaten diyemedim. 'Olabilir.' anlamda kafamı salladığımda yüzüme dikti gözlerini. Neden...