okunmalar gitgide azalınca hevesim kaçıyor, gerçekten zor bir durum...bu arada bu bölümden sonra ne zaman bölüm gelir bilmiyorum, slide'ı bir yerde başta hiç ilgi görmeyen, bu yüzden bölüm atılmayan ve daha sonrada bölüm atmadığı için yazarının suçlanacağı fic olarak görüyorum 😶 umarım öyle olmaz diyelim.
sizi seviyorum siz de txt'yi sevin, comrback'e hazırlanın, iyi okumalarr💗
———
Travma.
Genel olarak bebeklik ve çocukluk dönemlerinde oluşan, görülen bir görüntü, bir kişi veya yaşanılan bir olayın kişide ilerideki yaşantısında çağrıştırdığı şeyler, korkmasını, irkilmesini sağlayan daha da üst olarak hastalıklara yol açabileceği bilinen bilinçaltında unutulmayan kötü olayların bir bütününe verilen ad.
Aile içindeki şiddet ile büyüyen bir çocuğun, ileride aynı davranışları sergilemesi veya bundan kaçınması. Yüksek sese duyarlı olmaktan çok savaş ülkesinde büyüyen bir çocuğun travması olan bombalar, silahlar ve bunların çıkardığı yüksek sesler karşısında sergilediği tavırlar.
Hepsinin yanında birazdan yanına girmek için beklediğim abimin küçük yaşta kendi aile üyesi tarafından tecavüze uğraması, sevgisiz bırakılması, duygusuz büyütülmesi... Bu travmaya tepki olarak insanlara sevgi göstermemesi, kendini tanıyamaması ve gitgide içinde büyüyen nefret mahvetmişti bizi. Ama belki de en çok onu mahvetmişlerdi.
"Hastaneleri sevmiyorum."
Buz mavisine boyanmış duvardan gözlerimi ayırıp rahatsız olduğu her yanından belli olan Yeonjun'a baktım. İki gün önce hastaneden çıkmıştı, böyle bir şey söylemesi doğaldı. Hastaneden çıkışını düşünerek gelmesini istememiştim ama ısrar etmişti işte. Annemle gelmek istemiyordum, tekrardan kötü olacaktı. Zaten Yeonjun'u da görmek istediği için daha fazla inat etmeyerek gelmesine izin vermiştim. Doktor ne kadar tedaviye devam edilmesi gerektiğini söylese de Yeonjun kimseyi dinlemeyerek bu kadarının yeterli olduğunu söylemişti. Reddediyordu. Kanına karışanları, onu hasta eden yabancı maddeleri inkar ediyordu. Şimdilik sesimi çıkarmasam da beş gün sonra bitecek tatilden sonra bu konunun gündeme tekrardan geleceği belliydi.
"Aslında ben seviyorum, sanırım bu yüzden doktor olmak cazip geliyor."
"Mimar olmak veya konservatuar okumak istiyorsun sanıyordum. Hatta bir ara hukuk okumaktan bahsediyordun."
"Yalnızca üniversiteye gitmek istiyorum."
Bildiğini belli eder bir şekilde güldüğünde defterde ki maddeyi okuduğunu anlamak zor değildi. Yalnızca üniversiteye gitmek istiyordum. Ömrümün sonuna kadar orada kalırdım belki. Okuyabildiğim kadar bölüm okur, fakülteden fakülteye koşardım. Belki de profesör olur, hayallerini gerçekleştirenlere yardımcı olurdum.
"Merhaba."
Gözlerine bakıp daldığım hayallerden, ortamızda dağılan kibar bir ses ile sıyrıldım. Yeonjun hemencecik ayağa kalkıp eğildiğinde dalgın olduğumdam dolayı biraz uyuşuk olsa da hemen kalkıp aynısını tekrarladım.
"Hoşgeldiniz. Ben Soobin'in psikolojik danışmanı Kim Jieun. Soobin'in yanına geçmeden önce sizinle konuşabilir miyiz?"
"Hastaya, hasta olarak değil de, kendi kendini değiştirebilecek biri gibi davranılıyor. Psikolojik danışman, psikoterapist ile danışan arasındaki yapıyı güçlendirmeye çalışıyor. Travma sonucu zarar gören psikolojiler, kanser hastaları, sosyal fobi, kişilik bozukluğu gibi birçok durumda en etkili yön: Hastaya bir danışan gözüyle bakmaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SLIDE • beomjun
Random"Cennet mi? Oraya gitmek istediğimi sanmıyorum. Sen ister miydin?" Ayağa kalktım ve üzerimdeki yalandan tozları temizledim. Cehennem içinde cenneti yaşatıyorsun zaten diyemedim. 'Olabilir.' anlamda kafamı salladığımda yüzüme dikti gözlerini. Neden...