That Summer Night

190 24 49
                                    

Büyük salondan hışımla çıkarken eli onu boğuyormuş gibi hissettiren kravatına gitti. Aptallık etmişti. Gelişi sadece aptallığının kanıtıydı.

En başta buraya gelmek berbat bir fikirdi.

Kendine kızıyordu ve haklıydı da. Hala seviyor olduğu eski erkek arkadaşının düğünü için hiç bilmediği bir şehre tek başına gelmişti ve daha nikahın yarısına bile gelemeden sinirden birileri boğazını sıkıyormuş gibi hissetmiş ve kendini dışarı atmıştı.

Aferin Chris , yılın enayisi ödülü sana gidiyor.

Derin bir nefes çekti içine. Neye ihtiyacı olduğunu biliyordu. Gözleri içki satma ihtimali olan herhangi bir dükkan arıyordu ama gözüne çarpan birşey olmamıştı henüz. Derken yanından yürüdüğü büyük binayı farketti. İçerden bir çeşit gümbürtü ve insan bağırışları geliyordu. Kapıdaki büyük tabelayı girişte yaş kontrolü için kimlik soran korumaları gördüğünde aradığı yerin burası olabileceğini düşündü. Kimliğini gösterdi ve sorunsuz bir şekilde içeri girdi. Uzun koridordan geçtikten sonra bu boğucu yaz havasında kendisini daha da bunaltan takım elbisesinin ceketini çıkarttı ve gözüne kestirdiği sandalyeye yerleştikten sonra bar'ın üstüne bıraktı. Söylediği içkiyi her zamanki elegant tavrıyla yudumlarken yanından gelen tıkırtılarla ve sızlanma sesleriyle kafasını oraya çevirdi. Sızlanma seslerinin bağırışmalara dönüşmesi ise uzun sürmedi.

"Ajusshhiii!!"

Barmen sinirli bir şekilde Chan'ın yanına oturan gence döndü ve bardağını doldururken konuşmaya başladı.

"Bir daha beni öyle çağırırsan mekandan attıracağım seni~"

Karşısındaki genç dudak büzmüş ve göz devirip sessizce içmeye devam etmişti. Fazlasıyla sarhoş olduğunu belli eden ayarsız ses tonu , ağlamaktan şişmiş göz altları onun da en az Chan kadar kötü bir akşam geçirdiğini belli ediyordu. Ne kadar dağılmış olursa olsun güzel gözüken bir yüzü vardı. Üzerine siyah deri bir pantolon vardı. Beyaz üzerine siyah çizgili çoraplarını bileklerinden yukarıya kadar çekmesi Vans'larının şık bir şekilde kendini belli etmesini sağlamıştı. Siyah sıradan bir tişört ve üstüne de kareli , gri basic bir ceket giymişti. Doğrusu oldukça şık görünüyordu. Bahse varım ki o da evden çıktığında günü burada bitireceğini bilmiyordu diye geçirmişti içinden Chan. Gözlerini onun üzerinde gereğinden fazka tutmuş olacak ki kafasını kaldırır kaldırmaz az önce güzel olduğuna kanaat getirdiği yüzü kendisine dik dik ve çatık kaşlarla bakarken buldu.

"Ne bakıyosun be dik dik!? Hiç mi üzgün insan görmedin?"

Burnunu çekip içmeye devam ederken Chan sessiz kalmış , tek kaşını kaldırarak karşısındaki bedenle göz teması kurduktan sonra kafasını iki yana sallayıp önüne dönmüştü. Ardından yükselen burun çekme ve ağlama sesleri dikkatini dağıtırken sesleri çıkaran çocuk onu parmağıyla omzundan dürtmeye başladı. Chan derin bir iç çekip memnuniyetsiz bir ifadeyle kendisine döndüğünde sessizce yaşların gözlerinden düşmesine izin vermişti diğeri.

"Aldattı beni ya... YA BENİ ALDATTI BU ADAM YA HEM DE DOĞUM GÜNÜMDE İNANABİLİYO MUSUN?"

Benden daha kötü durumlardakiler de varmış diye geçirdi içinden Chan. Yanındaki kızıl saçlı çocuk ağlamaya devam ederken içtiği içkinin sarhoş ediciliğini farketmeye başlamıştı. Barmenden dördüncü bardağı rica ettikten sonra yanındaki çocuğu dinlemeye geri döndü. Kızıl saçlarının dağınıklığına , akan göz kalemine , şişmiş göz altları ve kızarmış yanaklarına rağmen çok güzel gözüküyordu.

"Beni kuzenimle aldattı ya?! Beni o aptal kuzenimle aldattı ve ruhum duymadı. Bir de karşıma geçmiş 'açıklayabiliriz minho dinle minho' diyip duruyolar hala ya ne açıklicaksınız ben o pisliği kuzenimin üstünde yakaladım ya."

Cruel SummerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin