¦4¦

75 22 2
                                    

Önce kucağıma bıraktığı siyah hırkaya çevirdim bakışlarımı, daha sonra o'na. Hiçbir şey demeden oturdu ve gökyüzünü izlemeye başladı ; o bir sanatçıymış da en güzel tablosunu izliyormuş gibi, dünyası gözleri önünde eriyormuş ama elinden hiçbir şey gelmiyormuş gibi izledi lacivert geceyi. “Seni böyle düşünceli kılan ne?” diye bir soru yönelttim ve arkama yaslandım. “Artık onlar için bir engel değilim. Bu hata olduğum gerçeğini değiştirmiyor ama.” Boşanacaklardı. “Nasıl hissediyorsun?”

“Hissedebiliyor musun olacaktı doğru soru. Ve hayır, hiçbir şey hissetmiyorum. Aynı evde iki yabancı olmak yerine farklı evlerde iki yabancı olacak. Kulağa çok da farklı gelmiyor.” Ağlıyordu ; sesinde ağır bir yorgunluk, bakışlarında ise duygularından tamamen sıyrılmış biri yatıyordu. Buna rağmen ne kadar hüzünlü olduğunu anlayabiliyordum. Derin bir nefes daha aldım ve yeni bir soru sordum. “Kiminle kalacaksın?”

“On sekiz olmayan sensin Lalisa, ben son iki aydır reşitim. Annemle ya da babamla değil de Seoul'de teyzemle kalacağım. Bu sene üniversite sınavına girmedim ama seneye gireceğim kesinlikle.” Histerik bir gülüş nidası döküldü dudaklarından. “Belki aynı yeri kazanırız ve beraber okuruz. Hep bir avukat olmak istemişimdir ama sen olamayacaksın değil mi? Belki de yan fakültelerde oluruz.” Bizim hakkımızda gelecek planı yapmasına ne demeliydim? Susmayı seçtim. “Annem de babam da ben de Kore vatandaşıyız Taehyung. Annem Taylandlı ama babamla evlendikten sonra Kore'ye geldi ve vatandaşlık aldı. Sanırım aynı yerde okumamız için bir engel kalmadı.” Gülümsedi, gülümsedim. Sıcacık hissediyordum. Son iki haftadır bu söğüt ağacı altında, kalbi bir kuş kadar narin adamla sohbet ederek geçiyordu her gecem. Bir yabancı nasıl olmuştu da iyi gelmişti bana, nasıl olmuştu da bir yapboz gibi dağılan ruhumun parçalarını tek tek birleştirmişti? Nasıl olmuştu da özgür hissettirebilmişti?

söğüt な taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin