Kim Young-hee, evet bu benim. Henüz on sekiz yaşında olsam da doğduğum gün belirlenmiş ne de olsa kaderim, kendimi o yaşta asla hissedemedim bir türlü. Çılgınlık... o da ne diyeceğim ilk zamanda ilk çılgınlığımı yaşamıştım sanırım. Fark etmeden, yazılan kaderime aşık olmuştum. Evet kaderdi benim için, kaderim... Fark etmeden diyorum, çünkü onu ilk gördüğüm andan şu ana kadar anlamak ve kabullenmek yerine sadece anlamlar çıkarmaya çalıştım. Her an karşıma çıkan bu çılgınlığımı, ben çok erken diyebileceğim en geç zamanda kabullenmiştim. Lee Young- nam... ilk aşk...
Bakmayın böyle uzun uzun anlattığıma, öyle hayal ettiğiniz gibi bir karşılaşma değil. Çılgınlık diyorum ya bu yüzden hayal gücünüzü biraz daha arşa çıkarmalısınız. Maalesef kaderim dediğim ilk aşkımla öyle klişe bir çarpışma şeklinde ya da okulun kütüphanesinde veya aynı sırada otururken falan tanışmadım. Daha doğrusu biz hiç tanışmamıştık ki. Ben onu çoğu bilinmeyenlerine rağmen tanımaya çalışmış, o ise varlığımdan bir haber hayatına devam eden birisi olarak kalmış... Buna tabi ki de tanışmak denmez, denmezdi herhalde. Ben kendimce ilk karşılaşmamızı bir kare fotoğrafa sığdırmıştım. Daha doğrusu sonrasında birçok fotoğraf karesine sığdırmaya çalıştım... Elinde mikrofon, gözleri derinlere doğru takılı- ne düşündüğünden bir habersiz olan ben tabi-yakası boynundaki kolye rahatlıkla görünecek kadar açık, kırmızı bir gömlek içerisinde, zarif ve uzun parmaklara sahip elleri ile mikrofonu tutkuyla sarmış, şarkıyı söylerken yaşadığını hissettiren bir fotoğraf karesiydi. O an neden etkilendim bilmiyorum, nedir bu bana farklı hissettiren yabancı his...düşünmeden edememiştim günlerce. Merakımı bastıran tek şey bu benim çokta normal olmayan hayatımı alt üst eden karenin sahibini bulma heyecanıydı. Tahmin etmek istersiniz belki...evet düşündüğünüz gibi. O tutkuyla elleri mikrofonu saran, şarkı söylerken kendinden geçen yetenekli bir müzisyendi. Aynı şehirde yaşamıyor olmamız bir yana dursun aynı ülkede bile değildik. Sonrasında öğrendiğim bu bilgi tabi ki de beni yıkmadı, mesafeler ona duyduğum aşka engel olmadı. Aksine hırslı bir karaktere sahip olan ben vazgeçmedim. İlk aşkımdı o benim, kolayca vazgeçilebilecek bir şey değildi ki bu. Vazgeçmedim... sevmekten asla çekinmedim... Bu kadar korkusuz olmamalı mıyım acaba? Bunu zaman gösterecek sanırım...
17 Ekim 2019 Cumartesi
Korkmalıydın Young-hee belki biraz çekinirdin bu imkansız aşktan. Üç yıl geçti ama o senden geçmek bilmedi. Bak şimdi bu satırları okurken bu kadar çaresiz hissetmezdin belki de. Kendime kızmaktan alıkoyamıyorum kendimi. Sonunda gerçekleşmesini beklediğim hayalimin yıllar sonra yolculuğunu başlatmadan bu satırlara denk düşmek biraz acı verdi... hayır hayır biraz değildi, resmen iliklerime kadar hissettim. Geçmişe çizik atıp karalamamıştım, tertemiz sayfa açmıştım, takılı kalmamıştım... Ama o... o tertemiz sayfamda leke bırakmış, ben yine fark etmeden kendimi kandırmıştım. Son üç yılım onu unutmak için kendi içimde verdiğim savaş ve yenilgi ile onu sevmeye devam ederek geçti, sanırım hala da öyle devam ediyor. Hayallerime başlayacağım bu yolda her zamanki gibi o da benimle geliyor. İşin garip kısmı hiç bir zaman bir yük gibi hissetmedim. İçimdeki yükten daha fazlasıydı belki de. Acı vardı evet... ama gülüşü hissettirmeyen bir ilaç gibiydi. Ben de acıyı derinlerime, mutluluğu gülüşüne sakladım. Görünen her zaman kazanır, gülüşüne her zaman mağlup oldum. Yenilgiyi sevmeyen ben onunla birlikte öğrendiğim çoğu hisse bir yenisini eklemiş, çaresizlik ve yenilgiyi saçma bir şekilde en güzel hali ile öğrenip sevmeye başlamıştım. Bak şimdi yine geldi gülüşü gözümün önüne. Ne de güzel, içi ısıtan türden o öyle. Derin düşünceler oluşturacak sonrasında içinde kaybolunacak türden. Anlatmaya kalksam kelimelerin kifayetsiz kalacağı türden belki de...
Lee Young-nam, hayatımın en zor zamanında ansızın girmişti hayatıma, davetsiz bir misafir gibi...Sınav stresi, aile içi sorunlar... yalanlarına, gerçeklerini duymaktan daha çok inanmak isteyeceğim bir serüvenden geçerken, ben o fotoğraf karesi ile karşılaştım. Beni bu kadar çok etkileyen neydi bilmiyorumun cevabı o günden bugüne her geçen gün değişti, yeni anlamlar kazandı hayat buldu içimde. İmkansızdı, zordu, acımasızdı ama her şeye rağmen Young-nam yıllardır varlığından şüphe ettiğim aşkın en masum haliydi. Bir kitap karakterine aşık olmaktan farksızdı belki de...
Üç yıl boyunca acısının tatlısından fazla olduğu günler geçirsem de yaşadığım her duygu beni ben yaptı ve ben "Bugünkü kız" hayatıma güçlü ve emin adımlarla devam ediyorum. Hiç bir zorluğun altında ezilmekten korkmadan verdiğim kararlarla beraber yeni bir başlangıç yapıyorum. Bu serüven beni ne kadar yıpratsa da inadıma vazgeçmemeyi de ekliyorum. Young-nam'la beraber olamadığım her güne bir yenisini ekleyerek, onsuz bir hayat kuruyorum. Ben onunla birlikte onsuzluğa alıştım. Onsuz sevdim, gördüm, dokundum, hissettim...nefes almaya devam ettim. Şimdi ise onsuz devam eden hayatımın yeni hikayesini yine onsuz başlayarak yazıyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülüşünde Saklı
Teen FictionMavi gül gibiydi sana olan sevgim. Sen benim hem özgürlüğümdün, hem sonsuzluğum hem de bitmek bilmeyen özlemim...İmkansıza olan tanımımdın.