açık seçik aşk bandosu.

1.6K 97 47
                                    

İçinde yaşadığı kadardı insan. Kendini sonsuz bir devinim içinde hissetse de bazen, arpa boyuydu yolu. Onca düşünce ve duygu silsilesinin içinde kaybolacak kadar azdı herkes, noksandı her mânâda biraz biraz; ömür dediğiyse birkaç parça bir şeydi sadece.

İşte tam da şu anda, sarı ışığın kısmi loşluğuyla aydınlattığı kulis odasında, Jisung bunu düşünüyordu. Üzerinde hissettiği ağırlık her geçen gün artarken kafasındaki bu düşünceler de kurcalanmak adına sıraya giriyorlardı.

Sıkıntılı iç çekişlerinin bir tanesiyle kulis odasında, karşısındaki taburede oturduğu makyaj masasının üzerinde duran siyah göz kalemini kavradı. Aynada şimdilik pak duran yüzünü inceledi biraz, sonrasında yüzünü aynaya yaklaştırarak sakin hareketlerle gözlerinin içini karartmaya başladı.

Odada tek başınaydı fakat bunun uzun sürmeyeceğini biliyordu. Birazdan Minho gelecek ve yine tartışacaklardı, Jisung yine geçiştirecek, yine pişmanlığıyla ve çaresizliğiyle kalacaktı.

Yanılmamıştı.

Sağ gözünü halledip de sol gözüyle uğraşmaya başladığı sırada arkasında kalan kapı belli belirsiz gıcırtısıyla açıldı. Minho içeri sakince girdikten sonra kapıyı arkasından kapatıp sırtını yasladı. Aynadan ne yaptığı görünen mavi saçlı çocuğu seyrediyordu. Hırçın oğlanım, diye geçirdi içinden, yine itecek beni. Burukça tebessüm ettikten sonra yaslandığı kapıdan usulca ayrıldı ve "Jisung," diye seslendi.

Üzerindeki gözleri fark eden ve kendisine seslenildiğini duyan genç ise yalnızca "Hm?" nidasıyla işine devam etti sanki elleri titremiyormuşcasına.

"Konuşalım mı?"

"İşim var Minho, ne konuşacağız?"

"Ne konuşalım, sen söyle."

Jisung, diğerinin lafıyla birlikte işini bitirdiği kalemi yerine bırakmış ve kafasını çevirmeye gerek duymayarak aynadan arkasında duran bedene bakmıştı.

"Herhangi bir şey yok Minho, başlamayalım yine." diye huzursuz bir tonda konuşup oturduğu tabureden kalkmıştı.

Arkasındaki beden ise aylardır aralarında bulunan limoniliği bitirmek istiyordu, fakat Jisung her seferinde mümkün mertebe kaçınıyor; tüm konuşma girişimlerini geçiştirmek için elinden geleni yapıyordu. Bu da Minho'yu azar azar tüketiyordu.

"Lütfen," diye mırıldandı Minho, mavi saçlı umursamaz gözüken tavrıyla kapıya yönelirken.

Jisung, bu yalvarışla birlikte ise duraksamış ve her daim hücumda bekleyen gözyaşlarını yutuvermişti yine olanca çabasıyla. Tamamiyle başarana kadar da dönmedi arkasına yeniden, öylece bekledi ötekinin konuşmasını; eli kapı kolundaydı.

"Neyin olduğunu anlatmıyorsun. Aylardır didiniyorum Jisung, bu kadarcık değerim bile yok mu?"

Minho bıkkınlıkla titreyen sesini zar zor çıkartırken Jisung elinin altındaki metali daha da sıkmaya başlamıştı. Alt dudağını sıkıca ısırıp aklınca kendini bastırmaya çalışırken omzundan tutulup çevrilmişti hızlıca.

"Kaçma artık." dedi Minho, sesi öylesine yumuşak ve kısık çıkıyordu ki Jisung bu duruma sebep olduğu için küçülüp sinmek istedi oracığa ya da ne var ne yoksa dökmek.

Fakat henüz hazır değildi. Karşısındaki adamın duyacağı gölgeli itiraflar muhtemelen onu tatmin etmeyecekti. Uydurma gelirdi belki, önemsiz, bayağı. Bunu göze alamıyordu, lakin aklının kuytularında iyiden iyiye onu kurcaladığını hissediyordu. Tıpkı içindeki öteki şeyler gibi.

açık seçik aşk bandosu | minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin