"Aydınlıkta, karanlığı görebilsin"12.06.2005
Haziran tüm sıcaklığı ve tüm neşesiyle aydınlatıyordu şehri. Ordan oraya koşuşturan insanlar, hayatlarından çok zevk alıyor gibiydiler. Hava'da uçuşan kahkaha sesleri kulaklarımda çınlıyordu. Ben ise bu neşeyi tablolarıma yansıtmak için atölyeme doğru ilerliyordum. Onlar'da olan mutluluğun yarısı ben'de yoktu bile. Sadece bir aracıydım. Mutluluğu, neşeyi alıp, görüp çizimlere veriyordum. Hiç mutlu oldum mu? Oldum sanırım. Ama ne zaman oldum inanın bilmiyorum. Mutluluk neydi peki? Gülümsek mi? Ümidiniz yokken bir an da karşınıza çıkan o küçük kelebek mi? Aşık olduğunuz insanın size aşık olması mı? Yoksa mutluluk var olan bir şey miydi? Gözle görüle bilen, elle tutulabilen? Veya sadece bir his miydi mutluluk? Karanlıkta beliren o küçük ışık mı? Sahi neydi mutluluk? Açıklaması çok zor olan o kelime. Şimdi kendinize sorun ben en son ne zaman -gerçekten- mutlu oldum diye.
Bu düşünceler ile ilerlerken kendimi atölyemin kapısında buldum. Çantamdan anahtarlarımı çıkarıp, kapıyı açtım. Dünden kalma boyalar yerlerdeydi. Burayı temizlemek vardı bir de. Yerde ki fazlalıkları bir tarafa bırakıp, yer de ki boş tabloyu şövale'ye koydum. Bu gün ki çizeceğim şey belliydi. El ele tutuşan çiftler, uçan balonlar, balık tutan amcalar, pamuk şeker yiyen çocuklar. Keyifli, keyifli dedikodu yapan yakın arkadaşlar. Kısacası mutlu insan topluluğu. Fırçayı değdirdiğim an kapı açıldı. Gözlükleri olan, elin de siyaj bastonu olan, dağılmış kumral saçlarıyla gülümseyen bir adam girdi içeriye. Gözlerimi o tarafa diktim. Ne yaptığına anlam vermek zordu. Bir sağa, bir sola, bir arkaya, bir öne bakıp duruyordu. Yavaştan yerimden kalktım.
"Buyrun?" Dedim soran gözlerle. Yüzünde ki gülümseme daha da büyümüştü. "Merhaba. Ben Baran. Nerede olduğunuzu göremiyorum. Neden olduğunu anlamışsınızdır." Yüzünde ki o büyük gülümseme yerini üzgün bir ifadeye bırakmıştı. Adamı biraz daha inceledikten sonra görme engelli olduğunu anlamıştım. Biraz geç anladım, biliyorum. "Tam karşınızdayım Baran Bey. Yardıma mı ihtiyacınız var?" Evet der gibi kafasını salladı. Elimle, elini tuttum. Önce bir irkildi ama sonradan kendisini bana bıraktı. "Sizi rahat bir yere oturtayım. Ayakta kalmayın." Hemen sağ tarafımızda olan siyah, deri kaplı koltuğa oturtturdum. Bende tam soluna oturdum.
"Tam solunuzda oturuyorum." Bir süre sustuktan sonra dudaklarını araladı.
"Sizi bir arkadaşımdan duydum. Mutluluk verici, anlamlı çizimler yaptığınızı söyledi. Ne kadar göremesemde arkadaşımın sesinde ki o heyecanı hissetmemek mümkün değildi. Sizden ona bir tablo yapmanızı istiyorum. Gökyüzü olsun, masmavi gökyüzü. Ama gökyüzünde güneş ve bulutlar yerine ay ve yıldızlar olsun." Biraz durup, yutkunduktan sonra söze tekrardan girdi. "Aydınlıkta, karanlığı görebilsin."
Aydınlıkta karanlığı görmek..
Kendisi'nin her gün yaşadığı olayı, arkadaşına'da göstermek ister gibiydi. Aslında onu anlamak o kadar da zor değildi. Gözlerini göremesem bile, kalbini görebiliyordum.
"En kısa sürede, çizmeye başlayacağım." İlk geldiğinde ki gülümseme tekrardan yüzündeydi.
"Bu benim adresim." Cebinden çıkardığı kartı bana uzattı. Elinde ki kartı alıp, sepha'nın üzerine koydum. Bir süre sessiz kaldık. Ben boşluğu, o karanlığı izliyordu. Ayağa kalkmasıyla sessizlik bozuldu. "Ben gideyim." Dedi kalın, hoş sesiyle. Onunla beraber ben de ayağı kalktım. Koluna girip, kapı'nın önünde duran arabaya kadar yardım ettim.
"Teşekkürler, görüşmek üzere." Gülümseyip, kapıyı yavaşça kapattım. Gülümsediğimi göremiyor olsa da, hissettiğini anlıyordum. Bahsettiğim mutluluk tam da buydu bence. Bir insan'ın sizi görmeden, hissetmesi.
Selaaaam! Bu benim Wattpad üzerinde ki ilk kurgum. İlk bölümü biraz kısa tutmak istedim. Çünkü gelecek bölümler de biraz daha neler olacağını kafanızda kurun istedim. Hatalarım varsa maruz görün. Umarım beğenirsiniz, sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laye: Karanlık
Teen FictionMutluluk neydi peki? Gülümsek mi? Ümidiniz yokken bir an da karşınıza çıkan o küçük kelebek mi? Aşık olduğunuz insan'ın size aşık olması mı? Yoksa mutluluk var olan bir şey miydi? Gözle görüle bilen, elle tutulabilen? Veya sadece bir his miydi mutlu...