rutubet kokulu bir hayat

19 0 0
                                    

bir şeyler oluyor, etrafımdaki dünya sürekli değişiyor. insanlar değişiyor, birileri gidip geliyor, konuşmak zor geliyor bazen ama bilerek zorluyorum kendimi. aşmam lazımmış bu çekingenliğimi, jongin öyle söylüyor. bazen kekeliyorum, bazen cevap bile veremiyorum tıkanıyorum. bazen de takır takır konuşuyorum karşımdakilerle. ama bununla mücadele etmeye çalışıyorum. babamın tahammül edemediği, annemin acınası oğlu, abimin paraziti, jongin'in çekingen arkadaşı, idare eder işimin idare eder çalışanıyım. belki de idare ederin biraz altındayım. nihayetinde benimle ilişiği olan her insan için bir yükten başka bir şey değilim. öyle ya da böyle hayatımda olan herkes bir noktada bana acıyor, bunun farkındayım. bu farkındalık içimdeki sıçanı bile dost ediyor bana, onu da anlıyorum. o da benim gibi sevgiden başka bir şey istemiyor. ilgi göremeyince de yakıp yıkıyor ne pahasına olursa olsun. iyi diyorum iyi, en azından benim gibi kabullenmiyor başına gelenleri.

yaz tatili boyunca gündüz vardiyasında pek yoğun olmayan saatlerde çalıştığımdan akşam vardiyası çok yoğun ve acayip geliyor. akşam vardiyasına geçeli iki gün oldu ve elim ayağım sürekli birbirine dolanıyor. çalışma arkadaşım olmasa yetişebileceğim bir iş kesinlikle değil. ama memnunum, bir şekilde memnun olmalıyım. müşterilerin giriş çıkışlarını ayarlıyor, sistemdeki bilgileri karşılaştırarak onları çalışma arkadaşıma yönlendiriyorum. ayrıca fiş kesiyorum ve masayı da hep düzenli tutuyorum. boş vakitlerimde derslerime çalışıyor, ara sıra da telefondan bir şeyler izliyorum. zaten bu küf kokulu otelin resepsiyonunda oturmaktan başka bir işim yokken yapacak çok bir şey de olmuyor.

otel çok eski, neredeyse bir asır kadar. kirişleri her an ortadan ikiye ayrılacakmış gibi hissettiriyor, yerler balık sırtı parke döşemeli, duvarlarda garip bir renk var küflenmiş limon rengi gibi. ortamda hava sirkülasyonu neredeyse yok denecek kadar az, bu yüzden girişteki pencereli tahta kapılar gece gündüz açık duruyor. buna rağmen küf ve rutubet kokusu geçmiyor. resepsiyonda oturmak zorunda olduğumdan açık kapıdan esen yel yüzünden mutlaka bir yerlerim tutuluyor. kendime çeşit çeşit bitkilerden yapılma kremler alıyorum sürekli, kulunçlarıma iyi geliyor. bazenleri, ulaşamayacağım yerlerim tutulduğunda jongin'e kremletiyorum kendimi. o kadar iyi geliyor ki benden başka birinin benimle ilgilenmesi. mayışıyorum hemen, çoğu zaman kremleme seansının henüz daha başındayken uyukluyorum.

otel sahibi birazdan fazla cimri, para harcamak istemiyor. personel tuvaletine girince üst kat tuvaletinden su damlıyor mesela, üzerime su damlamasın diye her seferinde köşe kapmaca oynuyorum s borusuyla. kaç defa söyledim ama yaptırmaya niyeti yok, müşterilere zararı yok ya varsın damlasın. şıp şıp. geçen yaz, duvarların kiri belli olmasın diye bu küflü limon rengini bulmuş. bize boyatacak oldu, yanaşmadık. tut bir boyacı getir dedik, ilginçtir dinledi bizi. boya yapmaktan kurtulduk diye sevindik fakat dedim ya sirkülasyon yok, içerideki hava çabuk çıkmıyor dışarıya. sayesinde ağustos sıcağında bir hafta leş gibi boya kokusu çektik.

iğrenç bir herif. belli dönemlerde üst kattaki odalardan birini kendi özel işleri için ayırtıyor. kimseye kiralayamıyoruz odayı. gecenin bir yarısı, sabahın körü yanında birileriyle girip çıkıyor. temizlikçi bir adam var bir de, odalar boşaldıkça haber veriyoruz gidip temizliyor. adamın adını bilmem, bilsem de hatırlamam zaten muhatap olduğu kişi ben değilim yanımdaki çalışma arkadaşım. temizlikçi adam çok tuhaf biri, konuşasım hiç gelmiyor. görünce kaşınmaya başlıyorum harıl harıl. saçı yıllardır yıkamıyor gibi vıcık vıcık yağ içinde. ben iki günde bir mutlaka yıkanırım mesela, iki günü geçersem kaşınmaya başlarım. üzerine mavi bir tulum giyiyor devamlı, ama kirden mi mavileşmiş yoksa sahiden mi mavi emin değilim. elinde hep sigarayla gezer, personel tuvaleti buram buram sigara kokar girilmez bile bazı günler. oteli evi bellemiş. bodrum kattaki kazan dairesinin yanında bir oda var orada kalıyor. otelde çalıştığının farkında da değil bence. o kadar vurdum duymaz ki müşterilerin yanında bin türlü saygısızlık ettiğinden temizlemesi gereken oda olmadığı sürece üst kata çıkmıyor. patrondan azar yemiş. çalışma arkadaşımın dediğine göre temizlik bile yapmıyormuş, odalara girip camları açıp yatağı düzenleyip çıkıyormuş. bedavadan üç kuruş para.

emotional oranges | sexingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin