güzelsin

6.6K 624 939
                                    

“içki tankerine mi düştün bu ne koku amına koyayım?”

felix, ayakta bile tutamadığım bedenimi, kolumun birini omzuna sararak dik tutmaya çalışıyordu. gözlerim hafif hafif kapanırken başımı başına yaslayıp vücudumun tüm gücünü ona yükledim. bana nazaran güçsüz olan bedeni, benim yaslanmam ile hafifçe sendeleyerek kapıya doğru düşmeye başladı. hemen belimden tutup beni de kendini de dik tutmaya çalıştı.

“changbin hyung salma kendini düşeceğiz şimdi.”

kulaklarıma boğuk boğuk gelen kalın sesi, belimi kavramaya çalışan minik eli beni gülümsetirken, bir elimi belindeki eline koyup dudaklarımı büzerek yanağına doğru uzatmaya başladım. büzdüğüm dudaklarıma karşılık yüzünü buruşturarak başını benden uzak tutmaya çalıştı.

“ne vardı bu kadar sapıtacak? senin yüzünden uykumdan da oldum.”

kendi kendine şikayetlenmesine aldırmayıp beni sürüklediği odaya doğru yürümeye başladım. hemen koşar adımlarla yanıma gelip koluma girdi.

“neden bu kadar içtin?”

ailesini uyandırmak istemediği için sessizce fısıldıyordu. yüzüne bakmadan yürümeye devam ettiğimde inatçı bir tavırla kolumu çekiştirmeye başladı.

“hyuuuung, söylesene hadi.”

gözlerimi kapatıp durduktan sonra olduğum yerde felix'e doğru döndüm. içkinin verdiği sıcaklık yüzünden yanaklarımın cayır cayır yandığını hissediyordum. gözlerim benden bağımsız kapanıyor, bedenim benden bağımsız hareket ediyordu. dudaklarımı hafifçe büzdükten sonra başımı iki yana salladım.

“ailemle kavga ettim. kendimi iyi hissetmediğim için de içtim işte.”

felix'i görmüyordum, ne tepki verdiğini veya tepki verip vermediğini bile bilmiyordum. birkaç saniye sonra boynuma dolanan kolları hissettim. felix, kollarını boynuma dolamış, yüzünü boynuma gömmüştü. ben de sarılmasına karşılık ellerimi beline sarıp sıkıca kendime bastırdım.

“sıkma canını hyung. her şeyin yoluna gireceğine eminim, ailen seni anlayacaktır.”

felix'in boynumu saran elleri, yüzünü boynuma gömmesiyle açıkta kalan boynundan gelen kokusu beni iyice mayıştırırken, beyaz tenine minik bir öpücük kondurdum istemsizce. birkaç saniye daha öylece durdu. kolları hâlâ bana sarılıyken yüzünü boynumdan kaldırıp gözlerime baktı.

“uyuyalım mı artık?”

yalnızca sokak lambasının aydınlattığı yerde, kızaran yanaklarının üstündeki minik çillerini bile görebiliyordum. kendi gibi minicik olan burnunun her noktasına özenle yerleştirilmiş gibi görünen çillerini, alt kirpiklerinin gözlerinin altında oluşturduğu gölgeyi ve dolgun dudaklarının hafifçe kıvrılmasını izledim. bakışlarımın hedefi olduğunun farkındaymış gibi kaşlarını çattı hafifçe.

“iyi misin?”

başım dönüp gözlerim kararmaya başladı. olduğum yerde geriye doğru hafifçe sendelediğimde felix hemen iki eliyle belimi kavrayarak tuttu beni.

“yatağa götür beni.”

sessizce mırıldanmama karşılık başını sallayarak onayladı. birkaç saniye sonra minho'nun olduğunu düşündüğüm odaya geldik. başım döndüğü ve gözlerim durmadan kapandığı için nerede olduğumuzu kestiremiyordum. kalçam yumuşak yatakla buluştuğunda hemen bedenimi serbest bırakıp yana doğru düştüm.

“üstünü değiştirelim mi hyung?”

felix'in kulağıma uğultulu bir şekilde ulaşan sesine karşılık başımı iki yana sallayıp bir elimi havaya uzattım.

collusion of love, changlix (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin