Gizem, arkadaşlarının oturduğu masaya doğru yürürken ikisinin gülen yüzlerine baktı. Üç haftadır görüşememişlerdi. İkisini de özlediğini fark edip adımlarını hızlandırdı. Masaya ulaştığında kemanının kutusunu dikkatlice koydu. Kot montunu da çıkartıp sandalyenin arkasına astıktan sonra kızlara tek tek sarılıp öptü?
"Nasılsın kayıp-kaçak?"
"İyiyim, sizi sormalı? Melike, hallettiniz mi büro işini?"
"Evet, Yonca'nın emlakçının söylediği yeri tuttuk. Ismarlasak bu kadar iyisini bulamazdık. Sen ne yaptın? Provadan mı? Öküzden ses var mı?" Merak ettiği her konuyu sormuştu.
"Evet, provadan. Aman, çıkmasın sesi. Çok kızgınım ona." Bir ay kadar önce yaşadıklarını kızlara bile anlatmamıştı. Biraz utanç, biraz da kızgınlık vardı bu sessizliğinde.
"Anlat artık." Yonca da merakla bekliyordu.
"Anlatırım. Şimdi önce yiyecek bir şeyler isteyeyim." Belki bugün anlatacak kadar rahatlardı. Çok iyi geçen prova sonrası arkadaşları ile konuşmak iyi gelecekti. Turneden sonra üç gün tatil yapmıştı tüm ekip. Kendisi de İstanbul'a dönmemiş, yanına gelen anne babası ile kısa bir termal tatili yapmıştı.
Yılın büyük konserine sadece iki gün kalmıştı. Defalarca kez konser verseler de her yeni gösteri öncesi aynı heyecanı ve korkuyu yaşıyordu. Yıllar sonra da böyle olacağını söylüyordu tecrübeli müzisyen arkadaşları. O da artık tecrübeli sayılırdı. İki yılı tamamlamıştı aynı orkestrada. Senfoni orkestrasına seçildiğinden beri hayatının işini yaptığından emindi.
Siparişleri her zaman onlara servis yapan garson tarafından getirilince kısa bir muhabbet de döndü aralarında. Uzun yıllar aynı yere gelince oluşan o tanışmışlık hissi ile hatır sorduktan sonra kendi konuşmalarına döndüler.
"Önce siz anlatın, neler yaptınız?"
"Ben ve yalanım mutlu mesut yaşıyoruz. Arada kendimi kötü hissediyorum ama gerçekten evimi sevdim." Yonca konuyu uzatmadan susmuştu. Zaten herkesin bildiği şeyleri tekrar konuşmanın anlamı yoktu. Melike ise yeni iş yerinden bahsetmek yerine son aldığı dava hakkında bir şeyler anlattı. Komik olaylar ile trajedinin iç içe geçtiği hayattan bir kesitti son davası. Çok detaya giremeyeceği için o da kısa kesmişti. Sıra yine kendisine dönünce Gizem artık kaçamayacağına karar verdi.
"Sizi dinlemediğim için beni affedin diye söze başlamalıyım. Çünkü ikiniz de onu hiç sevmemiştiniz. Yüzünüzden bile belli oluyordu kiiiiii siz normalde iyi saklarsınız duygularınızı."
"Haklısın, sevmedik. Ukala, kendini beğenmiş ve biraz kabaydı."
"Çok haklısın Yonca. Tek hatan kaba kısmını hafif geçiştirmen."
"Ne yaptı? Sana vurdu mu?" Melike, mesleki duyarlılığı ile hemen en kötüyü düşünmüştü. Etrafında yüzlerce böyle dava dönüyordu.
"O kadar ileri gitmedi. Gider miydi bilmiyorum ama onda o potansiyel varmış. Bunu anladım."
"Nasıl, ne yaptı sana?"
"Çok kısa anlatacağım, çünkü halen sinirlerimi bozuyor yaşananlar. Sevgililer gününde yemeğe çıktık."
"Sen ve sevgililer günü mü?" Üçü de böyle günlere sıcak bakmazdı.
"Ah sorma, hadi huyumu bilmiyor dedim kabul ettim. Keşke etmeseydim diyeceğim çünkü artık sevgililer gününden nefret ediyorum. Önce ayakkabımın topuklarının çok yüksek olduğunu söyledi. Oysa hem ilk giyişim değildi hem de benden epey uzundu biliyorsunuz. Kompleks yapacak bir şey yoktu. Meğer çok seksi oluyormuş yüksek topuk." O sırada üçü de kendi ayakkabılarına baktılar. Üçünün de yüksek topuklu ayakkabı sevmesi, alışveriş yaparken çok keyif aldıkları bir şeydi. Birbirlerine ayakkabı önerir, hatta hediye ederlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notaların İçinde Aşk-Tek Bölüm
Short StoryBiraz da müzik...Aşkın içinde müzik hep vardır. Ya müziğin içinde aşk? Olmazsa olmaz!