"Herkes eşit derecede şanslı değil," diye geçirdim içimden, gözlerim avlunun uç köşesindeki banka oturup ağaçların tepesindeki kuşları izleyen çocuğa takılıydı. Hakkında çok şey bilmiyordum aslında, okulda dönen dedikoduları saymazsak. Babası o çok küçükken, gecenin bir vakti barlarla dolu bir sokakta seksin doruklarını yaşadığını düşünürken kadın tarafından bıçaklanarak öldürülmüş; annesi ise o vakitten itibaren çocuğunu mutlu edebilmek için "olur olmadık" işlere girişmişti. Bunları karşı sınıfın meşhur zorbasından öğrenmiştim, hatta gizlice dinlemiştim. Sanırım onunla konuşmak için yeterince "prestijli" olmadığımdan. Son sınıflar çok acımasızdı, hala o çocuk koridordan geçerken "Gece anneni mini elbisesiyle sallana sallana yürürken gördüm," tarzı iğrenç esprilerle insanın gününü sikiyorlardı. Kendimin de son sınıf olması bunu eleştirmeme engel değildi, lise boktan bir ortamdı ve şımarık piçlerin ergenliklerini dışa yansıtarak yaşamak "zorunda" hissetmeleri yüzünden muhtemelen Koreli liselilerin yarısı benim gibi düşünüyordu. Diğer yarısı zaten bahsettiğim şımarık piçler oluyor.
Adını bilmediğim "sürekli ezilen çocuk" beni derin meselelere itiyordu ve saflığım muhtemelen bir gün başımı bu şımarık piçlerle belaya sokacaktı. Yine de okul gazetesinin anonim yazarı olmak bunları gerektiriyordu, bir şeyleri düşünmek, açığa çıkarmak falan. Cümlenin devamını getirmeye çalıştıkça gözümde saçmalaşsa ve anlamsızlaşsa da bazı şeyler için çabalıyor oluşumu seviyordum. Belki ilerde ele gelen bir mesleğim olurdu, sanırım yürümeye devam etmeliyim.
Düşüncelerimden sıyrıldığımda ortada çocuk da yoktu, ağaçtaki kuşlar da. Dert etmedim, ne de olsa burası küçük bir okuldu ve mutlaka görürdüm onu. Sınıfa döndüğümde içerisi öğle arası yüzünden bomboştu, bir tek iki sırayı birleştirip üstüne uzanmış Sehun vardı. Bıkkın bir ebeveyn gibi, babanı taklit etmiştim, nefes vererek Sehun'u dürtükledim. "Matematikçinin dersini uyuyarak geçirmek yetmedi mi? Bugünlük bu kadar risk seni doyurur sanmıştım." Kollarını başının önünde birleştirerek mırıldandı; aptal, gerçekten de uyuyordu. Sonra hafif kısık bir ses duydum. "Doymak mı? Kahvaltıyla duruyorum be, kurt gibi açım." Uyurken beni götüyle dinlemesi tabii ki de normaldi. Yine de tek arkadaşımın da arkadaş gibi değil de çocuğum gibi olması hayata dair bütün şevklerimi kırıyordu. Bu düşünce ona ister istemez triplenmeme sebep oldu. "Ben temizlik odasındayım; sen de açsan bok ye, olur mu?" Bok ye demem üzerine gözlerini yarı açmaya tenezzül etmiş Sehun'u arkamda bırakarak çok da sessiz sayılmayacak bir şekilde kapıyı kapattım. Ne de olsa yakında sınıfın embesilleri gelir ve Sehun'un uyku sefasını çok tatsız bir şekilde bitirirlerdi, bundan önce onu kaldırıyor olmam daha çok ne kadar iyi bir arkadaş olduğumu gösterirdi. Adımlarım temizlik odasını bulduğunda prensibim gereği "görevli harici giremez" yazısına güzel bir bakış attım. Burası yıllardır belli bir amaca hizmet etmeyen bir odaydı ve temizlikçi ablayla çok yakın olduğum için gazeteye yazı hazırlarken kullanabileceğim bir oda olmasına izin vermişti. Hala anonim olmayı tercih ettiğim için yayın odası bana göre değildi, gazeteyi düzenleyen de Sehun olduğu için kimseyle muhatap olmak zorunda kalmıyordum. Ancak zamanla burası kaçış noktam haline gelmişti. Sınav, dersler, zorbalar ve diğer bütün stres kaynaklarım her daim bu odanın dışındaydı. Çünkü burası benim için güvenli bir bölgeydi, onların kapıyı tekmeleseler de giremeyecekleri bir bölge.
Düşüncelerime dalmış ve ayaklarımı masaya uzatıp sandalyeyle bir ileri bir geri giderken, sandalye bir şeye çarpıp devrildi. "Siktir!" Bacağım resmen ters dönmüştü, acıyla inleyip ayağa kalkmaya çalıştım. Daha iyi olduğumu hissettiğim zaman kalkıp sinirle sandalyeyi odanın öteki köşesine sürükledim. O zaman gördüm, sandalyenin çarptığı şeyi. Benim çektiğim fotoğraflarla dolu koliydi bu. "Bu şey burada değildi!" Bu odaya giren iki kişi vardı ve bunu buraya koyan kesinlikle ben değildim, Sehun'un benden çekeceği vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Darkest White
FanficŞimdi çıkmaza girmiştim işte. Sevdiğim kişi sandığım kişi miydi, bunca zamandır peşini kovaladığım kişi neyin nesiydi?