"
Zümrüt yeşili gözlerini, dağınık hilaldan çıkan ışık süzmelerinden seçebiliyordum.Belki sen bilmiyordun ama benim kendimi bir araya getirebildiğim tek yer senin gözlerindi.
Ayrıca en büyü zaafım.
Oturduğun yerden destek aldığın elini kaldırıp yüzümdeki şaç tellerini kulağımın kenarına sıkıştırıyorusun.
Galiba bana nasıl etki bıraktığın hakkında bir fikrin yok.
Utancımdan kafamı göğsüne gömüyorum ki yüzümün kızarıklığını senden saklayabileyim.
Bu yaptığımı fırsat bilirmişcesine belimden yakalıyorsun beni, kendine çekiyorsun.
En son hatırladığım şey kulağıma doğru eğilip fısıldadığın birkaç kelimeden başka bir şey değil.
'Üzgünüm Uraraka' "
04.34
Normalde belirli şahsiyet hakkında okul başladığından beri rüya görmek benim için normalleşmis olsa bile son zamanlarda biraz daha fazla oluyordu bu.
Rüyanının etkisinden hala çıkamamışken odamı süzmeye başladım. Panjurun yarı kapalı olmasına karşın dolunayın ışığı odamı aydınlatmayı şağlıyordu hala.
Birazcık sarsıntılı da olsa yatağımdan kalkıp ağır adımlarla pencereye adımladım.
O yine oradaydı.
Her zamanki programını aksatmamak için herkesten erken kalıyordu.Deku-kun cidden mükemel birisydi.
Pencereden ayrılmadan önce gözlerim yine kolunun arkasındaki işareti buldu.
mochi'ydi.
"Hadi ama Uraraka nazlanma artık. Ruh eşleri olduğunuz çok belli. Kolunun arkasındaki işareti görmedin mi hi-"
Zihnimde Mina'nın daha önceden söylediği cümleler dans ederken çalışma masama vardım.
Sandalyeyi çekip oturduğum da anlık içime doluşan kederi hissettim.
"Bende Deku-kun'a yetişmeliyim."
Düşünmemle beraber matematik kitabının kitabını açtım.
.
.
.Mart ayının ortalarındaydık. Ağır soğuk geçirdiğimiz kışın etkileri hala azar azar devam ediyordu.
Yine de sokak aralarında açan Sakura ağaçları için bir engel değil gibiydi bu.
Yurdun camından izlediğim bahar tablosu içimi huzur ile doldurmuştu.
Sabahın hala erken saatleri sayılmasına rağmen yurdun ortak alannında normalden fazla kişi vardı.
Deku sabah koşusundan sonra yeni duş almış olsa gerek çünkü aramızda mesafe olmasına rağmen şampunanın ferah kokusu bana kadar ulaşmıştı.
Mısır gevreğinden birer kaşık aldıkça yanında ki İida ve todoroki'nin sohbetine dahil olmaya çalışıyordu.
"Dünkü alıştırmadan bu yana ağzını bıçak açmıyor Todoroki. İyi misin?"
Bardağındaki son damla meyve suyunu bitiren todoroki ona dönüp,
"İyiyim, sadece bir şey düşünüyorum."
Odanının diğer yerlerinde de birkaç kişi gruplar halinde güne hazırlanıyordı.
Bitirdiğim bitki çayının bardağını makinaya kaldırdığım da arkamda aniden beliren Mina'yı gördüm.
"OoooOoooO Uraraka Hanım. Sabah şerifleriniz hayırlı olsun. Bugünkü hamaratlığınızı kime borçluyuz."
Şakamatik seni
"Farklı bir şey yapıyormuşum gibi yapmasak mı Mina-chan."
Beni oyuna getiremeyeceğini anlayınca derin bir nefes verio devam etti.
"Hadi ama sen zeki bir kızsın. Sence de ruh eşim bu odanın herhangi bir yerinde olma ihtimali yok mu? Bak senin için birkaç tahm-"
"Mina!! Daha önce de konuşmuştuk. Sana söyledim, ruh eşim tanıdığım biri olsa bile şu anda derslerime ve antremanlarımı engeemesine izin veremem."
Bu konunun uzamasını istemediğimi anlar biçimde 1-2 dakikalığına sessizleşti.
"Hey, haberin var mıydı?? Bu akşam Yao-momo'nun odasında toplanıyoruz. Momo eğer kendo ile konuşabilirse başka 1-b kızlarıda gelebilecekmiş."
"Anladım, iyi plan."
Mina'nın konuşmaya devam etmesini duymamak için yerden çantamı kaparak ortak alandan çıktım.
Kapıyı araladığımda yüzüme esen bahar meltemi içimi doldu.
Çantamda olan kulaklığımı takıp bir playlist seçtim.
(Geçen sene yazmışım, draftte buldum ama nedense aşırı hoşuma gitti.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘸𝘩𝘦𝘯 ı 𝘧𝘪𝘳𝘴𝘵 𝘧𝘦𝘦𝘭 𝘺𝘰𝘶
Fanfiction. . . 𝙴𝚟𝚎𝚝, 𝚑𝚎𝚛 𝚐𝚎𝚌𝚎, 𝚑𝚎𝚛 𝚊𝚗ı𝚖𝚍𝚊, 𝚑𝚎𝚛 𝚢𝚎𝚛𝚍𝚎 𝚜𝚎𝚗𝚒 𝚊𝚛ı𝚢𝚘𝚛𝚞𝚖 𝚂𝚎𝚗𝚒𝚗 𝚒𝚌̧𝚒𝚗 𝚋𝚞𝚕𝚞𝚝𝚕𝚞 𝚐𝚘̈𝚔𝚢𝚞̈𝚣𝚞̈𝚗𝚎 𝚋𝚊𝚔ı𝚙 𝚂𝚘𝚕𝚞𝚔 𝚢ı𝚕𝚍ı𝚣𝚕𝚊𝚛ı 𝚝𝚊𝚔𝚒𝚙 𝚎𝚍𝚒𝚢𝚘𝚛𝚞𝚖. (𝙳𝚛𝚎𝚊𝚖𝚌𝚊𝚝𝚑𝚎𝚛-W𝚒...