Jeongguk... Jeongguk... Jeongguk...
Lambadaki cinler gerçek olsaydı ve bana bir dilek hakkı verselerdi kesinlikle seni sevmeyi bırakabilmeyi dilerdim ya da seninle arkadaş olmadan önce seni sevdiğimi söyleyebilmeyi...
Olayı dramatize etmek istemiyorum ben asıl sana hamam böceklerinden bahsetmek istiyorum. Bir gün bizim fakültenin çimlerinde otururken chaeryoung hamam böceklerinin 250 milyon yıldır hiç değişmediklerini söylemişti, bir biyolog olarak tabii ki hamam böceklerinin evrimsel tarihini gayet iyi biliyorum ama bu bilginin doğruluğuna tutunmak istiyorum. Düşünsene dünyanın başından neler gelip geçmiş ama onlar hala ilk günkü gibi yaşıyorlar. Atom bombası atıldığı halde ölmeyip, 'bize fark etmez' diye yaşamaya devam ediyorlar. İşte ben de sana tıpkı hamam böcekleri gibi başından beri değişmeyen bir sevgi besliyorum. Tarif ederken daha sevimli bir hayvan bulamadığım için özür dilerim ama bu sevgi beni insanların eklembacaklıları örselediği gibi itip kakıyor Jeongguk.
İnsanın sabah uyanınca kafasını yerli yerinde bulması ne büyük lütufmuş diye işi klişeleştirmek istemiyorum ama seni gördüğümden beri kafamı toparlayamıyorum Jeongguk. Son bir ayda, senin venüs gerilip merkür takla atarken michelle'le flörtleştiğin zaman diliminden bahsediyorum, çok düşündüm. Öyle ki kafam trene döndü, gideceği yoldan nereye varacağına kadar her şey belli olmasına rağmen yolculuğun sonunda ben hep başka bir durakta inmeyi hayal ettim.
Issız bir adaya düşersen yanına alacağın üç sey sorusunu artık çakmak, bıçak, Jeongguk diye cevaplıyorum. Sensiz yaşamak mümkün gelmiyor, senin olmadığın ıssız adaları yakmayı düşünecek kadar çok seviyorum seni. Rica ederim beni ateşli suçlara teşvik etmeden önce gör beni Jeongguk.
Bazı atlar çatlayacak kadar çok koşup ağızları köpük içinde kalınca ölmemek için kendi dişleriyle boyunlarındaki damarlardan birini ısırıp kanatır ve kanları aktıkça rahatlarlarmış. Ben de uzun zamandır çatlayacak kadar koşuyorum, kendi boynuma uzanamayınca seni dişliyorum, belki anlarsın diye çünkü ben çok yoruldum Jeongguk. İşte şimdi gerçekten çatlayacak gibi hissediyorum.
Her yerde seni görüyorum, her yerde varsın. Jeongguk, sana inanamıyorum dinlediğim şarkıda bile kokunu duyuyorum. Baksana, çekiç örs üzengi kemiklerim bile sana kırılmış aldığı uyarıyı hep yanlış organa gönderiyorlar.
Şu an oturduğum bar taburesinde Jimin belki de tüm zamanların en iyi gitar riffini çalarken yine seni düşünüyorum, seninle kavga ediyorum. Jeongguk ben galiba deliriyorum.
Kendi kendime delirdiğimi iyice kanıksamışken ve içselleştirmişken Yoongi ile göz göze geliyoruz, beni onaylıyormuş ve sanki kafamın içinden geçenleri görüyormuş gibi bakınca korkmadan edemiyorum. Kısık kedi gözleri bıkkınlıkla sahneye dönerken gözlerimin baktığı her noktada seni görmek istemem onlara da olağandışı gelmiyor artık.
Aslına bakarsan neden bir anda buraya süreklendiğimize de anlam veremiyorum ama Yoongi günün herhangi bir saatinde Jimin'i görmezse ölecek gibi olduğundan bunu boş vermeye karar verdim. Ve yalnızca iki yudum aldığım viskim sanki dünyamı alt üst etmiş gibi davranmaya devam ederken yanımda oturan Momo'nun nazik, tamam hiç de nazik değildi, dirseğini yemeyi de beklemiyordum.
''Taehyung... Cidden mi?''
''NE?''
''Hiç içmediğin viskinle kafayı bulmuş olamazsın, kendine gel!''
''Yeterince cesursan sarhoş olmak için alkole ihtiyaç duymazsın canım.''
''Sen şuna 'yeterince' sarhoş olacak kadar param yok desene...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
why be a wallflower when you can be a venus flytrap? || taekook
Fanfictionkim taehyung, jeon jeongguk'un en yakın arkadaşıydı.... ⋆ ˚。⋆˚ ♡ bro can we kiss??.. i mean it's fine if you don't want to...