Ep 5

9.9K 797 432
                                    

Erken gelme teşekkürü yorumlarını alırım😝

———————

Jimin'in bacakları yakınlıktan dolayı zangır zangır titriyordu. Ayakta dik durmanın zor olacağını fark ettiğinde elleriyle arkasındaki tezgaha tutundu.

Jungkook çok yakındı.

Omegasını arzularla doldurup, Jimin'i sabretmek zorunda bırakacak kadar çok yakındı. Alfanın siyah saçları Jimin'in tenini gıdıklıyor, tüm vücudunun uyuşmasını sağlıyordu.

"Az önce Jaewon'un elini öpmüştün..." Jungkook dudaklarını, Jaewon'un çizdiği yaraların tam üstüne getirdi. "Ben de öpsem, acısı geçer mi?"

Jimin bu kısık ama kalın ses tonuyla aklını yitirecekmiş gibi oldu. Hassas bir teni vardı ve canıda tatlıydı evet. Ama Jaewon'un tırnaklarıyla çizdiği birkaç ufak yara o kadarda acıtmıyordu. Yinede bunu reddetmek istemedi, ardı ardına yutkundu "S-sanırım..." sesinin titrediğini fark ettiğinde biraz duraksadı "Sanırım geçer."

Jungkook'un alfası uzun süre sonra bir omegayla kurduğu yakınlık sebebiyle kuduruyordu. Gözleri kızıl, hırıltıları ve feromonları yoğundu. Jungkook'un üstünde baskınlık kurmaya çalışsada kontrol sahibiydi.

Omegadan onay aldığı anda gözleri bir süre sıyrıklarda değil, mühür bölgesinde gezindi. Pürüzsüz, hiçbir izin olmadığı mühüründen saf omega kokusu yayılıyordu. Jungkook hiçbir kurdun bu mühre dokunmadığına yemin edebilirdi. Hatta emindi, kimse Jimin'le bu derecede yakınlık kurmamıştı. Kendini özel, ilk ve tek hissetti göğsü gururla kabardı.

Yumuşak hafif pembe dudaklarını, oğlunun çizdiği sıyrıklara bastırdı. Jimin'in nabzının nasıl hızlandığını anında hissetti. Dudakları hafifçe kıvrıldı. Bir omegayla, özellikle Jimin gibi bir omegayla bu derece yakınlıkta olmak başını döndürüyordu. Teninin kokusu, yumuşak, pürüzsüzlüğü cezbediciydi. Sürekli bu yakınlıkta olmak, omegayı öpmek istiyordu. Bağımlısı olmuştu.

Jaewon'a özenmeden edemedi. O Jimin'in öpücüklerini sürekli hissediyordu, şanslı bir çocuktu. Dudaklarını bir süre Jimin'in teninden hiç kaldırmadı. Sarı saçlara ulaşmak istediğini fark ettiğinde, dudaklarını bastırarak, sürterek ensesine ilerletti. Burnunun ucunu parlak gür saçlara bastırdı.

Jimin olduğu yere yığılmamak için kendini zor tuttu. Ne zaman durmaları gerektiğini düşünse, alfanın baskın sert kokusu ciğerlerine doluyor aklını uçuruyordu. Tek yaptığı Jungkook'u hissetmekti. Arkasındaki tezgaha tutunan elleri, havalanıp alfanın kazağının ucunu buldu. Minik elleri kumaş parçasını sıkı sıkı kavrayıp alfadan destek aldı.

Büyülü bir andı. Jungkook için de, Jimin için de, arkalarında unuttukları Jaewon için de...

Bu büyülü anı bozan ise zilin çalınması oldu. Jimin elektirik akımına kapılmış gibi alfayı tüm gücüyle itti. Şoktaydı. İkiside bir anda neye uğradıklarını şaşırdı, akıl ve mantığı devredışı bırakan kurtları, güzel anın bozulmasıyla bir kenara çekilmişti.

Suratları kıpkırmızıydı, derin soluklar alıp, gözlerini etrafta gezdirdiler. Bedenleri alev alev yanıyordu. Jimin boğazını temizleyip, eliyle kendine yelpaze yaptı, Jungkook ise yakasını çekiştirip serinlemeye çalıştı.

Kapı çalmaya devam edip, ısrarlı yumruklarda eşlikçisi olunca Jungkook birkaç hızlı adımda mutfaktan çıktı.

"Aptalsın." Dedi Jimin kendi kendine mutfakta yalnız kaldığında. Ellerini yüzüne kapattı, ve olan biten her şeyin rüya olmasını diledi.

"Ne var! Ne! Ne! Ne!" Diye bağırdı Jungkook kapıyı açtığında "Sürekli buradasın zaten, hiçte bir şey yapmıyorsun yiyip, içip, yatıp gidiyorsun! Kendi evin yok mu senin?!"

JİKOOK/THE JEONSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin