Çok kısa bir bölüm oldu fakat idare edin. En kısa zamanda yeni bölüm yayınlayacağız.
Mektubu koltuğun üstüne bırakıp arkadaşı Sevda'ya bir açıklamada bulunmadan düğün salonunu aceleyle terk etti genç kız. Yoldan bir taksi çevirip hemen uzaklaşması hakkında bir şeyler mırıldandıktan sonra gözyaşlarının akmasına izin verdi. Elinin tersi ile akan makyajımı sildikten sonra taksiciye gitmesi için bir otel adresini verdi genç kız. Eve gidip de ailesine açıklamada bulunmak istemiyordu. Annesine düğünün iptal olduğuna dair kısa bir mesaj atıp eve gelmeyeceğini bildirdi. Annesinin merak edeceğini bilse de bir iki gün yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Arda nasıl olur da onunla evlenmek istemezdi anlam veremiyordu. Verdiği tüm o sözler yalan mıydı yani? İç çekip taksinin durması ile ücreti ödeyip taksiden indi genç kız. Yanında fazla para yoktu ama yarın bankadan para çekmeye gidebilirdi. Tabi önce şu gelinliğinden kurtulmalıydı. Herkesin dikkati üstündeydi ve bu durumdan rahatsızdı. Resepsiyondan hızlıca bir oda ayarlayıp anahtarı alarak asansör ile yukarıya çıktı. Odasına girip kendini yatağa attığı gibi hıçkırarak ağlamaya başladı. Bu kadarı fazla geliyordu. Sevdiği, hatta deli gibi sevdiği adamın düğünlerinde onu bırakıp da gitmesi canını değil yakmak, öldürüyordu resmen genç kızı. Varsın düğünde onu tek başına bıraksaydı ama bari yüzüne karşı söyleseydi onu istemediğini. Kuru bir mektupla, yüzüne dahi bakmadan yaptığı için canı bir ayrı acıyordu. En azından yüzüme karşı söyleseydi son kez yüzünü inceler, sıkıca sarılırdım ona, gitmemesini isterdim diye düşündü. Gerekirse ayaklarına dahi kapanırdı gitmemesi için Arda yanında olsa yeterdi onun için. Sinirle ayağa kalkıp üstündeki gelinliği çıkartıp yere fırlatarak üstünde tepinmeye başladı. Kendisi mahvolmuştu zaten, gelinliği de mahvolsa nolurdu ki? Yere oturup hıçkırarak ağlamasına geri döndü. Ya Arda başka biri ile evlenirse? Belki de bir başkası vardır ve onun için onu tek başına bırakmıştı? Ya da artık onu sevmiyordu? Buna dayanamazdı işte. Arda'sız bir hayat düşüncesi bile berbatken birde onu değil başkasını sevmesini kaldıramazdı. Belki fazla sık boğazlık yapmıştır? Oysa ki Ardayı her zaman tetiklemiyordu da. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Her şey geçecekti ve Arda ondan özür dileyecekti. Sonra yine eskisi gibi mutlu olacaklardı.
Arda'nın anlatımından...
Derin bir nefes alıp bizim çocukların yanından ayrılıp gelin odasına ilerledim. Aslında çoktan vakit gelmişti nikah için ama arkadaşları onu lafa tutmuştu. Gelin odasının önüne geldiğinde kalp atışları hızlanmıştı bile. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğinde kimseyi görmeyince kısa bir şok yaşadı genç adam. Aksun neredeydi? Odada gözünü gezdirirken koltuğun üstünde bir zarf ve kağıt olduğunu görünce hızla oraya doğru ilerledi. Nereye kaybolmuştu sevgilisi? Davetlilerin hepsi onları bekliyordu. İlk önce zarfın arkasını ve önünü kontrol etti isim yazmadığını görünce kaşları istemsizce çatılmıştı. Ne işler dönüyordu burada? Kağıdı eline alıp yazan bir kaç satırı okuduğunda ne yapacağına şaşırdı Arda. Aksun... Onu öylece bırakıp gitmiş miydi yani? Elinde ki mejtubu sıkıca kavrayıp gelin odasından dışarı çıktı. Meryem annesini bulup Aksun'un nerede olduğunu sormalıydı. Aksun onu öylece bırakıp gidecek biri değildi. Hızlıca cebinden telefonunu çıkartıp Meryem annesini aradı. Büyük ihtimalle o Aksun'un nereye gittiğini biliyordur.
"Oğlum?"
"Hah anne! Aksun nerede? Gelin odasına geldim ama yok hiçbir yerde."
"Oğlum sen şuan salonun neresindesin?"
"Hala gelin odasının önündeyim."
"Tamam oğlum sen bekle beni ben geliyorum oraya yüzyüze konuşsak daha iyi olur." Arda onaylarcasına birkaç cümle kurup telefonu kapattı. Kısa bir süre sonra Meryem annesi ile Aksun'un arkadaşı Sevda da gelmişti. Neler döndüğünü öğrenme vakti gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çifte Düğüm -BEKLEMEDE-
RomanceAynı anda yapılan iki düğün, yanlış adrese giden bir mektup ve yanlış anlaşılmalar. Büyük hatalar, büyük üzüntüler, büyük ayrılıklar. Çifte düğünün, çifte düğüme dönme hikayesi. Her şey bir kırmızı şal ile başlıyor.