Yeni bölüm en geç cumaya gelir. Çünkü pazartesi çarşamba ve cuma sınavımız var. İyi okumalar.
''Anne, Sevda, artık ne olduğunu söyleyecek misiniz? Aksun nerede? Başına bir şey mi geldi?'' Meryem annem elimi tutup destek verircesine sıktığında kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Cidden ne haltlar dönüyordu bilmiyordum ama eğer ki Aksun'un nerede olduğunu söylemezlerse kendim bulmaya çalışacaktım.
''Oğlum sana söyleyeceğiz ama üzülmek yok tamam mı? Aranızda konuşup çözersiniz zaten bunu?'' Meryem annemin gözleri dolduğunda kaşlarım daha da çatıldı. Aksun'a bir şey olmuştu. Kesin Aksun'a bir şey olmuştu.
''Anne, söyle artık! Aksun nerede?''
''Oğlum Aksun gitmiş. Nerede bende bilmiyorum. Bana düğünü iptal etmemi söyledi o kadar. Sevda'ya da bir şey dememiş.'' O an içime bir şey oturdu. Hani içime öküz oturdu derler ya. Bu ondan da beterdi. İçime değil öküz balina oturmuştu resmen! Ne demek Aksun gitti ya? Gidemez! Bırakmaz o beni. Hem nereye gidebilir ki?
"Ne demek gitmiş? Nereye gider ya?" Gözlerimde ki yaşları geri göndermeye çalışıp Meryem annem ile Sevdaya dikkatlice baktım. Gerçekten hiçbir şey bilmiyor gibi gözüküyorlardı. Ya nasıl bilmezlerdi ya? Birinin kızıydı birininse kardeşi denilecek kadar yakın arkadaşıydı. Derin bir nefes alıp cebimden telefonumu çıkarıp Aksun'u aramaya başladım ama telefonu kapalıydı. Ne diye şu telefonunu kapatıyordu ki?! Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. İlk defa kendimi bu kadar çaresiz hissediyordum. Aksun nasıl olur da hiç bir şey demeden giderdi anlamıyordum. Birde...Birde benimle evlenmek istememesi vardı. Hayır ne oluyordu ki? Aksun'la o kadar hayal kurmuşken şimdi çekip gitmekte ne demekti?
***
Kızın gözleri ağlamaktan şişmiş bir şekilde lavaboya girdi. Aynadan kendine bakıp bu haline acıdı. Akan makyajı ve dağınık saçları ile çok da güzel gözükmüyordu. Zaten şuanda güzelliğe önem verecek durumda değildi. Kalbine hançer saplayıp çıkarıyorlarmış gibi hissediyorken güzelliğini nasıl düşünebilirdi ki. Elini kısa saçlarına daldırıp arkaya yatırdı. Olanlar içini öyle bir bunaltıyordu ki nefes almakta zorluk çekiyordu bazen.Saatlerce ağlamış ama hala rahatlayamamıştı. İçinde o kadar büyük bir acı vardı ki aldığı nefes bile daraltıyordu onu. Arkasını dönüp küvete doğru ilerledi. Ilık suyu açıp küvetin doluşunu izlemeye başladı. Nede zormuş sevdiğinden ayrılmak? Daha önce Ardadan hiç ayrı kalmamıştı ve okuduğu kitaplarda hissedilen o ayrılık acılarını hep merak ederdi. Şimdi ise bu acıya lanetler okuyordu. Ne dayanılmaz bir acıydı bu böyle? Her geçen saniyede kendisini kahrediyordu. Ardayı da anlamıyordu. Her şey bu kadar güzel giderken niçin ayrılmak istemişti ki? Birde düğün günlerinde! Küvetten suyun taştığını fark edince musluğu kapatıp üstündeki iç çamaşırlarını çıkarttı. Küvete girip gözlerini kapatıp ılık suyun rahatlatıcı hazına bıraktı kendini. Sakin kafa ile düşünüp Arda ile konuşmalıydı. Arda ondan bir mektup göndererek ayrılacak biri değildi. Hele ki bir kızın hayalleri ile asla oynamazdı bunu biliyordu genç kız. İyi ki de biliyordu. İkisi içinde yeni bir şanstı bu. Biraz atışmalı, biraz tatlı, biraz aşk kokulu bir şanstı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çifte Düğüm -BEKLEMEDE-
RomanceAynı anda yapılan iki düğün, yanlış adrese giden bir mektup ve yanlış anlaşılmalar. Büyük hatalar, büyük üzüntüler, büyük ayrılıklar. Çifte düğünün, çifte düğüme dönme hikayesi. Her şey bir kırmızı şal ile başlıyor.