Yaşadıkları kazanın ardından hastanede geçirdikleri kaçıncı gün olduğunu bilmeden hasta yatağında yatan eşini izliyordu Ali.
Nazlı kazadan ağır yaralı çıkmıştı ve bu Ali'yi kahrediyordu.
Nazlı'nın hafıza kaybı yaşaması çok yüksek bir ihtimaldi.
Üstelik travmatik beyin hasarı yüzünden karakteri değişebilir,bambaşka birine dönüşebilirdi Nazlı.
Bunlardan herhangi biri yaşanırsa nasıl başa çıkabileceğini düşünüyordu Ali.
Sevgilisi bambaşka birine dönüşebilirdi,onu ve yaşadıkları onca anıyı unutabilirdi.
O kazanın yaşandığı günden beri tamamen çökmüştü genç adam.
Ruhu yorulmuştu.***
Nazlı'yı Açelya'ya emanet ederek kantine indi.
Günlerdir ağzına tek bir lokma koymamıştı.
Nazlı olsaydı çok kızardı diye düşündü.
Kendine bir tost yaptırdı ve çay alıp girişe en yakın masaya oturdu.
O sırada Doruk girdi kantine.
Üzgün ve bitmiş olduğu her halinden belli olan Ali'nin karşısında oturdu.
Ali dönüp bakmamıştı bile.
"Nasıl durumu?"
"Hiçbir değişiklik yok Doruk. Hala uyuyor ve biz ne zaman uyanacak bilmiyoruz."
"Kolun nasıl oldu." dedi Doruk.
Ali'nin alçıda olan kolunu işaret etmişti kafasıyla.
"Bir problem yok. İyileşiyor işte."
Ali'de yaşanan kazada kolunu kırmıştı.
Doruk kafasını aşağı yukarı salladı.
"Üzme kendini kara şimşek. Naziko bırakmaz seni. Uyanacak. Sonra siz evliliğinizin en güzel günlerini en baştan yaşayacaksınız."
Ali tepki vermedi.
"Yaşayacak mıyız?"
"O ne demek?"
"Uyandığında beni hatırlayacak mı? Seni? Yada herhangi birini? Yada karakteri değişecek mi? Hiçbiri belli değil. Ya fiziksel bir problemide olursa? Ya yatalak olursa?"
"Olsa ne olur Ali? Olsa ne olur? Bırakır mısın Nazlı'yı? Seni unutsa,yatalak olsa.. Ne değişir? Benim tanıdığım Ali inadım inat der kendini hatırlatır. Yada yatalakta olsa eşiyle geçirdiği her gün için dahada mutlu olur."
Ali hafif tebessüm etti.
"Öyle yaparım dimi?"
Ali'nin gülümsediğini gören Doruk moral veren yüksek bir ses tonuyla konuştu.
"Öyle yaparsın tabi!"
"Saol Doruk."***
Yaklaşık yarım saattir elinde yarım kalan bir tosta bakıyordu Ali.
Hiç yiyesi yoktu.
O sırada koşarak kantine giren Açelya dikkatini çekti.
"Nazlı uyandı!"
Ali elindeki tostu masaya düşürdü.
Öylece donup kalmıştı.
Açelya var gücüyle bağırdığı için tüm kantin ona bakıyordu.
"Ali,sana diyorum! Nazlı uyandı! Koş!"
Ali alçıda olan kolunu umursamadan ayağa fırladı ve var gücüyle Nazlı'nın odasına koşmaya başladı.
Açelya ise hem gülüyor hem ağlıyor vaziyette onu takip etti.
Ali direkt odaya daldı.
Ferman Nazlı'nın değerlerini kontrol ederken Demir,Nazlı'ya bir şeyler soruyordu.
Nazlı'nın tek yaptığıysa kısık gözlerle etrafa "Ben nerdeyim?" bakışları atmaktı.
Ali hızla yatağın kenarına çömeldi ve Nazlı'nın elini tuttu.
"Nazlı'm.."
Nazlı nerde olduğunu kavramaya başlamıştı.
Ama bu insanlarda kimdi böyle?
Bu adam neden onun elini tutuyordu?
Yavaş hareketlerle elini adamın ellerinden kurtardı.
"Siz kimsiniz? Açelya,bunlar kim?"
"Eyvah!" Dedi Doruk.
Ali duydukları kafasının içinde yankılanırken yavaşça ayağı kalktı.
Birkaç adım geriye gitti.
"Ali sakin ol. Hadi gelin biz çıkalım. Açelya şuan senin Nazlı'nın yanında olman gerek. Ona düzgünce neler olduğunu ve bizi unuttuğunu anlat."dedi Ferman.
Ali krize girmek üzereydi.
Hızla odadan çıktı.
Ferman,Demir ve Doruk'ta onu sakinleştirmek için peşinden gittiler.
"Açelya nerdeyim ben? Ne oldu bana?"
Açelya gözyaşlarını sildi.
Nazlı şuan bir buhranda olmalıydı.
Kendini onun yerine koydu ve sakince düşündü.
"Kuzum sakin ol. Hastanedesin. Güvendesin bir problem yok. Bir trafik kazası geçirdin ve bi kaç haftadır komadasın. O yüzden şuan konuşamaman falan normal sakin ol ben sana her şeyi en başından anlatacağım. Ama ilk önce bana neler hatırladığını anlatmalısın."
Nazlı zar zor gözlerini kırpıştırdı.
"Berhayat işte burası. Ben asistanım işte. Sende hemşiresin."
Açelya gözlerini kocaman açtı.
"Öyle değil mi?"
Açelya kafasını iki yana salladı.
"Nazlı sen artık cerrahsın.Ali,az önce elini tutan adam,o senin eşin. Evlisiniz siz."
Nazlı şok içinde doğrulmaya çalıştı.
Ama o kadar çok canı yanmıştı ki acıdan inleyerek tekrar kendini yatağa bıraktı.
Zar zor kendine geldikten sonra konuştu;
"Tatlı birine benziyor."
Açelya güldü.
"Kim?"
"Ali işte. Eşim."
"Sen yine formundasın Nazlı. Hafızan yerindeyken de libido bombası gibi geziyordun etrafta."
Nazlı gözlerini devirdi.
Bir anlığına gözleri doldu.
"Ama Açi ben böyle nasıl yaşarım? Hiçbir şey hatırlamıyorum. Evlendiğim adam kim bilmiyorum. Ne yapacağım ben? Hafızam gelecek mi yerine?"
"Onu hep beraber göreceğiz. Nazlı umarım hatırlarsın. O kadar güzel şeyler yaşadınız ki Ali'yle.. Cidden kelimelere sığmaz. Ali otizmli. O otizmine rağmen seninle beraber bütün engelleri aştı. O kadar güzeldiniz ki.."
Açelya'nın gözünden bir damla yaş düştü.
"Çok yazık cidden."
Nazlı üst üste öğrendiği bilgileri hazmetmeye çalışıyordu.
"Ya ona tekrar aşık olamazsam? Ya sevemezsem? Ya eskisi gibi olmazsa hiçbir şey?"
"Kendini Ali'ye bırakacaksın Nazlı. O sana her şeyi öğretecek."
Nazlı'nın suratında buruk bir tebessüm belirdi ve Açelya'yı kafasıyla onayladı.
"Sadece kendini Ali'ye bırak.."