Ali ertesi günün akşamı yine yorgun argın eve gelmişti.
Nazlı öğlen evde yalnız kalmış,Açelya Beliz'den öğleden sonrası için izin alarak Ali'nin evine Nazlı'ya yardımcı olmaya gitmişti.
Nazlı Açelya'ya bütün gün Ali hakkında sorular sormuş onu fazlasıyla bunaltmıştı.
Ali kapıyı çaldığında Açelya kurtulduğunu ilan eden zil sesine şükrederek koşarak kapıyı açmaya gitti.
"Allahım sana şükürler olsun!"
"Ne oldu Açelya? Nazlı'ya bir şey mi oldu?" Dedi Ali panikle içeri girerken.
"Yok Ali sakin. Bütün gün başımın etini yedi hanımefendi. Seni merak ediyor."
Son söylediğini kısık sesle söylemişti.
"Seni hatırlamak istiyor Ali. Ama böyle bütün her şeyi bana soramaz. Olmaz yani. Birde tuttrudu işe gideceğim diye. Evde sıkılıyormuş."
"Mesleki bilgilerinde bir problem yok o zaman. İyi oldu bu."
"Aynen. Neyse hadi sen git eşinin yanına. Ben kaçar. Demir beni bekliyor kaç saattir. Romantik yemek mi ne hazırlamış. Kırk yılın başı bir romantik olası geliyor. Daha fazla bekletmeyeyim."
"İyi hadi git."
Ali Açelya'yı yolcu ettikten sonra elini yüzünü yıkayıp üstünü değiştirdi.
Salona,Nazlı'nın yanına gitti.
Nazlı Ali'yi görünce gülümsedi.
Ali karşıdaki koltuğa uzandı.
"Bugün beyninde tümör olan bir hasta geldi hastaneye. Ameliyat çok zordu. Çok yoruldum."
"Bende çok sıkıldım. Ne zaman işe döneceğim ben?"
"Daha 4 gün evdesin Nazlı. İtiraz yok."
Nazlı ofladı.
"Hiç oflama. Sağlığın için diyorum."
"Ama ben gerçekten çok sıkılıyorum. "Yarın izinliyim. Seni biraz gezdirebilirim. Ama fazla yorulmayacaksın."
Nazlı ayağa kalktı.
"Gerçekten mi?"
"Evet. Ama fazla uzağa gidemeyiz."
"Tamam tamam fazla yorulmak yok. Fazla uzağa gitmek yok."
Ali gözlerini kapattı.
Biraz kestirmek istiyordu.
Nazlı'nın ona yaklaştığını hissetti ve gözlerini açtı.
"Nazlı?"
"Kaysana."
Ali koltuğa baktı.
"Düşmeyelim buradan?"
Nazlı güldü.
"Ali seni hatırlamak için yapıyorum. Hem düşmeyiz ne olacak. Kay hadi."
Ali yan döndü ve sırtını koltuğun üst tarafına yapıştırdı.
Nazlı'da koltuğun diğer tarafına uzandı.
Bir an düşecek gibi oldu ama Ali onu belinden yakaladı. Kendine yapıştırdı.
Nazlı kafasını Ali'nin çenesine yasladı.
"Biraz uyusak mı?"
"Ben çok yorgunum uyuyacağım zaten. Ama yemek yiyeceğiz. Biraz kestirip uyanmamız lazım."
"Açelya bir tek bana dokunabildiğini söyledi."
Ali gülümsedi.
"Evet. Bir tek sana dokunabiliyorum. Çünkü bu engeli seninle aştım. Ben bütün engellerimi seninle aştım Nazlı. Kimse yokken sen vardın yanımda. İlk önce arkadaşım oldun. Sonra ilk aşkım ve sonsuza kadar seveceğim kadın oldun. Dokunabildiğim,öpebildiğim, sarılabildiğim ve beraber uyuyabildiğim ilk insan oldun. Ben bir tek senin yanındayken bunları yapabiliyorum."
Nazlı tanımadığı ama kendisine olan aşkını ilk hissettiği andan itibaren tekrar aşık olduğu adamdan bu sözleri duyunca çok mutlu oldu.
"Beni daha önce kimse böyle sevmedi Ali. Senin en büyük özelliğinde bu galiba. İnsanların kalbine dokunuyorsun. Onlara değerli olduklarını hissettiriyorsun. Bunu bana senden başka kimse yapamazdı galiba."
"Tarih tekerrür etti gibi oldu." Dedi Ali gülümseyerek.
Nazlı kafasını kaldırdı.
"Nasıl?"
Ali ona baktı.
"Bir keresinde bir vaka gelmişti hastaneye,hastanın kolunu kesmek zorunda kalmıştık. Sen çok üzülmüştün. Ağlıyordun. Bende sana kıza robotik kol takacağımızı söylemiştim. Sende çok mutlu olmuştun ve bana "Şuan beni senden başka kimse güldüremezdi zaten." Demiştin."
Nazlı'nın gözleri parladı.
"Öyle mi dedim?"
"Hı hı."
Ali'nin yorgun gözleri yavaşça kapandı.
Kafasını Nazlı'nın omuzuna dayayıp kısa süreli bir uykuya daldı.
Nazlı ise hızlanan kalp atışlarını hissederken ellerini Ali'nin kıvırcık saçları arasında gezdirmeye başladı.
Evet Ali'nin kokusu gibi saçlarına dokunmanın verdiği hissiyatta tanıdık gelmişti.
Teni bile Ali'yi ezberlemişti.
Aklından silinse ne olurdu ki?***
Ali gözlerini kırpıştırdı.
Etraf yeni uyandığı için bulanıktı henüz.
Hafifçe kafasını oynattığında elleri Ali'nin saçlarında,kafası Ali'nin boynuna gömülmüş halde uyuyan Nazlı'yı gördü.
Yavru bir kedi gibi Ali'ye yapışmıştı.
Ali gülümsedi.
Nazlı'nın kollarını kafasından aldı ve göğüs hizasında koltuğa yerleştirdi.
Saate baktığında tam bir buçuk saattir uyuyor olduklarının farkına vardı.
Nazlı'yı uyandırması gerekiyordu ama kıyamıyordu.
Ellerini yavaşça Nazlı'nın saçlarına götürdü.
"Benden hoşlandığını seni lunaparka götürdüğüm akşam anlamıştım biliyor musun? Flört üçlüğü sayesinde. Her dediğime gülüyordun,beni dinlerken kıpırdanıp dururyordun ve saçlarınla oynuyordun."
Ali kıkırdadı.
"Saçların o zamanda çok güzeldi. Tabi ben o zamanlar sana açılamadığım için söylememiştim."
"Öyle mi?"
Ali Nazlı'nın sesini duymasıyla irkildi.
"Hi! Sen uyandın mı?"
Nazlı uykudan altları mosmor olmuş ve şişmiş gözleriye Ali'ye baktı.
Ali'ye bu haliyle bile çok tatlı geliyordu.
"Demek ben sana duygularımı itiraf etmeden önce anlamıştın sana aşık olduğumu?"
"Evet öyle olmuştu biraz."
"Bu flört üçlüğünü nerden öğrendin peki?"
"Demir'den."
Nazlı güldü.
"Bak seen."
"Nazlı kalkmamız lazım. Yemek yiyeceğiz ve sen ilaçlarını içeceksin. Hadi bakalım."
Nazlı kalkmaya çalışırken Ali onu birden geriye çekti.
"Sen hiç kalkma yada. Ben hazırlarım."
"Ya hayır sıkılırım ben burada. Bari seni izleyeyim yemek hazırlarken."
Ali gülümsedi.
Nazlı'ya asla kıyamıyordu.
"Peki."
Nazlı'ya destek oldu ve beraber mutfağa gittiler.
Ali Nazlı'yı kaldırıp tezgaha oturttu. Ve üzerine önlük giydi.
Nazlı beklemediği bu hareket karşısında şaşıp kaldı.
"Ali napıyorsun çocuk muyum ben?"
Dedi isyankar bir ses tonuyla.
Ali dolaptan aldığı domatesleri yıkamaya başladı.
"Çok tatlısın ne yapayım? Küçük tatlı bir kız çocuğu gibisin. Hem gözümün önünde olursun daha ne?"
Nazlı aldıgı iltifat karşısında utandı başını diğer tarafa çevirdi.
Ali onun bu haline gülümsedi.
Yanına gidip nazikçe çenesinden tuttu ve kafasını kendine çevirdi.
"Utanma ya niye utanıyorsun?"
"Utanırım. Hergün böyle iltifat edilmiyor bana."
Ali'nin yüzü düştü.
"Ben ediyordum ama işte.."
Nazlı'nın içi parçalandı.
"Bak işte benim yüzümden üzülüyorsun Ali. İstersen gidebilirim buradan. Hayatından çıkabilirim. Sana çok alıştım. Şu iki günde beni kendine bağladın. Ama sana bunu yapmamam. Seni hiç tanımayan,hatırlamayan biriyle evli kalmak istememen çok normal."dedi Nazlı.
Başını yere eğdi.
Ali tekrar Nazlı'nın kafasını yukarı kaldırdı ve gözlerini gözlerine sabitledi.
"Nazlı'm sen beni hatırlayacaksın. Ne zaman olur bilmiyorum ama hatırlayacaksın. İsterse yıllar geçsin ben seni bırakmayacağım. Sen yanımda ol yeter. Hayatımdan falan çıkma. Çıkarsan yıkılırım. Bütün her şeyim senin üzerine kurulu. Haftalarca komada kaldın. Gözlerine bakışlarına hasret kaldım. Çok kötüydü. Bir daha gidersen kaldıramam."
Ali'nin gözlerinden bir damla yaş düştü.
Nazlı'nın da dolu gözlerinden bir damla yaş firar etti.
Yavaşça Ali'ye yaklaştı.
Dudakları birbirine değdi.
Kollarını Ali'nin boynuna doladığında Ali'de ellerini Nazlı'nın beline yerleştirdi.
Nazlı öpüşünü hatırladı.
Buda tanıdıktı.
Aklı inkar etsede kalbi ona buraya ait olduğunu söylüyordu inatla.
Ayrıldıklarında kafalarını birbirine yasladılar.
"Bu arada utanıncada çok güzel oluyorsun."
Nazlı yine utanıp başını hafif sağa yatırdı.
Ali kıkırdadı.
"Yapmasana şunu ya."