[ passion, faim, faiblesse et désir; sang. ]
[ tutku, açlık, zayıflık ve arzu; kan. ]B İ R İ N C İ K I S I M
1.1; "Sanguinaire • Kana Susamış"
Duvarları boyunca aşınmış ve çeşitli oluklarla bezenmiş mermer taşlardan oluşan büyük şatonun gözlem kulelerine vuran günün son huzmelerini sabırsızlıkla izliyordu kirpiklerimin ardındaki harelerim; bu turuncuya çalan ışıklar, on dokuzuncu yüzyıl Fransa'sının zavallı insanları tarafından eğlencenin bitişi ve evlere, ya da belki de zenginliklerini diğerlerinin gözlerine inatla sokma çabalarının bir ürünü olan minik saraylarına, dağılmalarının bir işareti anlamına gelebilirdi fakat biz vampirler için kesinlikle tam tersi demekti zira asıl eğlence birazdan, ibreler gecenin zifiri karanlığını haber verdiğinde başlayacaktı.
Tenlerimize yasak olan ve insanların ılık diye nitelendirdiği o güneş saçaklarının son demlerinin de gitmesini kesinlikle heyecanla ve belki de biraz sinsilikle izlerken elimdeki şarap kadehinden bir yudum aldığım vakit gözlerimin kırmızıya döndüğünü hissettiğim ân söz konusu zevkusefanın beklediğimden de erken başladığının farkına vardığımda müthiş bir haz dalgası sardı benliğimi.
Kadehteki kan, Tanrı'nın hangi aciz kulunun yaşam suyuydu bilmiyorum lâkin o kan, burun direklerimi sızlatacak kadar mükemmel ve neredeyse sarhoş olmamı sağlayacak kadar baş döndürücüydü, öylesine karşı konulamaz bir aroması vardı ki sivri dişlerimin baskısını alt dudağımda hissederken susamışlık hissimin anlık olarak kontrol edilemez bir hâl aldığının, bardaktaki son damlaya aç gözlerle, sanki yaşamam adına lüzum duyduğum yegâne şey bilhassa da o minicik kırmızı sıvının kendisiymişçesine bakmaya başladığımın idrakine vardım dehşetle zira damağımda usulca yayılan lezzetin sorumlusu öylesine cezbedici bir mevcudiyetti ki, ipek kumaş üzerine altın renkli iplerle oldukça ince detaylar işlenmiş kıyafetimin kollarındaki püsküller zarif bileğimi örtüyor olmasına rağmen, kolumdan kalbime, yüzyıllar önceki doğumumdan bu yana hiç atmamış olan kalbime çıkan o ince damarın açlıkla şiştiğini ve için için nasıl da kıvrandığını biliyor, hissediyordum.
Bakımlı tırnaklarım kristal camın üzerinde baskı uygulamaya başladığı için parmak uçlarım beyazlaşırken kadehi tekrar yaklaştırdım dudaklarıma ve beni kendine meftun eden o kokuyu sabırsızca ciğerlerimde ağırladım; anlamsız bir keyif hâli dolaştı tüm vücudumu ve nihayetinde o son, boğazımdan içeri girdi, yakıp küle çevirdi bedenimi.
Daha fazlasını istiyordum.
Bu kanın sahibi her kimse onu bulacak ve Caine'e yemin olsun ki o ölümlüyü son damlasına kadar sömürecektim; öldürmeden, her defasında baştan başlayarak, yaşadığına pişman ederek ve ölmek için yakarışlar bırakacağına emin olarak fakat onu asla dinlemeyerek, kendime esir ederek kanını ruhunun son anlarına kadar dişlerime sunacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rouge » taekook ✓
Fanfic❝ Değişik, karşı konulamaz bir şey vardı onda; gecenin en tehlikeli saatlerinde vampirlerle dolu bir bara gelerek boynunu özgürce sergiliyor, yaşam piramidinin en tepesindeki avcılardan oluşan koca kalabalığın ortasında kanını sergilemekten bir ân o...